Bildim bileli duyduğum, “fala inanma, ama falsız da kalma sözüdür”. Aslında çoğumuzun bir şekilde ilgisi vardır, kahve falına, Tarota, bakla falına, yıldız falına, su falına. Ötesi de vardır da bir çırpıda aklıma gelenler. Aslında astroloji ile ilk tanışmam 40 yıl önce. Amerika’da yaşayan canım arkadaşım Lale aile i·le hasret gidermek için çocukları ile İzmir’e geldiğinde oldu. Bana da ziyarete geldiler. O zamanlar cep telefonları yok, sabit telefonlar kullanıyoruz. Lale “Amerika’yı aramam lazım, arayabilir miyim?” dedi. Tabii ki dedim. Konuştuktan sonra “kusura bakma ama astroloğumu aramam gerekiyordu bugün” deyince, “ilahi arkadaşım” dedim, üstüne üstük yüzümde nasıl bir ifade varsa (muhtemelen şaşkınlık). “İnci’cim sen bilmiyorsun ama Amerika’da herkesin, bir hatta Başkan  Reagan’ın bile birkaç astrologu var. Ayrıca iş insanlarının şirketlerinde astrologlar var. Önemli kararları veya yatırımlar öncesi mutlaka onlarla istişare ederler”. Muhtemelen çok ciddiye almadım 2009 yılına kadar.  

***

O yaz başı kuzenim Nursu Ankara’dan bize geldi. Kendisi kimya mühendisi, emekli olduktan sonra astrolojiye merak salmış. Üç yıldır ders almış,  kendini test etmek geliştirmek istiyor. Arkadaşlarım kuyruğa girdi. İnanılmaz nidalarda ayrılıyorlar. Nursu, tutturdu Saffete de bakacağım, eşim de tutturdu ben öyle şeylere inanmam diye, neyse ikna ettik. İşte o zaman astroloji gerçekten emek ve zaman vermenin yanı sıra gerçekten, fen bilimlerini de içerdiğini izledim. Bütün gün yazıp çizip ölçüp biçip uğraştıktan sonra akşam bizi karşısına oturttu. Yorumlarını bitirdiği zaman kulaklarımızı inanamadık. Üç ay sonra da tüm söylediklerini yaşadık. Tesadüf diyebilirsiniz.  

***

Gelin Vikipedi’de astrolojiye bakalım. Astrologların ne yaptığını da. Eski devirlerde astronomi ve müneccim aynı kişiydi. Osmanlı devleti zamanında padişahın emrinde çalışan Müneccimler aynı zamanda gökyüzünü gözlemleyerek o yılın takvimini ve namaz saatlerini çıkartıyorlardı. Roma imparatorlarının da danıştıkları orta çağdan Rönesansa kadar üniversitelerde öğretilirdi. 1789’da astrolojinin geri planda kalması ile astronomi bir bilim haline geldi. Astrologlar kişinin doğduğu yerin koordinatlarını doğum anında gökcisimlerinin yaptıkları acılar hesaplayarak merkezli kişinin doğum yerine koydukları bir çember üzerinde bu gezegenleri yerleştirilir buna horoskop, yıllara doğum haritası ismini verirler. Daha sonra ilerletilmiş harita olarak tanımladıkları doğum sonrası herhangi bir tarihte hangi gökcisimleriyle hangi konumda olduğuna, bu gökcisimlerinin kişinin haritasında yerleşimine bakarak kişinin gelecekte (iletilmiş) haritadaki neler yaşayacağı hakkında öngörüde bulunurlar.  

***

Günümüzde Hindistan’da devlet üniversitelerinde dört yıllık astroloji eğitimi veriliyor. Aslında astroloji bir başka deyimle kehanet sonrası olarak nitelendiriliyor. İlk kez Milat’tan önce 3000 de, Mezopotamya’da ortaya çıkan astroloji günümüzde dünyanın her köşesinde etkin olmaya devam ediyor. Hatta branşlaşarak siyasi, ekonomik astroloji gibi, tekno astroloji gibi. Tabii ki yeni başlayan dönemde doğru bilginin ve bilimselliğin önemini de hiç unutmayarak. Ülkelerinde kuruluş tarihini, doğum tarihi alarak yapılan astroloji haritaları var. Ülkemizin de bu haritalara göre önünde, sıkıntıların bittiği, güzel günleri var. Ne demiştim baştan? Fala inanmayın ama falsız da kalmayın…