Bence yazımın başlığının sonu ERDİ olarak bitmeliydi. Ben biraz da laf olsun diyerek (Mİ)'yi ve soru işaretini ekledim.
Sabah erken saatlerde Bloomberg TV'yi izliyordum. Bilmem siz de izler misiniz? O Televizyon kanalının özelliğidir ekranda sesli olarak ekonomik bilgiler ve  istatistik değerlemeler aktarılırken alt bantta da dünden kalan ya da günün önemli haberleri izlenebilir. Benim ilgimi çekti; Sn. Cumhurbaşkanımız  Recep Tayyip Erdoğan Meclis'te kabul edilen kanunun "Rejim değişikliği getirmediğini, olsa olsa  ancak bir sistem değişikliği olarak değerlendirilmesi gerektiğini" söylemekteydi. O banttan sonraki haber ise bu kanunun CHP tarafından AYM'ne götürüleceği ile ilgiliydi.
Şimdi izninizle; asıl söylemek istediklerimi  daha sonraya bırakarak bu anayasa değişikliği kanun tasarısının başlangıcından bu yana yaşadıklarımızı bir ölçüde yansıtmaya çalışalım.


***

Bana kalırsa; bizler bu kanunu hemen üç beş gün önce kabul edildi sanıyoruz. Öyle değil mi? Evet şeklen bu kanun 20 Ocak'ta Meclis'te kabul edildi ve Sn. Cumhurbaşkanımızın onayına sunulacak. Onay gerçekleşirse teklif, Meclis'te 330 kabul oyunun fazlasını aldığına göre Mart 2017 sonu ya da Nisan başında referandum yapılacak ve vatandaşlar olarak EVET/HAYIR'larımızı sandıkta kullanacağız. Yazdığım gibi bu anlattıklarım işin şekil yönü. Gelelim; zurnanın deliğinin "ZIRT" dediğine. Yani benim asıl söylemek istediğime.
Efendime söyleyeyim, bence; görünen bu olmakla birlikte kanun, 15 Temmuz 2016 FETÖ kalkışmasının hemen ertesinde kabul edilmiş sayılmalıdır. Hatta; 15 Temmuz kalkışmasının temel nedeni de bu olmalıdır. FETÖ/METÖ işin garnitürüdür bana kalırsa. Kapsamlı bir anayasa değişikliği için sağlam sayılabilecek bir neden gerekiyordu; FETÖ'den daha güzel bir neden olabilir miydi. Buyurun işte size 15 Temmuz. Bu ülke geçmişte de gizi hiçbir zaman çözülemeyen 31 Mart Vakası'nı yaşamadı mı?   
Nedenine gelince, yani olayların tümünün değerlendirilmesine gelince bana kalırsa  tek amaç görülmektedir. O da; "ATATÜRK ilkelerine dayalı cumhuriyeti yıkmaktır".
2002'deki AKP iktidarından başlayarak günümüze kadar salam politikasını uygulayıp yani "Doğrudan  kaynar suya atmaksızın kazandaki  suyu altından yavaş yavaş ısıtarak kurbağayı uyuşturmak ve kaçınılmaz sona yani haşlanmaya dönüştürmek". O günlerden şimdilere hep böyle gelmedik mi?  Nedir o? Yavaş yavaş toplumdaki direnç noktalarını ortadan kaldırmak ve son kaleyi kendiliğinden düşer hale dönüştürmek. On beş senedir bunları yaşamıyor muyuz?

***
O "Yenikapı Ruhu" dedikleri yazdığım gibi ya işin garnitürü ya da nane ruhu olmalı. Baksanız a, ortada "Yenikapı Ruhu" filan kaldı mı, o ruhtan eser var mı? Üstelik o ruh kavramını "ortaya atanla ortadan kaldıran" aynı kesim değil mi?
Bakınız o yasa tasarısı yani sonucu belli o yasa tasarısı önce Meclis Anayasa Komisyonu'nda görüşülmeye başlandı. Başlandı başlanmasına ama ne kural dinlendi ne İçtüzük dinlendi. Kavgalar dövüşler yaşandı.  Muhalefet partilerinin yaptığı itirazlara hiç önem verilmedi. Varsa yoksa AKP milletvekillerinin dedikleri kabul edildi. Usullere bile özen gösterilmedi.
Ufak tefek değişikliklerle meclise gelen tasarı; bildiğiniz gibi çeşitli aşamalardan geçti ama  hep AKP'nin ve yardımcısı  partinin oylarıyla kabul edildi.
O aşamaların bazılarında yaşananları yazmadan olmaz. Meclis TV ne hikmettir yayın yapmadı, korsan TV'ler ve dijital yayınlar gündeme oturdu, bir milletvekili kendini mikrofona kelepçeledi, diğer bir milletvekilinin protez kolu yerinden çıktı, Ayağının  ısırıldığını iddia eden milletvekili vardı, o ısırığın insan ısırığı olmadığını savunan milletvekilini de gördük, ısırığın insan ısırığı olduğu hastane raporuyla ispatlandı, kadın milletvekilleri kavga ettiler, erkekler de kavga ettiler ama onları saymıyorum bile.
Velhasılıkelam artık toplumda kanıksanma noktasına gelen bazı olayları meclisimizde yaşadık. Ne hikmettir AKP'lilerin 15 Temmuza kadar "Gazi Meclis" tanımı yaptıklarını anımsamıyorum  ama artık bu tanıma uyan  bir meclisimiz var(!) Vatana, millete hayırlı olsun.
CHP Anayasa Mahkemesi'ne başvuracakmış; geçin efendim geçin başvursa ne olacak başvurmasa ne olacak?
 Bana kalırsa; olanların, yaşananların hepsini bir tiyatro oyunu olarak görmek en doğrusudur. Oyunun ismini de YENİKAPI RUHU koymalıyız. Perde de Mart sonu ya da Nisan başında kapanacaktır. Atatürk Cumhuriyeti'nin ruhuna "El Fatiha", Veladdalin, AMİN...
Esenlikle kalınız...

TÜRKÇE İÇİN NOT
Bakkalcı değil BAKKAL