6 haftadır kazanamayan Altınordu, 6 haftadır kaybetmeyen Gazaşehir Gaziantep'i ağırladı. Altınordu artık bu seriye son vermek istiyordu. Gazişehir de rakibini gözüne kestirmiş olsa gerek, galibiyetten başka bir şey düşünmüyordu.

Karşılaşma başladığında gördük ki, teknik direktör Erkan Sözeri Altınordu'yu çok iyi analiz etmişti. Rakip sahaya paslaşmalarla giden, uzun topları tercih etmeyen rakiplerine karşı tam saha baskı yaptılar. Böyle olunca, kırmızı lacivertlilerin pas yolları tıkandı, uzun toplara mahkum oldu. Kaleci Berke bile hep pas vereceği birini aradı, uzun bir süre de bekledi, boşa biri kaçsın diye, bulamayınca ileriye gelişi güzel vurmak zorunda kaldı. Her uzun top da bir kayıptı.
Daha 8. dakikaydı. Mehmet Erdem kendi sahasına doğru koşar gibi yaptı, Altınordulu Yusuf Acer de aynı tarafa doğru koştu ama rakibinin önünden; sanki ofsaytta bırakmak istercesine... Arkaya atılan topa Mehmet dönüp koştu, fakat Yusuf hareketlene kadar en az 15 metre fark yemiş oldu. Mehmet çizgiye kadar inip, içerideki Webo'ya pas vermek istedi, Uğur ayak koydu ama kendi kalesine attı. Rakibin hem uzağında hem de önünde durduğun takdirde, kontrol etmen ve engellemen imkansızlaşır. Takımın eksik oynar, sonra da golü yer.

Altınordu gördüğü baskı yüzünden çok uzun bir süre rakip kaleye gidemedi. Deplasman takımı gibiydi adeta, kendi sahasında oynamasına rağmen.
26. dakikada Webo'yu yine kaçırdılar arkaya, Berke kalesini terk edip, son anda topu uzaklaştırdı. Webo'nun etrafında 2 kişi vardı, ikisi de uzak. En az 3 metre. Biri önünde diğeri sağında. Böyle olunca arkaya atılan topta Webo ikisinden de daha avantajlıydı. Böyle defans yapılmaz. Böyle defans olmaz. Yaş ne olursa olsun, profesyonel bir futbolcunun nerede durması gerektiğini bilmesi gerekir. Bilmeyenler profesyonel olamaz. Önce bunu öğrenmesi gerekir. Yapılması gereken şey bir kişi hemen arkasında duracak; temas edecek kadar, gölgesi gibi. Diğer oyuncu da önünde duracak ve bu sayede arada bırakılıp tamamen etkisizleştirilecek.
Her şeye rağmen beraberlik şansını 2 kere yakaladı Altınordu. Önce Mirkan, sonra maçın son saniyelerinde Erdoğan, kaleciyle karşı karşıya kalmalarına rağmen, bu fırsatı değerlendiremediler.

Dakika 58'e geldi. Yine defans arkasına bir koşu. Bu seferki isim Muhammet. 1 kişi bile takip etmedi. Uzun bir mesafe kat etmesine rağmen önlem alınması gerektiğini hiç bir oyuncu düşünmedi, koşu yolu üzerine geçilmedi. Defans arkasında topla buluştu Muhammet. Geçen hafta bahsettiğim olay yine gerçekleşti. Sağ bekteki oyuncu arkada, kendi tarafındaki Del Valle'yi tutması gerekirken, onu bıraktı, içeriye koştu. İçeride zaten bir tane takım arkadaşı var. İkileyince ne işe yarayacak. Muhammet arkadaki Del Valle'nin boşta olduğunu görünce ona pasını attı. Rahatça topu düzelten ve istediği yere rahatça bir vuruş yapan Del Valle de farkı 2'ye çıkardı.
76. dakikada Murat'ın güzel pasında Barış defans arkasına sarktı. Çizgiye inip, arkada, altı pas içerisindeki Mirkan'a pas vermek istedi, kaleci araya girip, topa kolayca sahip oldu. Burada da Fatih'e yükleneceğim biraz da. O topu oraya gelmesi zor. Kaleci dışında başka Gazişehirli oyuncular da var önünde. Altı pasın içerisine koşmasını kesip, kendini biraz geri atsa, penaltı noktası civarına, hem oraya daha rahat pas atılır hem %100 topla buluşur hem de bomboş kalır ve istediği şekilde, istediği yere vuruş yapabilir.

Yapılan çok ama çok basit hatalar ve sahasındaki 2-0'lık mağlubiyet. Dahası 7 haftaya çıkan galibiyet hasreti. Hüseyin Eroğlu maç öncesi yaptığı açıklamada yaptıkları doğruları skora yansıtamadıklarını ve her ne olursa olsun doğruları yapmaya devam ederlerse elbet kazanabileceklerini söylemişti. Evet, takım oyunu olarak doğruydu her şey, tek sorun bireysel hatalar, bireysel yetersizlik. Gazişehir uyguladığı taktikle Altınordu'nun takım oyununu etkisizleştirdi. Bireysel olarak da aynı hatalar defalarca tekrarlandı. Artık farklı bir şeyler de yapmanın zamanı geldi.