Oyuna iyi başlayan takım Fenerbahçe'ydi. İyi top çevirdi. Akhisarspor paslaşarak çıkmak istese de tam saha baskı yüzünden bunu yapamadı, ileriye doğru uzun pas oynamak zorunda kaldı.
Akhisar ilk etkili atağını ancak 16. dakikada yapabildi ki onda da pas hatası yüzünden atak kesilmiş oldu.
İlerleyen dakikalarda Fenerbahçe'nin presini daha kolay aşmayı başardı. Ayağa paslarla rahat çıktı ve rakip ceza alanına kenar ortalarıyla top soktu. Rakibin göbeği iyi kapatması sebebiyle sadece kanatlar çalıştı. Özellikle sol taraftan çok fazla geldi. İlk önemli pozisyonunu ise 44'te bulabildi ancak. Yapılan bir ortada top arkaya sarktı. Orada bomboş durumda Larsson vardı. Vurduğu şut farklı bir şekilde auta gitti. Oysa ceza alanı içerisinde uygun bir konumdaydı.
İlk yarı boyunca kalecilere hiç iş düşmedi. Tek yaptıkları şey aut kullanmak ve paslaşmalarda istasyon olmak...

İkinci yarının ilk yarıdan hiçbir farkı yoktu. Bol paslaşmalar, bol orta ve buna karşın pozisyonun olmadığı bir maç.
Karşılaşmada kaleyi bulan ilk şut, Mehmet Ekici'den, ilk kurtarış, Lukac'tan geldi. Gol de 60. dakikada geldi. Top presle kapıldı, ikinci yarıda oyuna giren Onur'a bir ara pası verildi. Yeşil siyahlıların kaleyi bulan ilk şutu, ağlarla buluştu.  
Gol için yüklenen Fenerbahçe defansta boşluklar vermeye başlasa da bunlar iyi değerlendirilemedi. Kendi yarı alanından topu alan Serginho, adeta ortadan yararak gitti, hiçbir engelle karşılaşmadan tek başına ceza alanına girdi. Vuruşunu kaleci önledi. Gol olsa belki de yılın golü olacaktı.
82. dakikada koşarak topa müdahale etmeye çalışan Alper ile Miguel Lopes arasında kalan topta, kırmızı kart çıktı.

Kırmızıyı gören Alper idi ama her iki oyuncu da taban göstermiş ancak kasten büyük bir darbe gerçekleşmemişti. Tartışmalı bir karardı. Ancak Skertell'in 2. kez topa elle müdahalesi 2. sarı karttan kırmızıyı gerektiriyordu ve doğru karar verdi hakem. Fenerbahçe sahada 9 kişi idi artık.
88. dakikada Serginho yüzde yüzlük bir pozisyonu daha kaçırdı. Altıpas çizgisi üzerinden vurduğu kafayı dışarı gönderdi.
Oyunun geneline baktığımızda Mustafa Yumlu defansta çok güven verdi. Fenerbahçe'de topla en çok oynayan oyuncusu Valbuena tamamen etkisiz hale getirildi, bu sayede de takımın eli kolu bağlanmış oldu.
Fenerbahçe kaleye sadece 1 isabetli şut çekebildi, o da ceza alanı dışından. Bunun dışında hiç bir etkili atak gerçekleştiremedi. Akhisarspor ise gol dışında 2 tane yüzde yüzlük pozisyon kaçırdı. Gol ile birlikte ise kaleyi 2 kere bulabildi. Yeşil siyahlıların rakibini çok iyi kilitlemesi, çok iyi durdurması büyük bir başarıydı. Fenerbahçe tarihinde bu kadar kısır bir maç pek yoktur sanırım. Defansa ağırlık veren Akhisar'ın hücum gücü biraz azaldı. Bu da pozisyonu az bir karşılaşma olmasına yol açtı.

