Her ne kadar Reis, 'Halkın bu konuda şikayeti yok!' diye moral veriyorsa da, büyük şehirlerde ve özellikle İzmir'de 'Yurt ve ev kiralarına' tepki sürüyor:
İddiaya göre; çaresiz kalan bazı üniversiteliler derslerine başlayamayacak.
"Barınamıyoruz" diyerek artan yurt ve kira ücretlerine tepki gösteren üniversiteliler, duruma tepki göstermek için her gün farklı bir parkta, noktada nöbet tutuyor, seslerini duyurmaya çalışıyor.
Tabii ki İzmir'de merkez olarak genelde Birinci Kordon yani Körfez kıyısındaki çimenlik alan seçiliyor.
Belirtildiğine göre; İstanbul'un artan öğrenci yüküne rağmen Gençlik ve Spor Bakanlığı'na bağlı Kredi Yurtlar Kurumu'na (KYK) bağlı devlet yurtlarının sayısı yıllar içinde düştü.
Ev kiraları ise salgın sürecinde evlerin boş kalması bahanesiyle bazı bölgelerde yüzde 100'e kadar arttı.
Üniversiteliler, artan bu ücretlerine karşı 19 Eylül günü, ''Sokakta kalıyoruz" diyerek İstanbul Yoğurtçu Parkı'nda kalmaya başladı.
 
Çoğunluk İzmir ve Egeli
 
İstanbul'da nöbetin ilk günü öğrenciler Yoğurtçu Parkı civarında bir alanda konakladı.
Şunu unutmayalım:
İstanbul'da okuyan üniversite öğrencilerinin yüzde 30'a yakını ya İzmirli, ya da Ege şehirlerinden gelenler…
Bu arada: Nöbetlerini, talepleri karşılanana kadar sürdüreceklerini söyleyen üniversitelilerin talepleri ise şöyle:
Devlete ait olan konutlar, üniversitelilerin barınması için açılsın
Yerel yönetimler, öğrencilere barınabilecekleri sosyal konutların kapılarını açsın
Yurt kapasiteleri ve burs miktarları arttırılsın
Ev kiralarının denetlenmesi
Öğrencilerin birçoğu halihazırda bir evde kalıyor. Fakat kaldıkları evlerin nitelikli ve sağlıklı olmadıklarını söylüyorlar.
İstanbul'da bir öğrenci ortalama her gün dört saat yolculuk yapıyor, evi ile okulu arasında.
İki saat gidiş, iki saat da dönüş…
Bu da normal şartlarda…
Hava şartları ile yol durumu yani trafik soruna o kadar büyük ki, İstanbul Büyükşehir Belediyesi yarıda kalan 10 metro hattını 'Devlette işler yürür' prensibi ile bitirmeye çalışıyor.
Öğrenciler; 'Her gün dört saat yol çekmek istemiyorum' diyor ama okullarının çevresinde bütçelerine göre kiralık konut bulmaları imkansız gibi…
Yurtların durumu ise belli…
İşin özeti ise şu:
Parklarda ya da çadırlarda kalan öğrencilerin çantaları yastık, banklar ise yatak!
Tabii öğrenciler gibi şu anda polisler de aynı çileyi çekiyor.
Polis ekipleri, çevik kuvvet ve zırhlı araçlar, yunuslar öğrencilerin yakınlarında nöbet tutuyor ve 'eylem' olarak niteledikleri bu tavırlarını bırakmalarını istiyor.
Öğrenciler ile onları destekleyen CHP'liler; nöbet tutuklarını, bunun bir eylem değil, 'günün gerçeği' olarak niteliyorlar.
Polis, öğrencilere dağılmadıkları takdirde müdahale edeceklerini söyledi fakat ardından 'Uyumayın, ayakta kalın, arada da gezin' diyerek nöbete izin verdi…
Yani bir noktada, kendi durumlarını ve üniversite öğrencisi çocuklarının halini düşünerek bu şekilde taktik de vermiş oldu.
Ev kiraları ile yurt ücretlerinin yüksekliğinden şikayet eden ve seslerini bu şekilde üst makamlara duyurmak isteyen öğrencilerden polisin isteği isi şu:
'Pankart açmayın, slogan atmayın!'
Öğrenciler ile velilerin bir isteği de şu:
'Tarikat yurtları kapatılsın, devlet bunlara el koysun!'
Bir başka istek de şu:
'Bizden çorbanızı eksik etmeyin!'
Yani polisten de halktan da yetkililerden de destek bekliyorlar…
Dokuz Eylül Üniversitesi'nin fakültelerinin çoğunun bulunduğu Buca ilçesindeki Hasanağa Parkı'nda bir araya gelen bir grup öğrenci, 'Barınamıyoruz, sokaktayız' yazılı pankart açarak duruma tepki gösterdi.
 
Ne diyorlar?
 
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 'Sarayı Üniversite yapmayı düşünüyordum. Ama şimdi Yurt yapacağız!' derken, CHP'li Milletvekilleri; 'Saraylara harcanan paralarla 84 bin kişilik yurt yapılabilirdi' dediler. Bu arada 'Kayıp!' olduğunu iddia ettikleri 128 milyar dolar bir gecede  kaybolmasaydı, 'Tüm öğrencilerimizin birer ikişer kişilik odalarda rahatça kalabileceği yurtlar yapılabilirdi.  Böylece hiçbir öğrencimiz maddi sıkıntılar nedeniyle tarikatların cemaatlerin eline düşmezdi.  Öğrencilerimize geri ödemesiz burs verebilirdik.  Öğrencilerimizin birikmiş tüm KYK borçlarını silebilirdik. 10 milyon işsizimize pandeminin başından itibaren 1 yıl boyunca her ay 3 bin lira maaş bağlayabilirdik.
1 milyon 300 bin esnafın 13 milyar liralık kredi borcunu sıfırlayabilirdik.  Zor durumdaki tüm çiftçimizin kredi borçlarından kurtarabilirdik.
50 milyon vatandaşımıza koronavirüs aşısının 3. dozunu yapabilirdik' diye konuştular.