İnsan bedeni hem fiziksel, hem de anatomik olarak biyolojik zıtlık çiftlerinden oluşmaktadır. Sindirim işlevleri salgılama işlevlerine zıttır. Bazı sinirler (sempatik ve parasempatik) zıt olarak çalışır, ancak çiftler halinde işlevlerini yerine getirirler. Psikanalist Charles Pinderhughes insanın 'Biz ve onlar' davranışının biyolojik bir temeli olduğunu ve bunun bedenin içindeki zıtlıkları model aldığını belirtmektedir.

Müttefikler ve düşmanlar için bu türden bir biyolojik temelin varlığı kanıtlansın ya da kanıtlanmasın bireysel psikoloji söz konusu olduğunda bebeğin ilk düşmanı onun gereksinimlerine yanıt vermeyen, onu engellenme ve kızgınlık durumu içinde bırakan annesi ya da bakım veren kişidir. Bir annenin rahatlama çabalarına karşı devam eden şiddetli bir kulak ağrısı, bebeğin düşman bir anne imgesi oluşturmasına yol açabilir. Çocuk annenin iyi ve kötü yönlerini tek bir imge içinde yavaş bir şekilde bütünleştirir ve bu çocuk üç yaşına geldiğinde tamamlanır.

Bir bebek yaklaşık 8 aylık olduğunda 'yabancı kaygısı' olarak bilinen durumu yaşar. Bir yabancının var olduğu durumda bebek, karşıdaki kişi tepki uyandıracak herhangi bir şey yapmamış olsa bile ebeveynine yapışır. Gelişiminin bu döneminde çocuk yaşamının ilk büyük aşkı olarak annesini (ya da onun yerine geçen kişiyi) tanır ve onu başkalarından ayırt eder. Çocuğu rahatsız eden şey yabancının kim olduğu değil, kim olmadığıdır. Yabancı, iyi anne değildir. Yabancı kaygısı, çocuğun kendi içinden gelen korku veren bir şeyi dışarıdaki birine (yabancıya) atabileceğini gösterir. Çocuk büyüdükçe, bireysel düşmanlar yaratabilir. Bu erken yaşta bile bir dışsallaştırma mekanizması çalışmaktadır. Çocuk büyüdükçe, bireysel düşmanlarının ne ölçüde gerçek, ne ölçüde istenmeyen biri olarak hayal ettiği konusunda daha gerçekçi bir duyguya sahip olacaktır.

Çocuk psikanalisti Parens, yaklaşık 9 aylık bir çocuğun saldırganlık dürtüsünde, inatçılık ve inatlaşmanın sebebini açıklayan, şaşırtıcı bir biyolojik sıçrama olduğunu gördü. Bu sıçrama, kızgınlık duygularını kontrol altına alma ve yoluna koyma gereksinimlerini içerir, çünkü onlar anneye yöneltildiğinde onun sevgisini kaybetmeye neden olmakla tehdit ederler. Parens, çocukların ebeveynlerinin sevgisini kaybetmeyi tolere edemedikleri için, öfkelerini hızla başka birine yöneltmeyi öğrendiklerini gördü. Parens'e göre saldırgan dürtülerin biyolojik sıçraması ve bir çocuğun yer değiştirme yoluyla onlarla başa çıkma şekli ön yargının temelini oluşturur.

Etnik düşmanlar söz konusu olduğunda bir grubun üyesi olan çocuklar birleştirilmemiş 'kötü' kendilik parçalarını (aynı zamanda da bakım verenlere ait 'kötü' imgeleri) başka bir grubun kimliğinde dışsallaştırırlar. Aile üyeleri ve öğretmenler gibi çocuk üzerinde etkili olan yetişkinler, paylaşılan olumlu kümeler olarak kullanılmak üzere çocukları şarkılar, danslar, yiyecekler ve renkler konusunda yönlendirdikleri gibi, sözel ve sözel olmayan davranışlarla çocuklara kendi kötü birleştirilmemiş parçaları için düşman imgesinde nasıl, sabit kümeler bulacaklarını anlatırlar. Sosyal ve politik düşmanların oluşumunun başlangıcı bu durumun genişlemesidir.

16 Nisan Pazar günü ülkemizin geleceğini ve cumhuriyetin varlığını belirleyecek önemli bir seçim için sandıklarda olacağız. Seçim öncesi siyasilerin 'Şu oyu verenler bölücüdür, teröristtir' demelerini oldukça tehlikeli buluyorum. Bu yabancılaştırmanın bu söylemleri yapanların hem kendi bireysel geçmişlerinden gelen bir durum hem de bugünün çocukları için tehlikeli bir durum oluşturduğunu bilimin bana anlattıkları çerçevesinde sizlerle paylaşmaya gayret ettim. Umarım bunu anlayabilecek, uygulayabilecek siyasi bir ortam ve Türkiye'yi bir gün hep beraber yaşayabiliriz.