Altay sahasında aynı puana sahip Giresunspor'u ağırladı. 10. dakikada geriye düştüğü maçta, 3 tane topu direkten döndü. Ağları sarsamayınca yediği o tek golle haftayı puansız kapattı ve ilk 6 dışına da çıkmış oldu.

***

Karşılaşmada her şey Altay'ın aleyhine idi. Tam saha baskı yapsa da, rakibin kolay paslaşmasını engelleyemedi. Alan daraltsa da, rakibine top kaybettirmeyi başaramadı. Giresunlu oyuncular sanki Barcelona'dan transfer edilmişlerdi. Topu ayaklarına yapıştırıyorlar, ikili üçlü sıkıştırmalar yapılsa bile oradan çıkmayı başarıyorlardı. Gol için yüklenmeye çalıştığında da devreye hızlı oyuncuları giriyor, defans arkasına atılan toplarla pozisyonlar yakalıyorlardı. Önceden izlediğim Giresunspor'dan farklı bir takım görmüştüm sahada.
Hücum anlamında ise en başta defanstan top çıkaramadı. Giresunspor ileride pres yaptı, Altay paslarla bu baskıyı kıramadı. Kaleci Emre pas verecek hiç kimseyi bulamadı, sürekli ileriye doğru vurmak zorunda kaldı. Boşta gördüğü takım arkadaşlarının da topla ilgisi yoktu. Arkalarını dönmüş, ileriye doğru gidiyorlardı. Emre defalarca uyardı, topa bakmalarını istedi, hatta bakmadıkları halde pas attı, yine de hiç kimse uyanmadı.
Defans oyuncuları için de aynı şey geçerliydi. Genellikle uzun oynamak zorunda kaldılar. Pas yaptıklarında da sadece yarı alanı geçebildiler, kaleye gitmekte zorlandılar.

***

10. dakikada soldan Hüsamettin orta yaptı. Arka tarafta Kağan bomboş bırakıldı. Hediye bir gol oldu adeta. Buna karşın Altay ilk tehlikeli atağını ancak 20. dakikada yapabildi, kaleciyi de geçen topu, çizgiden çıkardılar.
Altay, ilk yarının sonlarına doğru pozisyonlar bulmaya başladı. Özellikle kanatlardan defans arkasına sarktı ama son paslar yerini bulmadı. 2. yarı, defansı da orta sahaya kadar çıktı, Giresun'un hızlı oyuncuları devreye girdi, Emre hiç birine gol izni vermedi.
Karşılaşmanın sonlarına doğru direklerle dans başladı. 74'te İbrahim Öztürk'ün kafası, 76'da İbrahim Akın'ın yaklaşık 25 metreden kullandığı faul atışı ve 90'da Aganovic'in uzak doksana sert ayak içi vuruşu direkten geri geldi. İbrahim Akın'ın şutunda top direğe çarptıktan sonra, diğer taraftan dışarıya çıktı.

***

Her zaman son adamların mümkün olduğunca yatmamaları gerektiğini ve ayakta kalmalarının önemli olduğundan bahsederim. Ferhat, defansla birlikte orta sahaya kadar çıkmışken, 2 Giresunlunun önündeki topa yatarak müdahale etmek istedi. Topa dokunsa da, çalmayı başaramadı. Tehlikeli bir atağın başlamasına neden oldu. Ayakta kalıp, oyalaması ve arkadaşlarının kademeye girmesini, yerlerini almasını beklemesi gerekirdi.
Dikkatimi çeken bir pozisyon da Adama Ba'nın kullandığı frikik idi. Topa sağ ayakla vuracağı şekilde durdu. Baraj kurulurken topun sağına, sol ayakla vuracağı tarafa geçti. En son tekrardan ilk konumunu aldı ve sağ ayağıyla vurdu. Sanırım burada barajı ve kaleciyi şaşırtmaya çalıştı.

***

Karşılaşmayı tek cümleyle anlatacak olursam; Altay puan ya da puanlar alabilirdi, direklere takıldı, Giresunspor fark atabilirdi, kaleci Emre'ye takıldı.

Akhisar'ın aslan avı

Ligde galibiyeti bulunmayan Akhisarspor, Galatasaray'a patladı ve 3-0 gibi farklı bir sonuçla evinde zafere ulaştı.

