Sevgili dostlar, gülümsemenizin dünyayı değiştirmesine izin verin ama dünyanın gülümsemenizi değiştirmesine izin vermeyin. Bu arada unutmayın; fedakarlık dediğiniz şey başkası için yaptıklarınız değil, aslında kendiniz için yapmadıklarınızdır.
Uzun yaşamın anahtarı affetmektir. Affetmek iyileştirir... Affetmenin sağlıklı yaşamın anahtarı olduğunu aklımızdan çıkarmamalıyız. Affetmenin insanı özgürleştirdiğini bilmeliyiz.
Affedin özgürleşin.
Yaralarınıza sürekli parmak basarak iyileşmenize izin vermiyorsunuz. Yeni bir yaşama başlamadıkça geçmişi unutmayı ve affetmeyi başaramayacaksınız. Affetmediğiniz her bir an, siz kendi sırtınızdaki o yükü taşımaya devam ediyorsunuz demektir.
Hepimizin problemler yaşadığı ve unutamadığı, hatta bazılarımızın affedemediği birileri var.
Oysa affetmek uzun yaşamımızın ilk anahtarıdır.
Bir olayı veya bir kişiyi affetmediğimiz takdirde üzerimizde oluşan psikolojik baskı zaman içerisinde kalp basıncının artmasına, kalp rahatsızlıklarına ve hormonal değişikliklere ve nörolojik bozukluklara sebep olur.
Affederek bir hastalığın önüne geçin!

Antibiyotikler imdat veriyor!

Dünya Sağlık Örgütü'nün verilerine göre Türkiye, antibiyotik kullanımında ilk sırada. Komşu tavsiyesi ile antibiyotik kullanıyoruz.
Bu olamaz!
Gereksiz ve düzensiz antibiyotik kullanımında bakteriler, sonraki tedavilere direnç gösteriyor. Böyle devam ederse gelecekte antibiyotiklerin hiç faydasını göremeyeceğiz.
Bunları da ben değil uzmanlar söylüyor.
Doktor kontrolünde, gerektiğinde, gerektiği kadar antibiyotik kullanmalıyız. Antibiyotiklerin hepsinin etki ettiği ayrı ayrı mikroorganizmalar var. Bu sadece hekimlerin bilebileceği bir uzmanlık alanıdır. Bu konuda ne eczacılar ne de vatandaşlarımız karar verebilir.

Silahımızı kaybediyoruz

Çoğumuzun bildiği gibi, yıllar önce sadece penisilin ve türevleri vardı. Günümüzde çok sayıda antibiyotik var.
Bunları korumalıyız.
Bilmeliyiz ki düzensiz, uygunsuz ve lüzumsuz her ilacın kullanımı faydadan çok zarardır. Özellikle antibiyotiklerin kullanımında toplumda dirençli mikroorganizmalar yaratıyoruz.
Böylece geleceğimizi karartıyoruz.
Tedavi edilebilir hastalıklarımızı tedavi edilemez hale getiriyoruz. Antibiyotiklerimizi kaybediyoruz. Yarın elimizde hiçbiri kalmayacak. O zaman şu anda çok rahat tedavi ettiğimiz tifo hastalığından belki yine ölümlere tanıklık edeceğiz.
Çok basit bir cilt enfeksiyonundan hayatlar sönecek.
Bunları gereksiz kullanarak tedavi edilebilir hastalıklarımızı da tedavi edilemez hale getiriyoruz. Hastalıklara karşı elimizdeki silahları kaybediyoruz. Bilinçli antibiyotik kullanımını yaygınlaştırmalıyız.

Her şeye rağmen!

Hayat bir bütündür, sağlık gibi hastalık da bunun bir parçasıdır ve her kadın hayatın her alanında; her şeye rağmen 'var' olabilmelidir.
Kadın, aile ve toplum arasında bir köprü görevini görmektedir.
Kadının sağlıklı olması, ailedeki mutluluk ve huzurun temelidir ve sağlıklı olduğu sürece iyi bir eş ve iyi bir anne olabilir.
Her şey zincirleme birbirine bağlıdır, ancak bu mutlu tablo kadın hastalandığında bozulabilir.
Özellikle, meme kanseri kadının dünyasını değiştirir.
İlk önce aklına kanser=ölüm gelir.
Bu duygu ile bedeninin yanı sıra ruhu da hastalanabilir.
Önce kendisine, sonra ailesine, daha sonra da topluma karşı bir soyutlanma içine girebilir.
Ve bir anda uzun tedavi süreci başlar.

Sevgi ile örülmüş ruh hali

Kemoterapi, radyoterapi ve gerekirse ameliyat.
Tedavinin başarısı; kişinin bedensel olduğu kadar ruh sağlığına da bağlıdır.
Tıbbi tedavi, doktorlar tarafından belirlenir ve hastanede gerçekleştirilir.
Bu süreçteki mutluluk ve sevgi ile örülmüş ruh hali çok önemlidir.
Çünkü; bedensel sağlığın yerine getirilebilmesi sürecinde; yaşadığı travmalarla yıpranan ruh tedavi edilmezse tedavi başarılı olmayabilir.

