Altınordu, sahasında ağırladığı Ege ekibi Denizlispor'u 4-0 gibi farklı bir sonuçla yendi, milli maç arasına moralli girdi. Bunda Denizlispor'un 70 dakikadan fazla bir süre 1 kişi eksik oynaması etkili oldu.

Altınordu maça tatlı sert bir futbolla başladı. Topu kaptırdıkları anda, pirana gibi saldırdılar rakip oyunculara. Ama öyle sakatlayıcı bir hareketleri de yoktu; Oğulcan dışında. Oldukça bilinçsiz bir şekilde müdahale etti 30. dakikada rakip oyuncuya, onda da sarı kartı gördü. Bir şey yapmadığını anlatmaya çalışsa da, takım arkadaşları tatlı dille kendisini uyardı ve sakin olmasını söyledi. Ne de olsa daha 20 yaşında genç bir oyuncu... Ağabeylerinin öğretmesi gereken çok şey var.

Defans çok geriye çekildi

Kırmızı şeytanlar tam saha pres yapsalar da defans çok geriye çekildi, orta alan boş kaldı. Bu boşluğu Denizlili oyuncular iyi değerlendi ve baskıdan rahat çıkmayı başardı. Futbolda bloklar arası birbirine yakın olmalı. Yani tam saha baskı yapılıyorsa defans oyuncuları orta sahaya kadar çıkmalı. Ancak bunun da büyük bir riski var. Eğer hızlı oyuncular yoksa defans arkasına atılan toplar, kalede büyük tehlikeler yaşatır.
Karşılaşmanın ilk gol pozisyonuna Altınordu girdi. Ceza alanı içerisine yapılan ortaya Hasan vuramadı, takımı golden oldu. Hemen 2 dakika sonrasında da Hüseyin güzel çalımlarla ceza alanı içerisine girdi, şutunu çekti ve golünü attı. Sevincini ise kendi taraftarı ile değil, Denizli taraftarı ile yaşadı. Bu sevinç kafalarda soru işareti bıraktı. 'Neden kendi taraftarı değil?'
Hüseyin Denizli'de futbola başlamış, Denizli doğumlu bir oyuncu. Bu sene transfer oldu. Yaşı da daha 19. Acaba Denizlispor ona gereken değeri vermediği için mi bunu yapma gereği duydu bilemiyorum. Eğer öyleyse yanlış bir harekette bulundu.  

Penaltı ve kırmızı

Maçın bitiş dakikası 90 değil, 18 oldu. Alperen, kaleciyi de geçen Serdar'ın omuzuna elini attı. Serdar yerde kalınca hakem hem penaltı noktasını gösterdi hem de kırmızı kartını. Denizlispor artık 10 kişi idi ve üstelik penaltıyla da fark 2'ye çıkacaktı. 72 dakika var, 2-0 geridesin, deplasmandasın ve Altınordu ile oynuyorsun. Puan almak için çok büyük bir mucize gerekiyor.
Denizli mucizenin peşinde koşmaya kararlıydı. Çıkmadık candan ümit kesilmez ne de olsa. Tam saha prese başladı. Bu baştan etkili olsa da, Altınordu kısa süre sonra bunu avantajına kullanmaya, defans arkasına yapılan koşularla ve hızlı hücumlarla pozisyonlar bulmaya başladı. Öyle ki kaleci Erce bile, Serdar'ı defans arkasına kaçırdı, gollük bir pas verdi. Himmet son anda yetişti, ayak koydu, golü önledi.
İkinci yarı Altınordu da tam saha baskıya aynı şekilde karşılık vermeye başladı. Her iki takım da pozisyonlar buldu. Ev sahibi takım daha üstündü ve pozisyonları da daha netti. Fark 3'e çıktı.
Yorulan konuk takım oyuncuları, özellikle defanstan top çıkarırken hatalar yapmaya başladı. Bu hatalardan biri de 4. gole mal oldu.

Hakem penaltıyı yedi

82. dakikada Denizlispor'dan Tisdell orta yapmak istedi ama top Ali'nin eline çarptı. Hakeme yoğun itirazlarda bulundular. Bence de haklıydılar. Pozisyon ceza alanı içerisindeydi ve penaltıydı. Hakem ise penaltıyı vermemişti.
Altınordu, çok gol kaçırdı, kalesinde az tehlike gördü, rahat bir galibiyet aldı.
Göze batan bazı durumlara değineyim biraz da. 26. dakikada Denizlispor ceza alanında yapılan faul sonrası oyuna çabuk başlamak istedi. Hızlı hücum ile rakip defansı eksik yakalayacaklardı ama hakem oyunu durdurdu. Çünkü ceza alanı içerisinde kullanılan atışta topa ceza alanını terk etmeden dokunuldu. Oysa kurallar gereği terk etmeden dokunulmaz. Bu çok sık yapılan hatalardan biri. Bu kural hep unutuluyor. Atış tekrardan kullanıldı.
39. dakikada Altınordu'dan Murat orta yapmak isterken kameraya çarptı. Neyse ki çok hızlı değildi. Hem Murat'tan, hem kameramandan hem de kameradan olabilirdik. Kameraların konduğu yer seçilirken biraz daha dikkatli olunmalı.
Altınordu'da Kemal 63.10'da oyuna girdi, 40 saniye sonra 63.50'de sarı kart gördü. Hızlı bir giriş yaptı.
Denizlisporlu taraftarlar, farka rağmen takımlarını sonuna kadar destekledi. Alkışı hak edecek bir davranış.