Anonymous adlı Hacker (bilgisayarlara sızma) ağı iki gün önce, NASA'nın Dünya dışı yaşamın kanıtını duyurmak üzere olduğunu iddia eden bir duyuru yaptı. Oldukça cesurca olan bu iddia heyecan verici ancak durum gerçekten böyle midir? Böyle bir spekülasyon gerçek midir? İyice araştırıp gerçek kanıtların olup olmadığına bakmak gerekir. Böyle sıra dışı iddialar çok iyi kanıtlar gerektirir.
Aslında bu iddialara ilişkin video duyurusu, Kepler Uzay Teleskobuyla Güneş Sistemimiz dışındaki 219 yeni gezegen adayı keşfedilmesinin yanı sıra, NASA yöneticilerinden Thomas Zurbuchen tarafından Nisan ayında ABD hükümetinin görüşleri üzerine yapılan yorumları da içermektedir.
Zurbuchen, 26 Nisan'da 'Yaşam Arayışlarındaki İlerlemeler' konulu kongre oturumunda "Uzaylı yaşamının kanıtları için özel olarak araştırma yapan çeşitli etkinlikleri ve görevleri dikkate alarak, tarihteki en derin, eşi görülmemiş keşiflerden birini hazırlama eşiğinde bulunuyoruz" demiştir. Ayrıca geçen hafta Kepler ekibi tarafından yapılan duyuru için de, oldukça heyecanlı bir biçimde Twitter üzerinden bu konuda yazdıklarında "Yalnız mıyız?" ifadesini kullanmıştı.
Anonymous, Zurbuchen'ın oturumdaki konuşması ve son Kepler bulgusunun yanı sıra, eski astronotların ve Dünya dışı varlık tutkunların birkaç başka açıklamalarını, "üzerimizdeki gökyüzünde bir şeylerin olduğuna" ilişkin kanıt olarak ele almıştır.
Gerçekten Dünya dışı yaşama ilişkin kanıt bulmanın eşiğinde miyiz?
Değiliz. Anonymous, yalnızca kendince yorum yapmaktadır. Bu konuda henüz herhangi bir kanıt bulunmamaktadır.
Zurbuchen'in Nisan toplantısında yaptığı konuşmanın içeriği, onun ve bilim camiasındaki diğer kişilerin gerçekten heyecan duydukları şey, Dünya dışı yaşamla ilgili belirli bir kanıttan çok Dünya dışı yaşam arayışları konusundaki yeteneklerin ilerlemeleri ile ilgilidir.
Şimdiye kadar, Kepler Uzay Teleskobu Güneş Sistemimizin dışında, yıldızlarının yaşanabilir bölgelerinde bulunan, Dünya'ya benzer boyutta 30 gezegen de dahil olmak üzere 4.000'den fazla gezegen adayı keşfetti.


Özellikle, bu yılın başlarında NASA, nispeten yakın, 39 ışıkyılı uzaklıktaki bir yıldız sistemi olan TRAPPIST-1 olarak bilinen ve yörüngesinde potansiyel olarak Dünya benzeri olan yedi gezegene sahip bir yıldız sistemi olan "kardeş Güneş Sisteminin" keşfedildiğini duyurdu.
Zurbuchen, Nisan ayında yapılan oturumda, TRAPPIST-1 sisteminin yalnızca 39 ışık yılı uzaklıkta olduğunu ve onun keşfinin bize, bir Güneş Sisteminin bol miktarda gezegen yapma malzemesine sahip olduğunu gösterdiğini, bunun, Dünya benzeri gezegenlerin bulunmasının aslında düşündüğümüzden daha yakında olabileceğini göstermekte olduğunu, bu gezegen sistemi üzerine gelecekte yapılacak çalışmaların, yaşam için uygun koşulların neler olduğunu ortaya koyabileceğini söylemiştir.
O zamandan beri, diğer araştırma ekipleri, TRAPPIST-1'in gezegenlerinin yaşanabilir olduğu varsayımıyla çelişiyorlar, ancak bu kadar yakınımızda bulunan bir Güneş Sisteminin varlığı gerçeği, çok daha fazlasının olabileceğini gösteriyor ve bu da başlı başına heyecan vericidir. Ayrıca artık çok daha iyi araçlar, Dünya dışı yaşamın aranmasına yardım etmek için kullanıma girmekte.
Önümüzdeki yıl NASA, ötegezegen atmosferlerinde su, metan, oksijen ve ozonun kimyasal parmak izlerini belirleyebilecek olan daha duyarlı bir gezegen avcısı olan James Webb Uzay Teleskopunu uzaya gönderecek. O da evrende yaşanabilirlik belirtilerini bulmamıza yardımcı olacak.