Ya bir kilit ya da çilingir lazım

Göztepe, ligde topladığı puanlarla tüm dikkatleri üzerine çekti, en çok konuşulan takımlardan biri oldu. Bu haftaya kadar iyi bir Göztepe izledik. Benim kafamdaki soru işareti, gücünün ne kadar üst seviyede olduğu idi. Medipol Başakşehir ile oynayacağı maç buna ışık tutabilecekti.
Maçın ilk 20 dakikasında oyuna taraftarını da arkasına alan Göztepe hükmetti. Sabri'nin çıkışları, ara pasları ön plana çıktı. Ama Jahovic bir varlık gösteremedi, rakip savunma oyuncuları arasında kayboldu. Belli ki taktik konusunda usta olan Abdullah Avcı, ona bir önlem almıştı.
20. dakikadan sonra Başakşehir topa daha çok hâkim olmaya başladı. Herhangi bir tehlike yaşatamasa da, köşe vuruşunda attığı golle skor üstünlüğünü yakaladı. Sonrasında ceza alanına yapılan ortada Kosanovic topa dokundu, o top gitti Adebayor'a çarptı, fark 2'ye çıktı. Pozisyon vermeden yenen 2 gol tam bir talihsizlikti.
İlk yarı Göztepe 8 şut çekip hiç kaleyi bulamazken, konuk ekip yarısı kadar denedi 2'si kaleyi buldu, ikisi de gol oldu. Ceza alanına yapılan ortalara baktığımızda ise Başakşehir 10 ortanın 1 tanesini tutturmuştu, o da gol olmuştu.
İkinci yarı Göztepe gol için yüklenmeye başladı. Öylesine yüklendi ki, bu baskı rakibini defansta çok adamla kapanmaya zorladı. Hal böyle olunca ceza alanına girmekte zorlandı, şutlarla gol aramaya çalıştı.
İlk ceza alanına girişi ve gol pozisyonu yakaladığı zaman 73. dakika adi. Onda da kaleci Volkan başarılıydı ve gole izin vermedi.
Yavaş yavaş kanat ortalara yönelindi. Özellikle solda Halil çok kullanıldı, bol bol adam geçti, bol bol ortalar yaptı, çok çalıştı, olmadı. Maç tamamen tek kale oynanıyordu. Başakşehir hiç atağa çıkamıyordu.
Ve beklenen gol geldi gelmesine ama o da penaltıdan. Top ağlarla buluştuğunda da hakem bitiş düdüğünü çaldı.
Sarı kırmızılılar, 2. yarı oynadığı oyunla bir rekor kırmıştır kesinlikle. Rakibini hiç çıkarmadı ve hep rakip ceza alanı civarında oynadı. Diğer bir taraftan böylesine baskılı oynamasına rağmen gol atamadı, rakip defansı açamadı. Buradan şunu gördük, Göztepe'nin iyi kapanan takımları açacak kilidi yok. Ya bir kilit bulunacak ya da bir çilingir.

Denizli'den ilk galibiyet

Yusuf Şimşek gitmiş, Reha Erginer gelmişti Denizlispor'un başına. Sahaya tamamen yerli oyunculardan kurulu bir kadroyla çıktı. Kendi sahasında oynamasına rağmen, Gazişehir Gaziantep karşısında zamanı eritme çabası içerisindeydi. Özellikle kaleci Asil topu oyuna sokarken çok ağır davrandı. Bir de takımlarını yalnız bırakan seyircilerden dolayı neredeyse boş tribünler olunca, kalite olarak düşük bir karşılaşma izledik, ilk yarı. Seyirci sayısı az olsa da maç boyunca hiç susmadılar.
Karşılaşmada izleyicilerin ilk heyecanlandığı an, Barış Örücü'nün 16. dakikadaki serbest vuruşuyla oldu. Kaleci zorlukla çeldi. O ana kadar her iki takımdan da kaleyi bulan bir tek şut bile yoktu.
38. dakikada Denizlili oyuncuların çıkarken basit bir hatası gole sebebiyet verecekti. Tecrübeli isim Pier Webo, altı pas önünde topu auta attı.
50. dakikadan sonra Denizlispor oyunu hızlandırdı birden bire. Özellikle 75. dakikadan sonra konuk ekip tam saha prese başlayınca, aksiyon da arttı.
78. dakikada ilginç bir olay yaşandı. Defans arkasına sarkan Yasin, kaleci ile karşı karşıya iken, ayağı çime takıldı, düştü, top da auta çıktı. Zeminin kötü olması ev sahibi takımın golüne mal oldu.
Top bir o kaleye bir bu kaleye gitmeye başladığında dakikalar 90'lara gelmişti. Heyecan iyice artmıştı. Uzatmaların da sona ermesine 15 saniye kala, hayat veren gol geldi Moritz'den. İlk galibiyet alınmış oldu, mucizevi bir şekilde...
Denizlispor çok iyi adam paylaşımı yaptı. Boşta kolay kolay oyuncu bırakmadı. Fenerbahçe patentli Pier Webo'nun da kötü gününde olması sayesinde defansta pek zorlanmadı.
Oldukça centilmence geçen bir maçtı da aynı zamanda. Stresi yoğun olsa da, her iki takım oyuncuları yaptıkları faullerden sonra birbirlerinden özür dilediler.

