Geçtiğimiz Pazar, günlerin en güzeli, Anneler Günü'nü kutladık. Anne...  Canından can verenler ya da o sevgiyi yüreğinde hissedip canım diyenler, can katanlar.
Kutlamaların en büyüğü ise İzmir'de, Atatürk'ümüzün annesi Zübeyde Ana'nın mezarı başında yapılan anma ve kutlama idi. Bu kutlamaları vatanımız Türkiye'de, Türk anaları olarak onurla, gururla kutlayabiliyorsak, bu onların sayesinde. Ben annemi geçen yıl 17 Nisan'da kaybettim ve acım hala taze, alışmaya çalışıyorum çok zorlanarak. Geçen Ocak'ta bir arkadaşımın yolladığı, bugün paylaşacağım bu yazıyı okuyunca teselli buldum, mutlu oldum ve o an bu Anneler Günü'nde paylaşmaya karar verdim. Gelin, bugün benim gibi hissedenlerle o kadar da yalnız olmadıklarını hissettirelim.

***
Chicago'da yaşayan ünlü Türk genetikçi Hande Özdinler'in annesinin vefatından sonra yazdığı hem bilimsel hem de duygusal yazı... 'Mitokondrisi bende kaldı...' Annem vefat etti onu yıkadık demir tabuta koyup uçakla getirdik. Oğlunun üstüne, eşinin yanına, toprağın içine sanki bir tohum eker gibi nazikçe dualarla bıraktık. Bir ömür bitti, annem gitti. Ama annemin mitokondrisi bende kaldı. Benim hücremde, benim her hücremde, annemin mitokondrisi var. Her nefes alışımda, her kalp atışımda, her elimi uzatışımda, her düşüncemin başlangıcında ne için enerji harcıyorsa bu vücudum; orada annemin mitokondrisi var. Annem gitti belki ama mitokondrisi bende kaldı. Enerji santrali, kaynağı anne. İnsanın başlangıcı olan o ilk iki hücrenin, yumurta olanı büyük ve zengin. İçinde bir hücrenin yaşaması çoğalması değişmesi için gerekli olan her şeye ve bir ömür gerekli olacak üretecek mitokondriye de sahip. Mitokondri hücreye enerji veren canlı olmasının temelini sağlayan organel ve babadan değil anneden gelir. Anne her çocuğuna enerjisini verir, enerji üretme mekanizmasını verir. Harcanan her enerjiyi annenin çocuğuna verdiği mitokondriden gelir. Dolayısıyla anneler vefat edebilir ama anneler ölmez!

***
Biz farkında olmadan annelerimizi gizli bir şifre gibi her hücremizin içinde taşırız.
Annemiz vefat etse de bize enerji vermeye devam eder. Ben bunu yazarken ve siz bunu okurken annelerimizin bizlere miras bıraktıkları mitokondrinin ürettiği enerjiyi kullandık farkında mısınız? En karmaşık yapı 'mitokondri' hücre içindeki orgenerallerin en karmaşık ve ilginç olanlarından biri, kendine has DNA'sı var, kendine özgü kişiliği var, kendisine has proteinleri var. Çalışma mekanizması ve prensibi var. Hem enerji üretir hem hücreyi ölümlerden korur, bölünür çoğalır hücre içinde dolaşır nerede enerji lazım oraya gider.
Hücre içinde sanki annemizmiş gibi çalışmaya biz ölünceye kadar devam eder. Ve her kadın mitokondrisini çocuğuna armağan eder, dolayısıyla hayat enerjisi anneden anneye geçer. Bu yüzdendir ki kim nerden gelmiş, kim kimin atası diye insanlık tarihi araştırması yapıldığında erkeğe değil kadına bakarlar. Analarımızın mitokondrial DNA'sına. O DNA'nın nerelere gittiğine, kimlerden kimlere geçtiğine bakarak yaşam enerjisinin haritasını bilirler, kimiz ve nereden geldik... Ben bugün laboratuvarımda mikroskobun başında annemi düşünüyorum. 15 Ağustos sabahı vefat etti annem, elimden bir su tanesi gibi kayıp gitti... Annem benim, vefat etti ama ölmesi mümkün değil, çünkü mitokondrisi bende kaldı.

***
Ben de geçen yıl 17 Nisan'da kendi ellerimle annemi, sonun başlangıcı olduğunu bilerek, şifa umuduyla hastaneye yatırdığımda, kabullenemediğim gerçek ölüm ile karşılaştım. Bu yazıyı okuyuncaya kadar onun öldüğünü düşündükçe; kalbim için için hep kanadı. Bu yazı kanamamı dindirdi. Annemin vefat ettiği ama her hücremde yaşamaya devam ettiği bilimsel gerçeği ile... Minnettarım güzel insan, değerli bilim kadını Hande Özdinler. Annem benimle...