Gazeteci Enver Kaya ‘Mutlaka okuyun’ başlığıyla çoğumuzun bildiği hikayeyi göndermiş…
Önce ‘Ne var bunda?’ dedim, sonra memleketin ve insanlarımızın halini düşününce, ‘Belki bazıları ders alır’ diye anlatmaya, daha doğrusu paylaşmaya karar verdim.
Zamanın birinde bir oduncu, ormanda odun keserken çalı arasında bir yılan görür elindeki baltayı kaldırıp yılanın başına vurmak üzereyken yılanla bir anda göz göze gelmiş!
Yılana acıyıp öldürmekten vazgeçmiş…
Ve yılan da duygulanmış, dile gelmiş; ‘Ey insan oğlu; sen bana kıymadın bende sana bir iyilik edeceğim’ demiş…
Ve deliğine girmiş, kaybolmuş.
Biraz sonra, ağzında bir altınla dönmüş ve yere bırakmış…
‘Bundan böyle bir ömür boyu sana her gün bir altın vereceğim’ demiş…
Oduncu altını bozdurmuş ve evinde o gün şenlik olmuş.
Hiç kimseye olan biteni anlatmamış…
Ailesi dahil herkes, sadece oduncunun çok çalıştığı için durumunun düzeldiği zannetmiş!
Yılar boyu her gün o deliğin başına gitmiş yılan ile buluşmuş ve altını almış.
Gel zaman git zaman oduncu hastalanmış.
Deliğin başına gidemez olmuş.
Geçim sıkıntısı çekmeye başlamış.
Oduncu oğlunu yanına çağırmış ve yılanın sırrını anlatmış.
‘Git o deliliğin başına ve oğlum olduğunu söyle, yılan sana altın verecek’ demiş.
Oğlu ‘inanmamış’ ama gitmiş.
Yılan önce saklanmış, sonra ortaya çıkmış.
Onun oduncunun oğlu olduğuna iyice kanaat getirince, deliye girip bir altın getirmiş.
Oğlan önce inanmadığı hikayenin gerçek olduğunu görünce hırsa kapılmış.
‘Kim bilir daha ne kadar altın var burda?’ demiş.
Hırsla yılanı öldürmek için bir hamle yapmış.
Iskalamış ama yılanın kuyruğunu koparmış.
Yılan da can havliyle dönüp, oğlanı sokmuş ve öldürmüş.
Akşam yaklaşıp da oğlu gelmeyince oduncu iyice endişelenmiş.
Hasta yatağından sürünerek bile olsa kalkmış.
Deliğin başına gitmiş ki oğlu cansız yatıyor.
Yılan o arada görünmüş ki, koyruğu yok!
Ve kanlar içinde…
Oduncu durumu anlamış ve çok üzülmüş.
Canının parçası oğlu yerde yatıyor.
Yıllardır veli nimeti olan yılan yaralı,
‘Hatalı olan oğlum!’ olmalı demiş ve yılandan özür dilemiş.
‘Tekrar dost olalım!’ demiş.
Yılan ise acı acı gülümsemiş, ‘Çok isterdim ama sende bu evlat acısı, bende de bu kuyruk acısı varken, biz artık dost olamayız.’
Sanıyorum, bu hikayeden hemen herkes kendine göre bir ders çıkarmıştır.
Herkese iyi hafta sonu diliyorum…