Yıl mı bu kadar çabuk devrildi? Yoksa benim hayatım mı bu kadar dolu? Neyse baktım gündemlere gelen 8 Mart "Dünya Kadınlar Günü" programları için Whatsapp'larda, Facebook'ta çağrı üstüne çağrı. Yine salonlardayız, konferanslarda, panellerde değerli konuşmacılarla. Yol arkadaşım olan okuyucularım bilirler nerede ise son 10 yıldır bu konuda kutlama yazısı yazamıyorum. Araştırıyorum "Kadın" başlığı ile bulduğum haberler, veriler istatistikler kutlama sözcüğünün hiçbir yerine sığmıyor.
Son çeyrek yüzyılda yarım asır geriye gitmişiz gidiyoruz. OECD verilerine göre Türkiye'de kadınlar aynı işi yaptıkları erkeklerden % 20 daha az kazanıyor. Kadınların % 92'si sendikasız, % 25'i güvencesiz. Eğitim seviyesi yükseldikçe kadın erkek arasındaki ücret farkı da aleyhine artıyor. Türkiye cinsiyet eşitsizliğinde son sıralarda. Dünya ekonomik forumun hazırladığı toplumsal cinsel eşitsizliği endeksi sonuçlarına göre 145 ülke içinde 131'inci sırada yer alıyor. Öte yanda çocuk, temizlik, bulaşık yemeğe ayrılan zamanda kadınlarımız OECD şampiyonu. Her yıl katlanan kadın cinayetleri geçtiğimiz 2017'de 409 kadın, 2018'de de artış.

***

Can Yücel diyor ki...
Bazen, hayat yorar insanı...
Şarkılar yorar...
Beklemek yorar...
Özlemek yorar...
Affetmek yorar...
Hoş görmek yorar...
Boş vermek bile yorar...
Ve insan susar...
Her şeye, herkese rağmen...
Elinden gelen tek şeyi yapar....
Bağıra, Bağıra... SUSAR
İşte Türkiye'de 8 Mart'lar bir hafta bağıra, bağıra... 7. gün susar, daha doğrusu muhatap yoktur.

***

Kadının en taktir edildiği gün "Anneler günü" klasik "doğum günü", "evlilik yıldönümü" gibi gibi. Ayrıca çocuk yaşta zorla evlendirilen ve anne olanların sayısı da hızla artıyor. Anneler günü dedim de herkes hem fikir "Cennet Anaların ayağı altında, Türkiye'de kadın ve sorunlarına baktığımızda " Kadın cehennemde yaşıyor. Bir türlü ayakları yere bastırılmadığından. 1483-1546 yılları arasında yaşayan Rahip Luther yargılandığı bir duruşmada seslendi "Milleti cehennemle korkutup, cenneti para karşılığında satıyorsunuz, sıkıysa cehennemi satsanız ya", yargıçlardan biri "cehennemi kim alır ki?" Luther "Ben alıyorum neyse parasını vereyim". Bedava verdiler! Luther kapının önüne çıktı. Duruşma sonucunu merak eden binlerce kişiye "Cehennemi satın aldım benimdir, bundan sonra oraya kimseyi almayacağım korkmayın!" Cehennem korkusu ve kilise baskısından kurtulan halk özgür beyinlere sahip oldu ve Alman aydınlanması 500 yıl önce başladı. Kadınlar cehennemini kim satın almak ister ki, bu kadar büyük bir yangına, bu kadar çok odun atanlar varken. Kadınlar bağıra, bağıra susturulurken.

***

İtalya 1946 yılında ikinci dünya savaşından yıkık dökük çıkmış; insanlar bir coşku, yaşama dair bir umut aramaktalardı. Derken İtalyan Kadın Birliği üyesi olan 3 kadın, toplumun yeniden inşasının "kadın dayanışmasına" bağlı olduğunu düşündüler: Teresa Mattei, Rita Montagnana ve Teresa Noce. Üç güçlü kadın, bu yaklaşımlarını sembolize etmesi için bir çiçek seçmeyi teklif ettiler. Sunulan tüm teklifler arasında üç tanesi öne çıktı: Karanfil, anemon ve enfes kokusuyla mimoza çiçeği. Aşağıdaki özellikleri sayesinde kazanan mimoza çiçeği oldu:
Sapsarı renkleri ile neşe saçtığı için (savaşla yıpranan moraller, mimoza çiçeği ile düzelsin diye) Martta çiçek açtığı için (Dünya Kadınlar Gününü sembolize etsin diye) Büyük bir ağaç haline gelene kadar çok fazla emek ve bakım gerektirmediği için (İtalya da mimoza çiçeği gibi hızla kalkınabilsin diye)
O gün bugündür başta İtalya ve Rusya'da olmak üzere, Dünya Kadınlar Gününde (8 Mart) kadınlara mimoza çiçeği hediye edilmektedir. Bir kadın sadece sevgilisinden veya çocuklarından değil; dayanışmayı sembolize ettiği için kadın dostlarından da mimoza çiçeği hediyesi alır. Aşağıdaki anlamları taşıdığı için: Dayanışma, Ölümsüzlük ve diriliş, hassasiyet, coşku ve umut! Dileğim, hak kazandığımız, kutlamaları yapacağımız 8 Martlara ulaşmak.