Manisa kırmızı kurbanı

Kötü gitmesine rağmen tribünleri doldurmuştu Eskişehirspor taraftarları. Yeni teknik direktör ve yeni bir hava vardı. Manisaspor için zorlu bir karşılaşma olacağı önceden belliydi. Bu şartlar altında yapılacak şey oyunu yavaşlatmaktı.
İlk 11 dakika içinde 3 gol pozisyonu yakalandı; ikisi ev sahibi, biri konuk ekipten. Gol atmayı başaramadılar.
21. dakikada Ofoedu sağdan ilerlerdi, rakibini geçti, kaleciyi geçti, pasını verse kesin gol. O vurmayı tercih etti, Manisalı oyuncunun üzerine gidince top, ucuz atlatılmış oldu. Ofoedu ne zaman topla buluşsa, durdurulamadı, büyük tehlikeler yaşattı.
Manisaspor'un defansı adeta dökülüyordu. Sağdan soldan adam kaçırılıyordu. Üstelik bunların bazıları uzun toplardı. Markajda yokları oynadılar.
Gol için bastıran Eskişehir, golü atan Manisa oldu. Kapılan top, Perovic'e uzun oynandı. Defans arkasına çok iyi sarktı, dar açıdan mükemmel vurdu, skoru deplasmanda 1-0'a getirdi.
Kendi kalene koşarken, arkandan hızla baskı yapan oyuncu varken, kendini rahat hissetmeden, panik içindeyken kaleciye geri pası atılmaz. Hikmet bunu yaptı, pası kısa düştü. Gol olmaması mucizeydi.
İlk yarının uzatmalarının da son 30 saniyesinde ele çarpan topla penaltı kazandı ev sahibi takım. Soyunma odasına 1-1 gidildi. Hiç yoktan bir gol armağan edildi.
İlk yarı hızlı ve heyecanlı geçti. İkinci yarı ilk yarıdan daha hızlıydı. Tam saha presler, hızlı hücumlar, kaçan goller... Sahadaki tek yavaş kişi kaleci Emrullah'tı. Aut atışlarında çok zaman geçiriyordu.
56. dakikada maç Manisaspor için bitti, Eskişehir için daha da hararetlendi. Fahri direkt kırmızı kart gördü takımını eksik bıraktı. Bana göre gören Fahri değil, gösteren hakemdi. Çok ağır bir karardı bu ve oyunun gidişatını tamamen değiştirdi. Tam saha pres yapan Manisa, kendi yarı alanına çekilmek zorunda kaldı.
65 ve 72. dakikalarda gelen gollerle Eskişehir rahatlasa da, Billal'in 20 -25 metreden çektiği şut, üst direğin altına çarpıp, ağlarla buluştu. Beraberlik içten bile değildi ama Eskişehir de çok pozisyona giriyordu. Ve beraberlik geldi dedi herkes, çekilen şut ağlarla buluştu. Eskişehirli oyuncular yıkıldı ama yardımcı hakemin bayrağı kalkmıştı. Ofsayttaki oyuncuya çarpmış, kaleciyi yanıltmıştı. Hakem ofsayt düdüğü çaldı.
Mücadele kesinlikle 1. Lig maçına benzemedi. Daha üst düzeydi. Stadın ve zeminin güzelliği, taraftarın ilgi göstermesi en büyük etkenlerden biriydi. Buna oyuncuların top oynama isteği de eklenince izlemeye değer bir müsabaka oldu.
Eskişehir, geçen seneki Eskişehir'e bürünmüştü. Baskı yapan, tüm hatlarıyla saldıran ama arkayı devamlı eksik bırakıp, çok adam kaçıranÖ Ama geçen seneki Manisa yoktu, iyi kapanan, kaptığı toplarla hızlı çıkıp, goller atan. Geçen sene bu sahada rakibine gol yağdırmıştı. Bu sene kırmızı olmasa bile bunu yapabilecek oyuncuları yoktu. Fakat geçen seneden daha kötü denemez. Bu seneki oyuncuların özellikleri farklı, ona göre oynuyorlar.
Oyun içinden bir enstantane de yazıma ekleyeyim. Oyuncu değişikliğinde oyuna giren oyuncuların krampon altına bakılır. 4. hakem bir ayakkabının altına baktı ama oyuncu diğer kramponu ne havaya kaldırdı ne de hakem baktı. Bu bakma işi kurallarda var ancak hakemler tam uygulamıyor. Hatta bakar gibi yapıp, geçiştiriyor. Kurallara uygun değilse, görebileceklerini sanmıyorum.

