Sevgili okuyucularım, Singapur'daki ziyaretimin sonuna gelirken, kendimi çok hareketli bir yaşamda buldum. Daha önceki yazılarımda da değindiğim gibi, burada yaşayan hayli kalabalık bir Türk grubu var. Hemen hepsi işleri nedeniyle bu coğrafyada konuşlanmış. Birbirinden güzel, pırıl pırıl genç Türkler. Son 10 gün bir araya geldikleri iki sabah kahvaltısı ve iki güle güle yemeğine katıldım. Tabii, gelmek kadar gitmek de var, başka ülkelere, başka işlere. Çoğunlukla eşleri işte, kendileri evde, çocuklarının başında yasamı kovalıyorlar. Aslında hüzünlü, çünkü bir aradayken hepimiz Türkiye özlemlerimizi paylaşıyoruz. Anaları, babaları, sevdikleri şehirleri. Şu sıra en çok da İzmirliler. Ortak payda Singapur.
***
Bu arada, kızım, Singapur'da yasayan, özel ilgi alanı Güneydoğu Asya'daki Türk izlerini süren bir arkadaşının makalelerini okuttu. Kendimi bir zaman tünelinden akıp, 14. yüzyıldan günümüze, bizlerin turistik seyahatler yapıp, çok beğendiğimiz Singapur ve Güneydoğu Asya'nın bambaşka bir yüzünde buldum. Tarihte geçmiş ve günümüzle kesişen ilişkiler. Burcu'ya bu genç hanımla tanışmak istediğimi söyledim. Geçtiğimiz cumartesi buluştuk. Ayşe Semiha Demir. Okuduğum yazılarından tanıştığımda çok seveceğimi hissetmiştim, öyle de oldu. Kendisi 1975 doğumlu, Marmara Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği Bölümü'nü bitirmiş. Nottingham Üniversitesi Liderlik ve Yönetim Eğitimi Programını tamamlamış. İngilizce, Fransızca, Japonca, Hırvatça, Sırpça, Boşnakça konuşuyor. Kökleri Rumeli göçmeni. Türkiye ve tarih sevdalısı. Asya Pasifik ilişkilerinde çok ciddi kaynak ve araştırmacılardan derlediği yazılarını Kırmızılar isimli bir dergide yazıyor. Hiçbirimizin, demesem de, benim bilmediğim bu konular yeni ufuklar açtı bende.
***
Dostlarla yaptığımız söyleşilerde Mustafa Kemal Atatürk'ün tüm İslam ülkelerinde, kurduğu laik Türkiye Cumhuriyeti ile ilham kaynağı, umut olduğunun sohbetini yapardık ama detaylarda olan birçok olayı bilmiyoruz. Örneğin Kurtuluş Savaşı'nda, İngilizler, burada İslam coğrafyasından Türklere karşı savaşmak için yerli halktan destek bulamamışlar. Tam tersine, onlar Türkiye için savaşmak istemişler. Gitmeyi reddeden 47 kişilik Hintli kolluk gücü ibret için kurşuna dizilmiş. Bu yakın tarih. Buraları istila edilmeye başlandığı zaman, yerli halk karşı koyacak güce sahip olmadığı için Osmanlı'dan yardim istemiş. Fatih Sultan Mehmet, İstanbul için döktürdüğü toplardan birini yollamış.
***
Ancak bugünkü yazımın konusu, gelen 8 Mart haftası nedeniyle iki kadınla ilgili. Rukiye ve Hatice Hanımlar, Osmanlı'da birer cariye. 19. yüzyıl sonunda payitahttan Güneydoğu Asya'ya Johor Sultan'ına hediye olarak verilmişler. Ayşe Semiha Demir'in yazısını bugüne ve sütunuma sığdırmam mümkün değil, ayrıca son derece bilimsel ve çok yönlü yazılmış. Özetle diyor ki, sosyo-politik ve kültürel bağları kurabilmek için aklımıza şu sorular geliyor: Hatice Hanım ve Rukiye Hanım kimlerdi? Osmanlı Sarayı ile olan bağlantıları ne ölçüde idi? Saraylı mıydılar? Bugün Malezya ve Türkiye arasındaki politik bağlar açısından bu iki hanımın önemi nedir? İşte bu sorular akademik sahada yazılmış yazılar sonucu, ortaya atılmış olup, sansasyonel imajlardan uzak, akademik verilere ve de bizzat Rukiye Hanımın varisleri ile olan mülakatlarda verilen cevaplara dayanarak yazılmıştır. Sultan Abdülhamit tarafından hediye edilen ve torunları bugün üst düzey bürokrat olan Rukiye Hanımın ayrıca Johor Sultanı 'Sultan İbrahim ve oğlu Prens İsmail' bugünkü durumda torunlarıdır. Hatice Sultan daha genç olup Sultan Ebubekir'in dördüncü eşi olarak yasamış. 1894'te Zahire Sarayı'nda Johor Sultanı unvanını almış. Singapur'da kendisi için özel olarak inşa edilen Woodneuk Sarayı'nda yasamış. 1 Şubat 1904 tarihinde vefat etmiş. Kabri bugün ilk muvazzaf Singapur Başkonsolosu olarak 1900 yılında atanan Ataullah Ahmet Efendi'nin de defnedildiği Telok Blangah Mezarlığı'nda. Yarın kızımla gidip ziyaret edeceğiz, dualarımızla. Hem ona hem de Atatürk ve silah arkadaşlarına dua edeceğiz. Bugünkü Türk kadınları olarak.