Maçın favorisi olarak Galatasaray gösteriliyordu. Hatta bazılarına göre rahat bir galibiyet alacağı söyleniyordu. Benim düşüncem ise Galatasaray yeri gelir fark atar, yeri gelir fark yerdi. Geçen haftalarda fark da attı, fark da yedi.

***

Sarı kırmızılıların hücum yönü güçlü. Hızlı ve çok koşan oyunculara sahip. Eğer boş alan bırakılırsa, ezer geçer. Ama defans sağlam tutulursa, teknik oyuncuları hem az hem de teknik olanlar da formsuz, pozisyona girmeleri zorlaşır. Dahası dar alanda gol atabilecek bir oyuncusu yok. Geçen seneki gol kralı Gomis gönderildi ama yerine başkası alınmadı.
Defans olarak ise Süper Lig'in en kötülerinden, belki de en kötüsü. Elle tutulur bir tek defans oyuncusu bile yok. En göze çarpan Nagatomo olsa da, bazen çok içeriye giriyor ve kanatları rakibe bırakıyor. Serdar kafa vuruşlarında ve tek hamlelik hareketlerde iyi. Bunun dışında ne duracağı yeri biliyor ne de koşacağı... Ozan genç oyuncu, daha ligde 1 maçı var ve tecrübesiz. Mariano tecrübeli olsa da çok iyi bir defans oyuncusu değil.
Orta saha ve forvet oyuncularının defansif yönünü en iyi anlatan Şampiyonlar Ligi'ndeki Lokomotiv Moskova maçıydı. Pek kimse dikkat etmemişti. Galatasaray öne geçtikten ve rakibi oyun kontrolünü ele altıktan sonra defans yapmaya çalıştı. Ancak sahaya dizilişleri çok hatalıydı. Bazıları orta sahada, bazıları da ceza alanı önünde kümelenmişler, aralarında boşluklar bırakmışlardı. O boşlukta bulunan Lokomotivli oyuncuları marke eden hiç kimse yoktu.

***

Uzun bir Galatasaray değerlendirmesinden sonra geleyim Akhisar maçına. Yeşil siyahlılar maça teknik direktörsüz çıkmıştı. Ancak görüldü ki, kim taktik vermişse rakibini çok iyi analiz etmişti. Önce durdurdu, sonra vurmaya çalıştı. Durdurdu ve az pozisyon verdi, vurmaya çalıştı ve çok pozisyon buldu.
Topu Galatasaray'a bıraktı. Kendi yarı alanına kapandı, blok aralarında boşluk vermedi. Bu sayede kalesinde pek fazla tehlike yaşamadı. Kaptığı toplarla hızlı hücuma kalktı, rakip defansın zaaflarını çok iyi değerlendirdi, galibiyeti getiren golleri buldu. Birçok maçta yıldızlaşan Rodrigues'i de çok iyi marke ettiler. Topu soldan alıp, kaleye paralel gidip, uzak direğe şut çekip, goller atardı. Bu sebepten defans oyuncuları kaleyi değil, onun gollerini attığı koşu yolunu kapattı, tamamen etkisizleştirdi.

***

Akhisarspor'da öne çıkan bir oyuncu olmadı, hepsi de görevlerini fazlasıyla yerine getirdi, hepsi de güzel oynadı. Galatasaray da tam tersi güzel oynayan oyuncu yoktu.
Rodrigues, penaltıcı olmamasına rağmen topun başına geçti, öylesine kötü bir vuruş yaptı ki, doğru tarafa atlayan hiçbir kaleci bu golü yemezdi. Hem kalenin ortasına yakın vurdu hem de çok yavaş... Fatih için çıkarması zor olmadı. Bu penaltı maçın kırılma anı idi. Galatasaray'a gol atmak için yüklenmek genellikle daha çok gol yemeye neden olur. Asla geri düşmemek gerekir.
Özellikle kaleci Muslera yaptığı 2 hata ile Akhisar'a 2 gol hediye etti. Önce gereksiz bir penaltı yaptırdı sonra da elinden kaçırdığı topla Mustafa'ya al da at demiş oldu.