NASA kendi Güneş Sistemimiz dışındaki gezegenler üzerinde yaşam işaretleri ararken, kendi komşu gezegenlerimizle ilgili de önemli ilerlemeler kaydetti. Bunların arasında Satürn'ün uydusu Enceladus'un donmuş okyanuslarında yaşam için önemli bina yapı taşı olan hidrojenin keşfedilmesi, Ve Jüpiter'in sulu uydusu Europa'nın, bizim kimyasal bileşimimize çok benzer okyanuslara sahip olduğunun kanıtlanması bulunuyor.
Yani Anonymous bir anlamda doğru söylüyor: NASA, Dünya dışı yaşamın kanıtlarını bulma araçlarına sahip ve keşfe her zamankinden daha yakın. Fakat ne yazık ki bu, kanıtların zaten var olduğu anlamına gelmiyor. Hatta yaşamımız boyunca bulacağımız anlamına da gelmiyor.
Aslında zaman zaman Dünya dışı yaşamla ilgili iddialar ortaya atılıyor. Bunlardan en çok rastlananı, UFO olarak tanımlanan, tanımlanamayan uçan cisim anlamına gelen, yaşadığımız Dünya dışından geldiğine inanılan varlıkların uzay araçları. Bununla ilgili deneyimlerin büyük çoğunluğu, güncel gökbilim bilgisi olmayan, gökbilimci olmayan insanlar tarafından yaşanıyor ve çoğunlukla gökyüzünde görülebilen, yıldızların çoğundan daha parlak görülen yıldızlar ve gezegen UFO sanılıyor. Bunların başında Venüs gezegeni geliyor. Venüs, ışığı gölge yapabilecek kadar parlak olabilen bir gezegen ve bazı zamanlarda Güneş battıktan hemen sonra batı ufkunda parıldarken, kimi zamanlarda Güneş doğmadan önce doğarak sabahları görülüyor. Örneğin bu sıralarda sabah 05:00 sıralarında sabah görülüyor.
Mars ve Jüpiter gezegenleri de sıradaki UFO'lar. Bunlar dışında, gökyüzünde görünür olarak en parlak olan Sirius adlı yıldız da, özellikle mavi-beyaz ışıltısıyla çok dikkat çekiyor. Özellikle kış gecelerinde UFO sanıldığı zamanlar çok oluyor.
Gezegenler, göreli olarak yıldızlara göre bize yakın olduklarından, gözle farkedemesek bile bize bir yüzey gösteriyorlar. Bu nedenle de onlara baktığımızda ışıkları sabit gibi görünüyor. Sirius gibi yıldızlar ise uzaklıkları nedeniyle nokta kaynak olarak görüldüklerinden, atmosfer etkileri nedeniyle sürekli kıpır kıpır hareketli gibi görünüyorlar. Bu durum da kafaların karışmasına neden olabiliyor.
Bunlardan başka, Güneş Sistemi içinde çeşitli yerlere gönderilen uzay araçlarının gönderdiği resimlerde, zeki varlıklar tarafından yapılmış olduğu sanılan bazı şeyler de Dünya dışı yaşamın bulunduğu ancak insanlardan gizlendiği biçiminde yorumlanabiliyor. Örneğin Mars'ta bulunan ve insan yüzüne benzer oluşumun, zeki varlıklar tarafından yapıldığı konusunda bir çok iddia var. Oysaki bu görünüm, Güneş ışıklarının belli açıda geldiği zamanlarda oluşan gölgeler nedeniyle yanıltıcı biçimde böyle görünüyor. Mars'ta günün farklı zamanlarında bu oluşumun bir tepe olduğu kolaylıkla görülebiliyor.
Fizikçi Stephen Hawking "yalnız olmadığımızı her zamankinden daha çok düşünüyoruz" demektedir. Neil deGrasse Tyson ise önümüzdeki 50 yıl içinde , Dünya dışı yaşamı bulacağımızı düşünmediğini söylüyor.
Bu kadar muazzam büyüklükte, ve sayılamayacak kadar yıldız ve gezegenin olduğu bir evrende yalnız olmamız olanaksız gibi görünüyor. Yine yıldızlar arasındaki muazzam uzaklıklar nedeniyle, varolabilecek farklı zeki yaratıkların birbirlerini ziyaret etmeleri, hatta varlıklarını belirlemeleri bile oldukça zor. Kendi Güneş Sistemimizde bile halen yeni gezegenler bulunma olasılığı bulunuyorken, çok daha uzaktaki sistemleri özümleyip incelemenin ne denli zor olduğu düşünülürse, evrende eğer varlarsa, bizden başka canlıları bulmamız oldukça zor. Yine de NASA gibi bir kurumun böyle bir bulguyu saklamadan insanlığa açıklayacağından emin olmalıyız.

Yararlanılan kaynak: sciencealert.com