Bilge bir kişiye sormuşlar, "bu kötü gidişin değişmesini daha ne kadar bekleyeceğiz?" Bilge cevap vermiş "Eğer beklerseniz hiçbir zaman değişmeyecek" Yıl 1995, Karşıyaka Soroptimist kulübü ve İzmir'deki sivil toplum örgütleri bir arada, iç içe çalışıyorlar. Bu günde çatımız olarak pekişen "Tülay Aktaş STK Güçbirliği", o zamanki değerli valimiz Kutlu Aktaş'ın, değerli eşinin adıyla kurulmuş. Hepimizin üstünde, yanımızda desteği ve zamanın Ege ordu komutanı Necati İkizoğlu paşa ve değerli eşi Hatice hanım. İzmir bürokrasi kurumları beraber. Hatice hanım da bizlerin yaptığı etkinlikleri takip eder katılıp desteklerdi. Yeşili korumak adına, Subay Orduevinde Zuhal Yorgancıoğlu'nun hazırladığı muhteşem defileyi unutmak ne mümkün? 60 yıldan uzun, Türkiye'yi Türk kadınını tüm dünyada içinde kültür, örf ve ananelerimizle yer alan defilelerle temsil eden değerli İzmir kadınını.

***

İşte o gün orduevinde de bir tema hazırlamıştı "kına" gecesi ve kınanın aynı zamanda askere uğurladığımız çocuklarımıza, kınalı kuzularımıza da törelerimizde yer verdiğimizi. O yıllarda doğudan o kınalı kuzuların şehit olup yuvaya dönüşlerini izledim, davetleri üzerine. Ege ordu komutanlığı karargahında ızdırap heykelleri gibi duran anne, babaları ile. Hiçbir zaman gözyaşlarımı tutamadım hıçkıra, hıçkıra isyan ettim ve bu merasimlerin TBMM önünde yapılmasını gönülden istedim. Çünkü onlar tüm Türkiye'nin oğulları idi. Bu gün hâlâ ağlıyorum, ağlıyoruz. Başlığımda kullandığım gibi ağlayacak takatim kalmadı. Eminim çoğumuzun olduğu gibi.

***

Yıllar o kadar hızla geçmeye devam ededursun, en az çeyrek asırdır şehitlerimizi uğurluyoruz. Durup düşününce tahammül edilecek gibi değil. O günlerden farklı Türkiye'nin barış içinde yaşadıkları sınır. Komşuları yangın yeri. İşgal edilmişler, geçmişleri kaybolmuş, gelecekleri kaybolmuş, insanları ölmüş, ölüyor. Teknoloji şimdi çok ileri, tüm dünyada olan biteni anında öğreniyoruz. Bilginiz varsa, bilgi edinmek istiyorsanız, bütün bu olan biteni büyük tabloyu az çok görüyorsunuz. Çünkü yangın Türkiye'ye sıçramış. Doğu yanıyor savaş var ve hâlâ şehit cenazeleri gelmeye devam ediyor. Günümüzde sanki çok olağanmış gibi, patlayan canlı bombalar cenazeler, sivil, asker, polis, jandarma, genç yaşlı demeden. Bahsettiğim yılların aksine; çöken ahlak ve vicdan. Biz o yıllarda bu gün gazetelerde yer alıp da toplumun bu kadar üç maymunu oynayabileceğini hayal bile edemezdik.

***

Ne görüşte olursa olsun tecavüz edilen çocuklar bizim çocuklarımız. Size ne diye imza kampanyası açılacağını, 9 yaşındaki kız çocuğu evlenebilir, babalar üvey kız çocukları ile evlenebilir; üniversiteden öğrenci mezun oldukça kahroluyorum diyen bir rektör düşünemezdik. Dünyaca ünlü Kastamonu sarımsağı yerine Çin'den gelen sarımsağı alacağımızı da. Fabrikaları ("Her fabrika bir kaledir" M.K. Atatürk ) tek tek elden çıkarıp kalelerimizi kaybedeceğimizi, bu gün Türkiye'de nüfusun % 47'sinin yaşamını borçla döndüreceğini de. 1 Mayıs'ta bu ülkede işçiler ölmesin diye karar ve önlem alınması yerine, işçiler yürümesin, bayramlarını kutlamasın diye önlem alınmasını da. Kutlayacak bir şey kalmıyor hayatımızda. Yazımın başındaki Bilge'ye bir soralım...