Yetersizlik oluyor

İyileşme sağlanmasına rağmen zaman zaman hastalık tekrarlanabilir.
Şu anda devam etmekte olan sağlık sistemimiz içerisinde bu travma ile karşılaşmış kadının beden rehabilitasyonunun yanında ruhi rehabilitasyonuna yönelik tedavi yaklaşımı yetersizdir.
Uzun tedavi sürecinde; gerekli ilgiyi, bakımı, mutluluğu ve sevgiyi ailesinden alan, kendisini yalnız hissetmeyen, ailesi ile bütün olan hastalar şanslıdır.
Ancak ailesi olmayan veya ailesinden uzak yaşayan hastaların bu dönemde yaşama tutunmak için verdikleri savaş diğerlerine göre daha zordur.
Son zamanlarda bir araya gelen ortak paydaya sahip kadınlar birbirleriyle kurdukları iletişim sayesinde bu hastalıkta yalnız olmadıklarını hissediyor.

Örnek olunmalı

Daha önce bu hastalık ile bir şekilde yolu birleşmiş olan, umut atölyesinde gönüllü hizmet veren güçlü kadınlar birbirlerine örnek olacaklar ve tedavi sürecinin başarılı olacağına inançları artacaktır.
Özgüveni artan kadınların ise iyileşme sürecinde çok önemli bir role sahip olan 'umut'ları daha fazla artacaktır. Kendi iyileşme sürecini yaşayan kadınlar aynı zamanda toplumun değişik kesimlerine farklı projeler ile ulaşarak hayatlarında başka ufuklar açacaklardır..
Peki bunun için ne yapmalı?
Radyoterapi almak için İzmir'e gelip, 45-60 gün arasında kalacak imkanları yetersiz olan kadınlara geçici yaşam alanı temin edilmeli.
Gönüllüler ve uzmanlar tarafından sosyal, psikolojik ve kişisel gelişim konularında rehberlik sağlanacak, koruyucu ve bireysel sağlık eğitimleri verilmeli.
Aile toplantıları düzenlenmeli.
Böylece, aileler de kanserin yenilebilmesine yardımcı olmak için bilinçlendirilmeli.
Ameliyat sonrasında; lenf ödemden korunması için yapılması gereken özel hareketler ve sporlar bir uzman eşliğinde öğretilmeli. Bu şekilde, ameliyat sonrasında kullanmakta zorluk çektikleri kollarını daha rahat kullanabilmeleri ve günlük hayata adapte olmaları sağlanmalı.

Öğretmenlerimizi hatırladık, kutladık

Kendi değerlerini koruyan eğitim politikaları sayesinde devletler, uluslaşmakta ve ilerlemektedir.
Eğitim, ülkelerin kalkınmasında önemli rol oynar. Bilim, teknoloji, sanat alanında ilerleme eğitimden geçer.
Eğitim, toplumsal değişimi etkileyen önemli bir süreçtir, önümüzdeki yıllarda da eğitim giderek önem kazanacaktır.
M. Kemal, Cumhuriyet'i öğretmenlere, öğretmenleri de Cumhuriyet'e emanet ederek eğitimin önemini vurguladı.

***

MENEKŞE

'Hayır' diyebilmenin yolları


Agora Alışveriş Merkezi'nin 2011 yılından bu yana, her ayın Cuma günü düzenlediği ve 7'den 70'e herkesin merakla takip ettiği Agora Sohbetleri, ilgi çeken konularla ve alanında uzman konuklarla ziyaretçileri buluşturmaya devam ediyor.
Gerek özel yaşantıda gerekse iş yaşantısında telaffuz edilmesi zor kelimelerden biri olan 'hayır' ve sınır koyma becerileri bu hafta Agora Sohbetleri'nde ele alınacak.
Gerektiği zaman "'hayır' diyememek ve zamanla bunların sayısının artması; kişinin kendisine olan saygısının azalmasına, yaşama ve insanlara karşı ciddi öfkeler biriktirmesine, gerginliklerin üst düzeye tırmanmasına neden olabilir ve bu gerginlikler uygun olmayan zamanlarda ve aşırı dozlarda tepkilere neden olabilir.

***

KILÇIK

*- Sana meleklerin kıskanacağı kadar mutluluk, tıbbın şaşırtacağı kadar sağlık, tarihin yazamayacağı kadar başarı, kimsenin sevemeyeceği kadar sevgi yolluyorum.
*- Bir yudum sevgi koskoca bir okyanusa bedeldir. Şimdi uzaklarda senin bir yudum sevgine hasretim sevgilim. Seni hasretimi tüketircesine kucaklıyorum.