"Sen ne söylersen söyle; söylediğin, karşındakinin anladığı kadardır. (MEVLANA)
Perşembe 30 Ocak tarihli gazetemizin 13. sayfasındaki yazının başlığı bana çok ilginç gelmişti. Gazetemizin genç yazarlarından, yazılarını ayda bir bile olsa son derece doyurucu bulduğum Sn. Selim Bayanoğlu'nun yazısından söz ediyorum.
Değerli genç yazarımız mesleğinin deneyimlerinden yararlanarak hazırladığı yazısının başlığı "Akıllı davranmak bu kadar zor mu?"  idi. Kısacası ben bugünkü yazımda çok hoşlanarak okuduğum bu yazının başlığını bir ölçüde çalmış oldum. Dolayısıyla o yazıdan bazı bölümleri burada aynen alıntılayacağım. Ancak; bilin ki amacım "intihal/aşırma" filan değil!
Bu arada izninizle, Sn. Bayanoğlu'nun mesleğinin "Psikolojik Danışmanlık" olduğunu belirtmem gerekiyor. Dolayısıyla halkımızın belirli bir kesimiyle doğrudan ilişki kurabilme şansına sahip bulunuyor. Bu nedenle yazısındaki belirlemelerinde gerçeklik payının yüksek olduğunu kabullenmemiz gerekecektir.
O halde;  Sn. Bayanoğlu'nu izlemeye başlayalım mı, ne dersiniz? Bakınız neleri ne güzel  söylemiş: "Bazen görüşmelerimden sonra umutsuzluğa kapılıyorum. Uzun süre aynı şeyi tekrarlamama rağmen, nasıl oluyor da anlaşılamıyorum diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Sorunları duygusal yollarla çözmeye alışmış halkımız, kendisine akılcı davranma yolları anlatıldığında niçin bu kadar başarısız oluyor?"
Evet bakınız; zordur Sn. Bayanoğlu, zordur zor. Ve bizim insanımızın olaylara duygusal yaklaşımını ve algılamasını değiştirebilmek gerçekten zordur. Bizim insanımız hayalciliğini inançlarıyla birleştirip olağan düşüncelerin dışına çıkabilmeyi fevkalade becerebilme yetisine sahiptir. Dolayısıyla; başka bir dilde  "Çarıklı Erkânıharp" deyiminin bulunabileceğini sanmıyorum.
 Yazarımızın meslek yaşamındaki deneyimlerinden esinlendiği yazısından bir bölümü daha aktarayım sizlere: "Ama bazı görüşmeler sonunda, akılcı davranmanın niçin tercih edilmediğini ya da bunun niçin gerçekleştirilemediğini merak ediyorum. Sokrates'in dediği gibi 'Sorgulanmayan hayat, yaşamaya değmez' ise sorgulamanın sadece akılcı bir yaklaşımla yapılabileceğini düşünmek durumunda değil miyiz? Sorgulama yapamıyorsak da bir bakıma yaşamaya değmeyen bir hayatı sürdürüyoruz demektir.   ...    Yaptığım görüşmelerde, insanların en büyük çabasının haklı olmak ya da haklı çıkmak olduğunu gözlemliyorum.    ...Çatışmadan galip ayrılma arzusu egomuzun bize oynadığı oyunlardan biri gibi görünüyor.   ...Ve finalde akıcılığın devreden çıkması, duygularımızın tüm benliğimizi ele geçirmesi, sorgulamaya fırsat bulamadan verdiğimiz tepkiler ve her iki taraf için de hoş olmayan durumlar.   ...Daha önceki bir yazımda belirttiğim gibi düşüncelerimiz üzerinde düşünmeyi bilmiyoruz. Ya da bizi doğru düşünmekten alıkoyan düşünceler mi var?"
Sevgili okurlar; bana kalırsa Sn. Bayanoğlu bu yazdıklarıyla , toplumumuzun tüm yapısını bizlere son derece gerçekçi bir şekilde yansıtmış olmuyor mu? Düşünme yetisini büyük ölçüde dışlayarak yaşayan toplumumuzun bireyleri nereden değerlendirebilsinler "Kendini Bil" deyiminin hikmetini!
Esenlikle kalınız...