Geçen haftaki yazımda, Bergama-Ovacık Altın Madeni ile ilgili son yürütmeyi durdurma kararını yazmıştım. Belediye Başkanı, muhtarlar, Kozaklılar ve çevre ve ekoloji hareketi üyelerinin İzmir milletvekillerini 10 Ağustos'ta Yukarıbey'e çağırdıklarından söz etmiştim.

Kozaklılar mahkeme kararının uygulanması ve Ovacık Altın Madeni'nin kapatılması için Meclis'e gönderdikleri vekilleri ile buluşmaya hazırlanırken madenci şirket ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı da boş durmamış, mahkeme kararının arkasından dolanma manevrasına başlamışlar. Şirket yine 2009/7 sayılı genelgeye dayanarak, hemencecik sözüm ona mahkeme kararındaki eksiklikleri gideren yeni bir ÇED raporu hazırlatmış ve Bakanlığa sunmuş, Bakanlık da 10 Ağustos'ta İnceleme Değerlendirme Komisyonu (İDK)'nu 10 Ağustos'ta toplantıya çağırmış[1].

10 Ağustos'ta Bergama ve Kozak Yaylasının kaderi belirlenecek

Bir yanda; Kozak-Yukarıbey'de; Kozaklılar, Bergamalılar, belediye başkanları, muhtarları, milletvekilleri ve yaşam savunucuları ile birlikte yaşam alanlarını korumak, çocuklarına yaşanılası bir ülke, yaşanabilir dünya bırakmak için taleplerini yükseltecekler. Doğayı, hukuku, insan ilişkilerini kirleten Ovacık Altın Madeni'nin kapatılması için yol haritalarını çizecekler. Diğer yanda Ankara'da kapısındaki levhayı görmeden Çevre Bakanlığı olduğunu tahmin edemeyeceğiniz binanın bir salonunda; altıncı şirket ve ÇED Raporu'nu düzenleyen şirketin temsilcileri ile emirle görevlendirilen bürokratlar toplanacaklar. Hukuk devleti ilkesini, Bergamalıların ve Kozaklıların sağlıklı çevrede yaşama haklarını yok sayarak, kirli madenin faaliyetini sürdürmesi için mahkeme kararını çöp sepetine atıp yeni izin sürecini tamamlamaya çalışacaklar.

10 Ağustos'ta yapılacak İDK toplantısına katılacak komisyon üyeleri bu yazıyı okurlar mı bilmiyorum ama ben yine uyarımı yapayım. Başta toplantının kendisi Anayasa'ya, yasalara ve hatta 2009/7 sayılı genelgeye aykırıdır, toplantı sonunda ÇED raporu olarak sunulan kanuna aykırı evrakın 'olumlu' bulunup nihai kabul edilmesi halinde idare hukukunun kapsamını da aşan hukuksuzluklar doğacak. Ne demek istediğimi köşe yazısı kapsamını aşmadan anlatmaya çalışayım. Ovacık Altın Madeni'ne ilişkin 1997 tarihli Danıştay 6. Dairesi kararı ile başlayan süreçte verilen onlarca mahkeme kararına, AİHM kararına gitmeden son ÇED raporu ile ilgili hukuksal süreci özetleyeyim.

Madenin, Koza Altın İşletmeleri A.Ş.'ye (şimdi FETÖ/PDY sanığı olan Hamdi Akın İpek ve arkadaşlarının yönetimi döneminde) verilen 18/02/2009 tarihli "Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu Kararı" İzmir 3. İdare Mahkemesi'nin 25.04.2017 tarihli 2015/1285 Esas, 2017/524 Karar sayılı kararı ile iptal edildi. Uzun yıllara yayılan yargılama sonunda verilen kararın gerekçesi; "ÇED raporunun alanın gerçek flora, fauna ve diğer canlı grupları bakımından tür çeşitliliği, populasyon zenginliği, Türkiye'deki dağılışı, yok olma durumu belirlenmeden hazırlandığı." Mahkemenin bu kararı üzerine İzmir Valiliği 18 Temmuz 2017 tarihinde madenin mühürlendiğini bildirdi, o arada 2009/7 sayılı genelgeye dayanılarak hızlandırılmış süreç işletildi ve 3 Ağustos 2017 tarihinde Çevre Bakanlığı tarafından yeniden ÇED olumlu kararı verildi. "2009/7 projesi ÇED olumlu kararı" denen bu ucube işlemin iptali davasında gündemimizde olan 3 Temmuz 2018 tarihli yürütmeyi durdurma kararı verildi. Mahkeme kararının gerekçesi yine "ÇED raporunun içinde verilen fauna listelerinin ciddi eksiklikler barındırdığı, verilen bazı fauna türlerinde bilgilerin hatalı ve yetersiz olduğu, flora yönünden keşif günü belirlenen tür sayısının ÇED raporundakilerden fazla olduğu." Bu ne demek oluyor? Alana uyumlu olmayan flora ve fauna bilgileriyle ÇED raporu düzenleniyor, buna dayanılarak verilen ÇED olumlu kararı mahkemece iptal ediliyor, sözüm ona o eksiklikleri gideren yeni ÇED raporu düzenleniyor, yeni raporda da aynı eksiklikler devam ediyor ve mahkeme bir kez daha karar yürütmeyi durduruyor. Şimdi bir kez daha 2009/7 sayılı genelge var, eksiklikler giderilmiştir şeklinde yeniden izin verilmeye çalışılıyor.

Bu yargılamada bir şey daha ortaya çıktı; mahallinde yapılan keşifte sahayı inceleyen ve dava evrakı ile karşılaştıran bilirkişiler, yargılama konusu ÇED raporunun 10 yıl önceki veriler esas alınarak düzenlendiğini tespit ettiler. Anlaşılan geçen yıl toplanan İDK üyeleri ile ÇED süresinde görev alan kamu görevlileri görevlerinin gereğini yerine getirmemişler, araştırma ve inceleme yapmadan olumlu görüş bildirmişler. Yani olay, aynı zamanda disiplin ve ceza hukukunun konusu halini almış durumda.

Bakalım 10 Ağustos'ta kanunsuz İDK toplantısı yapılacak mı, toplantı yapılırsa komisyon üyeleri aynı suçları işleyecekler mi?
O gün Ankara'da klimalı bakanlık salonunda neler konuşulacak, neler olacak bilemiyorum ama bildiğim bir şey var, tüm yaşanan hukuksuzluklara, anti demokrat uygulamalara rağmen Kozak'tan, Yukarıbey köy meydanından hukuku ve yaşamı savunmanın çığlığı yükselecek, yükselmeli.

6 Ağustos, Hiroşima'dır

Bugün 6 Ağustos, insanlar üzerindeki ilk atom bombası denemesi 6 Ağustos 1945'te Hiroşima'da gerçekleştirildi, ilk anda 70 bin insan yaşamını yitirdi, ilerleyen yıllarda da radyasyonun ölümcül etkisiyle kanserden on binlerce insan öldü. İkinci atom bombası 9 Ağustos 1945'te Nagazaki'nin semalarında patlatıldı, gene binlerce can alındı. Sonrasında barışçıl nükleer enerji yalanlarıyla Çernobil ve Fukuşima başta olmak üzere nükleer felaketler yaşatıldı. Yaşanan vahşetlerden ders alınmadı, halen nükleer tehlikeyle karşı karşıyayız. Bunu durdurmak zorundayız, yaşamın sürmesi için nükleersiz bir geleceği mutlaka kurmalıyız.

[1] <http://izmir.csb.gov.tr/izmir-ili-bergama-ilcesindeki--duyuru-357167>