Ekim 2008 tarihinde Şemdinli Aktütün Karakolu'na Kuzey Irak'tan ağır silahlarla gelen 600 PKK'lının saldırması sonucu 15 Türk askeri şehit olmuş ikisi ağır 20 asker de yaralanmıştı. Çatışma sırasında 2 askerle bağlantı kesilmiş 6 ekim 2008'de iki askerinde hayatını kaybettiği belirlenmişti. 8 Ekim 2008'de Taraf gazetesi; baskının 16 gün önceden ihbar edildiği, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin gerekli önlem almadığını iddia eden bir haberi, manşetine taşıdı.
Uydu görüntülerine de yer verilen haberde iç güvenlik harekat durum raporları ve insansız hava araçlarının ilettiği anlık istihbarat bilgilerinin, Genelkurmay'ı Aktütün baskınından bir ay önce haberdar ettiği iddia edildi. Bunun üzerine Genel Kurmay askeri mahkemesi tarafından habere yayın yasağı konuldu. Dönemin Genelkurmay Başbakanı İlker Başbuğ ise bir basın toplantısı düzenleyerek çok sert bir yanıt verdi. Yaptığı açıklamada basın için "herkesi dikkatli olmaya ve doğru yerde bulunmaya davet ediyorum" uyarısında bulundu. Orgeneral İlker Başbuğ'un verdiği sert tepkiye Başbakan Tayyip Erdoğan'ın da destek vermesi üzerine 17 Ekim 2008 tarihinde Taraf'ta "Paşasının Başbakanı" manşeti çıktı. Yasaklanan bilgileri açıklamakla suçlanan Taraf Gazetesi sorumlu yazı işleri müdürü Adnan Demir için 3 ila 5 yıl arası hapis istemiyle dava açıldı. Adnan Demir beraat etti.

***

Balık hafızamızla hatırlıyor muyuz? Türkiye ayağa kalktı, içlerimiz yandı. Doğuda stratejik bölgelerde olan biteni uzun yıllardır değerli köşe yazarları; neden ve ne içini araştıran değerli yazarlar da kitaplarında yayınlıyorlar. Ne kadarımız okudu? Ne kadarımız okuyor? Biz okumayı sevmeyen, ama konuşmayı seven bir millet olarak verdiğimiz tek reaksiyon, içimizin ne kadar yandığı ki, bu da, bu gün, sizi bilmem ama beni artık kızdırıyor. Daha geçen hafta 10.07.2016 Pazar günü haberlerde "Aktütün'de hain pusu", askeri aracın geçişinde patlama oldu. 5 asker şehit. Yine aynı yorumlar "İçimiz yanıyor", ne dayanıklı içimiz varmış! Yana yana bitmedi de.

***

Yıl 2016, yıl 2008'den bu yana adeta bölgesel bir iç savaş yaşayan Türkiye'de ne, ne olduğu soruluyor, ne de öldürülenlerin hesabı soruluyor. Üstümüze çöken bizi istila eden karanlık.
Artık AK'dan bahsetmek mümkün değil. O kadar çok gri ve siyah zerk edildi ki , AK da anlamını ve değerini kaybetti. AK'lımız kaybolunca fikrimiz kalmadı. Ne demiş Tolstoy? "Varlığı bir şey kazandırmayan insanların, yokluğu da bir şey kaybettirmez" Nedense bu sözü tüm muhalefet liderlerine ithaf etmek geldi içimden. Hepsi Türkiye'nin geleceğine her gün gri katıyor.

***

Bayram sona erdi. Yaz, güneş pırıl pırıl. Bilanço 120 ölü 389 yaralı. AKP 3 milyon Suriyeli katmış içimize göçmen. Savaştan, ölümden kaçıyorlar. Ülkeleri için savaşmaktan, ölmekten kaçıyorlar. Kadın, çocuk edebiyatı yapamayacağım. Sanki Türkiye kadın, çocuk cenneti (!) Konulara giremiyorum, köşem yetmez; çatışmalarda sadece yanlış yerde yanlış zamanda oldukları için ölen, öldürülen çocuklar, taciz edilen tecavüz edilen. Gidin istatistiklere bakın korkunç. Onlar geleceğimiz sosyal yaşamda, eğitimde, sağlıkta, ekonomide, tablolarda kararan, karartılan. Türkiye Cumhuriyetinin insanı, evlatları birinci sınıf olması gereken. Resmi gazetede yayınlanıp hayata geçirilen 100 bin Suriyeli göçmenin KPSS'ye girmeden memur alınacağı haberi, üniversite imtihanlarına girmeden üniversiteye alınan Suriyeli gençler. Suriye halkına Türk vatandaşlığı. Ben olsam istemem.
Türk vatandaşlarına bu kadar kara günler yaşatılırken. Ah Aktütün, vah Türkiyem, Ak ile karayı ayırt edemeyen...