Geçen hafta seyrettiğim bir film beni uzun yıllar öncesine götürdü. Filmin adı 'Ayla' idi. Konusu Güney Kore-Kuzey Kore savaşı sırasında gönderilen bir Türk askeri birliği içinde yaşanan bir hayat hikayesi idi. Kanlı çatışmalar içinde sağ bulunan küçük bir Koreli kızın, sahip çıkılarak bakımının üstlenilmesi ve bakımını üstlenen astsubay ile duygusal iletişimi. Bu, gerçek ve yaşanmış olayda, evli dahi olmayan Selahattin astsubayın evladı yerine koyduğu Ayla'ya yaptığı babalık, filmde ancak bir Türkün bu kadar merhametli ve iyi bir insan olabileceği yorumları ile veriliyordu. Hepimizin gözyaşları içinde seyrettiği filmin sonunda, yurda dönüş, küçük kıza verdiği baba sözü "geri gelip onu alacağı ve araya giren çoook uzun yıllar..." Aramaktan hiç vazgeçmeyen Selahattin astsubayın bir Türk ve Kore televizyon ekibinin yardımları ve kavuşma. Görsel ve duygusal bir şölen ve bir tarih kesiti. Yetimler için okul kuran tek birliğin, Türk birliği olduğunu öğrenmenin gururu.

***

İşte tam burada kişisel yaşanmışlıklarım ve hatıralarım belki de filmi seyrederken gözyaşlarımı tutamamamın nedeni, eşimle birlikte birkaç kez gittiğim Güney Kore seyahatlerim. Güney Kore Beyin Cerrahisi derneğinin davetlisi olarak (hatta bir tanesinde ben de resmi davetli idim) gittiğimiz toplantılarda yaşadığım değerli anılardan bir tanesi. Bunlardan birinde 5 yabancı beyin cerrahı eşleri ile birlikte davet edilmişti. Ertesi sabah eşim toplantıya, ben de diğer eşleri bulmak için kahvaltıya indiğimde Kore Beyin Cerrahisi Derneği Başkanı ve o yıl ISPN Başkanı olan Jung-Uhn Choi beni bekliyordu. Ben "Sosyal program var mı? Benden başka eşler var mı?" derken, iki tarafımdan kollarıma girerek kapıya çıkardılar. Bekleyen bir limuzinin kapısını açarak, bizim Türk olarak özel olduğumuzu araç ve rehberin akşama kadar nereye gitmek istersem bana tahsis edildiğini söyleyip uğurladılar.

***

Ben rehbere turistik değil gerçek bir Seul turu istediğimi söyledim. Kapalı çarşı, pazar ve Seul'ün savaşta Türklerin sayesinde kazanıldığı ama en kanlı çatışmaların geçtiği Kumyang-ian-mi  (askerlerimizin Çanakkale'de çok başarılı oldukları süngü muharebesi sayesinde) bölgesini gezdik. Rehber anlattı ben dinledim. O sırada birçok öğrenci gurupları dolaştırılıyordu. Çocuklardan bir "Hello" diye seslenince ben de "Merhaba" dedim. Hangi dil olduğunu sordular. Türkçe derken kendimi 15-20 çocuğun sarıp sarmaladığı ve avaz avaz "Biz sizi çok seviyoruz, bağımsızlığımızı kazandırdınız, büyüyünce, para kazanınca ilk Türkiye'ye geleceğim" gibi cevaplamaya yetişemediğim bir diyalog içinde buldum kendimi. Rehber kolları zor çözdü. Öğrendim ki bu savaşları ders kitaplarında okuyorlar, içeriğinde Türkiye hakkında ve Türklerin kahramanlıklarını da barındıran birçok bilgiyle.

***

Ertesi gün Kore Beyin Cerrahları Derneği Başkanı'nın ve dünya başkanının eşleri geldi. Önce evlerine bir kahve sonrasında geleneksel Kore mutfağından bir öğle yemeği ikram ettiler. Sonra uzunca bir yolculukta devasa bir Mehmetçik anıtı önünde durduk. Girişte yolun iki yanında mermer kaideler üzerlerinde açık defter görünümlü mermerlere kazılmış isimler. Kore'ye gönderilen tüm Türk askerlerinin isimlerinin yazıldığı. Yemyeşil bir tepede çiçeklerle bezeli bu yolda yürürken, mermerlerdeki yazıları okurken gözyaşlarım fışkırmaya başladı. Mehmetçik heykeline geldiğimde başımı kaldırmakta zorlandım, o kadar büyük ve muhteşemdi. Koreli arkadaşlarım da çok duygulandılar. Dediler ki "Pusan'daki şehitliğe gitmek istediğini öğrendik ama zamanınız müsait değildi, biz de araştırdık ve aynı anlamdaki bu yeri öğrendik. Mehmetçik heykeli Seul'e giren çıkan anayolların kesiştiği ve herkesin gördüğü bir konumda. Sana sürpriz yapmak istedik". O an Türkiye-Kore dostluğuna neden Türkiye-Kore kan kardeşliği dendiğini anladım. Diğer anı ve teşhislerime yerim yok.

***

Sanırım 'Ayla' filmini bir Türkün Koreli bir kızı için çabalarını, sevgisini yaşadım. Son gece resmi konuşmaların ardından ismim anons edildi, yorum yapmam istendi. Şöyle dedim "Eşimle dünyanın hemen hemen her ülkesinde bulunduk. Kore'de ise birçok kez. Her Kore seyahatim bana ikinci vatanıma gidiyorum hissini verdi, müşterek tarihimizi düşündüğümde. Yarın Türkiye'ye dönüyoruz. Mutluyum. Çünkü özgürlük savaşınızda en kalabalık guruplardan biri olan kahramanca çarpışıp hayatlarını kollarını, bacaklarını burada bırakan insanlarımın bu fedakarlıklarının boşa gitmediğini, özellikle bugün dünyada Kore'nin ulaştığı teknolojik sanayi ve refah seviyesiyle buna değdiğine bize verilen değere de tanık olarak mutluyum. Hoşça kalın kardeşlerim" Tüm salonun ayağa kalkarak alkışladığı bu sevgi sarmalı bu da benim filmim oldu, hatırladıkça gözlerimi dolduran. Dileğim Türkiye'min de bu kalkınmayı, değerleri yakalaması.