Hatay'da... Vali Konağı'nın önünde... Bir genç, bir baba, bir işsiz genç baba; Adem...
"Çocuklarım aç" diyerek kendini yakmış...
İntiharlar vahimdir. Ancak "Çocuklarım aç" diyerek yapılan intiharlar en vahimi. Uzay çağında açlık yaşanıyorsa bu verimli topraklarda, yani doyuramıyorsak birkaç küçük canımızı, ayıp...
Adem işsizmiş. Uzunca bir süredir. Gazetelerin yazdığı kadarıyla da başka bir geliri yokmuş. Olay yerinde bulunanların getirdiği bir söndürme tüpüyle söndürülmüş Adem'in yanan bedeni. Yaralı haliyle, yarı baygınken konuşmuş. "Evlatlarım" demiş... Çocuklarının aç olduğundan bahsetmiş.
Sağlık ekipleri, üzerine yapışan elbiseleri keserek çıkarıvermişler. Tüm müdahalelere rağmen bir süre sonra hayatını kaybetmiş Adem. Ambulansta... Henüz hastaneye ulaşamadan.
Henüz o can vermeden resmi açıklama yapılmış onun hakkında. Ölüm normalleştirilmiş. "Vatandaş eşinden boşanmış ve uzaklaştırma cezası almıştır" denmiş. "Psikolojik rahatsızlıkları nedeniyle daha önce de kendini yakma teşebbüsünde bulunduğu" söylenmiş...
Eşinden boşanma ve psikolojik rahatsızlık yaşamanın nedeninin işsizlik ve açlık olamayacağı bilinçaltımıza mı dayatılmak istenmiş alelacele?
Adem'in çocukları gibi kimbilir kaç Ademoğlu var bu ülkede? Kim bilir kaç Adem?...
Bu görünür travmayı biz görmeden yaşayan, kimbilir kaç Adem; kimbilir kaç Ademoğlu?
16 milyon 831 bin 210 kişinin aldığı sosyal yardımlarla ayakta kaldığı bir ülke olduk. Ya bu yardımları da alamayıp daha da muhtaç kalanlar!
Ülkenin nüfusunun neredeyse yarısı asgari ücretle çalışıyor. Ya asgari ücreti bile bulamayanlar!
Ülkenin şiddetle sosyal devlet anlayışına ihtiyacı varken, sosyal devletle tüm bağları kesen neoliberal iktisat politikasına teslimiz.
Yardım kuruluşları, para aklama derdine düşmüşler. Nepotizm ağları her yeri işgal etmiş. Hayırsever ahlakına ihale edilmiş en basit yurttaş hakları...
Bu insanlık yoksunu düzende daha kaç Ademoğlu yaşarken ölecek? Kaç ölüm normalleştirilecek?