'Afrin'den gelen zeytinyağı haksız rekabete yol açmasın!' deniliyor. Üretim artışı ise bu sezon yüz güldürecek gibi...
Ama Zeytindostu Derneği, 2019-20 sezonu üretimi artışı beklentisi ile Afrin'den ülkemize getirilen zeytinyağının düşük fiyatla iç piyasaya sokularak üreticilerin mağdur edilmemesi uyarısına yer verilen bir açıklama yayımladı. Bu sezon zeytin ve zeytinyağı üretimi artışın sevindirici olduğuna değinilen açıklamada, Afrin'den düşük fiyatla temin edilen zeytinyağlarının iç piyasada üretilen natürel birinci kalitedeki zeytinyağı fiyatıyla karşılaştırıldığında durumun endişe verici olduğuna işaret edildi.
Yanılmıyorsam;
Zeytindostu Derneği başkanlığı sırasında tanıdığım Mustafa Alhat geçenlerde ya da geçen yıl bu konuda değişik bir tez ortaya sunmuştu. Özetle iç piyasayı fazla ilgilendirmediğini ama bazılarını ilgilendirdiğini dillendirmişti. Bu konu herhalde yine gündeme gelecek...
Ben Mustafa Alhat'ın zeytinyağı konusundaki bir başka görüşünü paylaşayım!
Bakın ne diyor: Zeytinyağı ile ilgili bir kaç sayfaya üyeyim. Bilgi paylaşımı amaçlı iyi niyetle kurulmuş sohbet ortamları. Biri bir şey soruyor bilenler ya da bildiğini sananlar cevap veriyor. Onlarca cevap geliyor. Hepsi başka başka.
Kimi 'ak' diyor, kimi 'kara.'
Soran kime inansın?
Kafası daha fena karışıyor. Adam soruyor 'Yağ çıkarttım bidonlar sıcak (niye sıcak) bunları bu bidonlarda saklayacağım ne yapayım?' diye.
Kimi öyle diyor kimi böyle. 'Tuz at' diyen var. 'Kapağını aç asidi uçar' diyen var. Bir tanesi de kapağı 'kapa ama çok sıkma !'demiş. Doğru, yada doğruya yakın cevaplarda var. Ama o hengamede kaynayıp gidiyor. Uzmanlar yanıtlamalı. Bu işlerin ilk örnekleri Yahoo ve Google gruplarda başladı. Zeytindostu ve UZZK oralardaki yazışmalardan doğdu.
Bilmeyenler için anlatayım forum gibi siteleri vardı tüm arşivi ve günlük yazışmaları takip edebilirdiniz ve her yazışma maillerede düşerdi. Zaten çoğu kişi maillerinde okur ve maille yanıtlardı. Biraz zor bir sistemdi. Yazan çizen çok olmazdı. Genelde belli kişiler yazardı. Ama herkes okurdu. Çünkü çok kaliteli bilgiler gelirdi. Biri soru sordu mu, genelde herkes beklerdi bu işin uzmanları cevaplasın diye. Kimse yanıtlamazsa, biliyorsam ben cevaplar,  bilmiyorsam kim bilebilecekse onu arar rica ederdim ; cevaplasın, diye. İnsanlar okurdu ama yazmazdı bizde üzülürdük. Katılımcı sayısı artsın isterdik. Zeytindostu'nun Facebook sayfasını bir gazeteci büyüğüm oluşturmuştu. Daha etkileşimli bir mecra olsun işte like atsınlar hızlı cevaplar falan iyi olur niyetiyle. Bizim zamanımızda moderasyon vardı.
Saçma sapan şeyler yazılırsa yayımlamaz yanlışını özelden uyarırdık. İlla ısrar ederse yayınlar ama cevabını herkesin önünde verirdik. Bazıları da 'moderasyon yapmayın herkes özgürce yazsın demokrasi olsun' falan derdi.
Bilgi kirliliği özgürlükse. İşte şimdi epey bir özgürlük var...
Tabii bu yalnız 'zeytin' ya da 'zeytinyağı' konusunda değil. Her konuda kesinlikle var...
Siyasetten tutun da ekonomiye kadar...
Algı denen bir şey var ya işte bunu kendilerince işleten ve yorumlayanlar kafa karıştıranlar...

DİP EKSPRES

Cevapları basit...

Mustafa Alhat'tan devam edeyim: 1980' lerde bizden geride olan Güney Kore nasıl bizi geldi geçti?
Cevabı basit;
Devlet küçük şirketleri birleştirip büyütme ile ilgili bir politika benimsedi ve bu sayede dünya çapında markalar oluştu. Peki Türkiye'de niye şirketler birleşerek büyüyemez hiç düşündünüz mü?
Bununda cevabı basit; Bizde küçük desteklenir küçük firmalar bazı yükümlülüklerden muaf tutulur, büyüdükçe üstüne yük bindirilir. Üç beş firma bir araya gelip ölçek ekonomisinden faydalanmak istese ilave yükler avantajları götüreceğinden vazgeçerler. Vergi dilimin artar, Sendika gelir, Yok ambalaj geri toplama programına gir, yok verilerin korunması bilmem nesi için avukat tut adamı canından bezdirirler...