Balıkesir'i kırmızı yaktı

Beraberliğe razı idi Balıkesir Baltok, Samsunspor deplasmanında. Ağır hareketler bunu apaçık ortaya koyuyordu. Ama buna rağmen daha iyi oynayan takım Balıkesir idi. Bazı tercihleri farklı yapsalar belki de öne de geçebilirlerdi. Örneğin ceza alanı içinde pas vermek yerine şut çekmek, şut çekmek yerine pas vermek gibi...
Oyunun hâkimi Balıkesir kalesindeki ilk tehlikeyi taaaa 32. dakikada yaşadı. Bu dakikaya kadar rakibi ceza alanına bile yaklaştırmamıştı. Bu dakikalarda Samsunspor ceza alanında pas yapmaya, top tutmaya başlamıştı ama kısa sürdü.
Nizamettin'in 39. dakikada Ayite'ye yetişip, arkadan sarılarak durdurması çok yanlış bir hareketti. Rakibinden çok daha hızlı koşuyordu. Yanına gelip, omuz koyup topa müdahale etmek istese, pozisyonunu bozar, hızlı hücumu önlemiş olabilirdi. Yanlış seçim yüzünden sarı kartı gördü. Son zamanlarda hızlı hücumu faul yaparak kesmek moda oldu. Bazı hallerde yapılması normal ama her durumda değil.
İlk yarı üstün olmasına rağmen gol atamayan Balıkesir, ikinci yarının başlarında yediği golle geriye düştü. Buna karşılık vermesi gecikmedi, 54. dakikada Otoo'nun kornerden gelen topa vurduğu kafayla skoru 1-1'e taşıdı. Bu sevinç 2 dakika sürdü. Gereksiz yere faul yapıp, sarı kartı yiyen Nizamettin, bir sarı kart daha alıp, takım arkadaşlarını 1 kişi eksik bıraktı.
10 kişi kalmasına rağmen yine başa baş oynamayı başardı. Fakat defanstan çıkarken Okan'ın hatalı pası sonrası kaptırılan topta, Ayite ceza alanı önünden çok iyi vurdu. Top, kalecinin üzerinden hızla geçip, ağları havalandırdı. Vukovic topa hiç bir müdahalede bulunamadı.
Oyunun genelinde gole daha çok yaklaşan Samsunspor olsa da, topla daha çok oynayan takım Balıkesir idi. Eğer eksik kalmasa, buradan puansız ayrılmazdı mutlaka.   
23. dakikada top dışarı çıktı. Hakem Balıkesir adına korner verdi ama Bülent Cevahir hakeme topun kendisinden çıktığını söyledi, centilmenlik örneği gösterdi. Hakem de kararını değiştirip, auta hükmetti.
Kaleci Vukovic'in rakip yarı alanındaki oyuncunun tam ayağına pas atabilmesi ve bunu devamlı yapabilmesi takdir edilmesi gereken bir yetenek. Bu konuda tüm dünya üzerinde eline su dökebilecek çok çok az oyuncu vardır kesinlikle.