İzmir'in önceki belediye başkanlarından Dr. Burhan Özfatura bir ara 'İzmir'e giriş özel pasaportla olsun!' diyerek çarpık kentleşme ile büyük göçün ancak önlenebileceğini söylemişti. İtirazlar yükseldi. Daha sonra 'Bari gelenin parası olsun!' dedi...
Yine tartışıldı. Trafik sorununu da çözmek için 'çift- tek plakasını ancak bir hafta kadar' uygulatabildi. Özfatura ne solcu, ne de CHP'li sosyal demokrat bir belediye başkanı değildi. Ama Ege Koop'u kurup binlerce kişiyi ev sahibi de yaptı. Övünürken, 'Televizyon fiyatına insanları ev sahibi yaptım' diyordu...
Bunları Gazeteci Yaşar Eyice'den öğrendim. Neden yazdığıma gelince;

Şehir vergisi iştah kabartıyor

Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek'in yaptığı açıklama ile gündeme gelen 'Şehir vergisi' tartışılıyor. Yasal durum ve uygulamanın neden olacağı olası sonuçları tartışılan konunun gündeme gelmesine gerekçe gösterilen elde edilecek gelir iştah kabartıyor. Antalya'ya geçen gelen yabancı ziyaretçilerin geceleme sayıları dikkate alındığında verginin de geceleme üzerinden kişi başına 5 euro olması halinde belediyenin geliri 351 milyon euronun bugünkü kur üzerinden karşılığı 2,3 milyar TL ediyor.
Antalya Büyükşehir Belediyesi'nin toplam bütçesi 2,4 milyar TL. Bu durumda belediye şehir vergisinden bütçesi kadar gelir elde eder.

Çok güzel şeyler oluyor!

Aslında İzmir'den söz etmek isterdim ama Tunç Soyer yeni başladı fakat henüz elle tutulur somut bir işlemi devreye sokamadı. Sadece kendisi hakkında söylenti yayanlar, seçim öncesinden daha fazla diyebiliyoruz. Hali düşünün....
Biz bile, 'Sen nasıl olur da, yandaş ve haberleri belli mihraklar tarafından temin edilen medya guruplarını muhatap kabul ederek, saatler süren ziyaretler yaparsın?' diyenlere hak verdik, birçok CHP'li gibi...
Diğer söylentileri 'Henüz erken diyerek' atladık. İlk bakışta iddialı görünse de; sosyo-ekonomik etkileri açısından, Türkiye'de digital devrimi hayata geçirecek en güçlü sektörün 'turizm sektörü' olduğunu söyleyebiliriz. Turizm sektörü; haksız rekabet unsuru olduğu açıkça görünen yasaklara karşı çıkmalı, Türkiye'de çalışmaları engellenen uluslararası digital platformların ülke turizminin geleceğinde nasıl konumlanabileceklerini şimdiden öngörerek, önlem almalı yeni gelişen tüketici profilini doğru analiz ederek, kendi geleceğini tasarlamalıdır. Sektöre bu gözle bakan kurum ve kuruluşlar ile bu anlayışla turizmi başarıyla yapanların olduğunu görmek umut veriyor.
Bu da İzmir'de değil Antalya'da yapılıyor...
Ama İzmir için güzel haber, duayen yani büyük usta turizm ve otelci Muzaffer Tağıl'ın Vali tarafından İzmir'de kalmasının sağlanması ve Balçova Termal Otellerin yönetim kuruluna alınması...
Sanıyorum; çok kısa sürede Genel Müdür olarak da Muzaffer Tağıl, İzmir'e bu tesisi yeniden kazandıracak ve dünya çapında bir ün kazanmasını da sağlayacak...

Turist istemiyorlar!

Artık 'Ben Avrupa'dayken...' diye başlayan konuşmalara fazla rastlamıyoruz. Nedeni, birçok İzmir ve Egelinin Avrupa'yı komşu kapısı yaptığını biliyoruz. Lütfen 'Aman bu da nerden çıktı?' demeden, önyargılı yaklaşmadan, gerçekten tarafsız ve dünyadaki örnekleri ile kıyaslayarak bakın. Belki siz de bir katkı sunar, ülke turizminin ömrünü uzatmaya vesile olursunuz.
Turizmin ülkelere katkısını hiç tartışmamakla birlikte yoğun turist alan bölgelerin bu yükün altından kalkmakta zorlandıkları ve sürekliliği sağlamak adına desteğe ihtiyaç duyduklarını hepimiz biliyoruz. Öyle ki bazı ülkelerde bu yoğunluk neredeyse turist düşmanlığına dönüşmüş durumda. Balkonlarına 'turist istemiyoruz' diye siyah bayrak asan Mayorkalılardan, 'artık gelmeyin ülkemiz bize kalsın' diyen Dubrovnik halkına kadar dünyanın birçok köşesinde bu tepkiler son yıllarda artarak çoğalıyor.
Haklılar...
Kalabalık insan yığınları, kültürel deformasyon, dövize ve turiste endekslenen hayat standarttı,  dolup taşan sahiller, yerli halkı huzursuz ve mutsuz ediyor. Gökyüzünde birbiri ardına turlayan uçaklara, sahildeki tıklım tıklım kalabalığa bakıp 'bana ne hayrı var bunların?' diye iç geçiren insan sayısı sürekli artıyor. Halkın turizme sıcak bakmasına vesile olacak adımlar atılmadıkça, bu gibi önemli tatil destinasyonlarında 'artan turist sayısına paralel artan turist nefreti' gözlemliyoruz.

HAFTANIN HABERİ

Daha zengin miyiz?

Son yıllarda turizm destinasyonlarına destek vermek adına ek gelir sağlayacak bir kaynak 'şehir vergisi', 'konaklama vergisi' 'Ekolojik vergi', 'yatak vergisi', 'Resort vergisi' gibi adlarla neredeyse bütün tatil bölgelerinde uygulanmaya başladı. Yani başkan da dillendirdigi konuda haklı...
Bu, kısaca o bölgede konaklayacak yetişkin bir turistin her bir geceleme için o şehrin yerel yönetimi ve veya devletine verilmek üzere otel resepsiyonuna ödediği cüzi bir miktar paradır. Bu ücreti konaklayan öder ve bu mebla vergi olarak o şehre, bölgeye daha iyi, daha kaliteli ve uzun soluklu bir yaşam kurulmasına katkı sağlaması için kaynak olarak aktarılır.
Neredeyse dünyadaki bütün turizm ülkeleri bunu uyguluyor ve turist artık bunu anlayabilecek olgunluğa erişmiş durumda. Zira kendi ülkesinde de bir otelde konakladığında ödemek zorunda.
Bir Hamburglu, kendi ülkesindeki Berlin'e gidip bir otelde kalınca da ödüyor.
Biz İsviçre'den, Almanya'dan, İtalya'dan daha mı zenginiz?