Suriye'de başlatmış olduğumuz Barış Pınarı Harekâtı devam etmektedir. Hemen tüm dünyanın bugün konuştuğu tek konu bu harekâttır. Görülen odur ki uzunca bir zaman da konuşulmaya devam edecektir.
Geldiğimiz noktada bugüne kadar söylenegelen "Türk'ün Türk'ten başka dostu yoktur" söylemi bir gerçeklik olarak karşımıza çıkmaktadır. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu acil toplantı ile harekâtı durdurma girişiminde bulunmaya çalışmış, ancak ABD ve Rusya'nın vetosu ile karşılaşmıştır. Bu iki ülkenin Suriye meselesinin başından bugüne olayların tam da göbeğinde olmaları açısından veto konusunu doğru analiz etmemiz gerekmektedir.
Harekâtın başladığı günden bugüne AB ülkelerinin yapmış oldukları açıklamaları dikkatle not etmeliyiz. Ambargo tehditlerinin nerelerden geldiğini doğru okumalıyız. Ülkemizde terör olaylarının başladığı geçmiş zamanlara dönerek yapacağımız okumalarda bu duruma şaşırmamamız gerektiğini de görebilecek durumdayız. Kendi besleyip büyüttükleri ile uzak diyarlarda sorun yaratanların sorunla baş etme konusunda göstermiş olduklarını anlamak çok zor olmasa gerekir. Şimdilerde ise hukuk normlarına sığınma gayretleri, gözümüzde büyüttüğünüz bu ülkelerin aslında acınası durumlarından başka bir şey değildir. Tek yapmamız gereken söylem-eylem tezatlığını suratlarına çarpmaktır.
En net örneğini Afganistan'da Taliban ile yaşadığımız bu tezgâhın sahiplerinin, özlü sözler ve insan odaklı söylemler ile yaklaşımlarının ne kadar ikiyüzlü olduğunu anlamak o kadar da zor olmasa gerekir. Taliban ve Zbigniew Brzezinski isimleri günümüzde artık fotoğraflarda yan yana gelen isimlerdir. İnkârın kaçışı kalmamıştır.
Terörün bu coğrafyada geldiği noktaya insanlık penceresinden yaklaştığımızda yüreklerin kaldıramayacağı hikâyelerle karşılaşırız. Ancak medeniyet pınarının başında oldukları iddiasındaki emperyalistlerin insanlık adına edilen sözler ve eylem tezatlığını artık görmeyen gözlerin de görmesi gerekmektedir.

Adalet örnekleri ile dolu

Bugün harekâtın başladığı andan itibaren dünyanın hemen her köşesinden harekâtı durdurma nidaları yükselmektedir. Özellikle AB ülkeleri teyakkuz durumundadırlar. Her zora düştüklerinde bu ülkelere koşanların da bu durumu okumaları ve durumlarını yeniden gözden geçirme gerekliliğini anlamış olduklarını umuyoruz.
Ambargolarla ülkemizi sıkıştırma gayreti içerisinde olan medeniyet timsali bu ülkelerin bugüne kadar okunamamış asıl niyetlerini inşallah artık okuma kabiliyetini ediniriz. Çığlıklar atanları Çanakkale'de, Kurtuluş Savaşı'nda ve Kıbrıs'ta yazdığımız destanların korkusu sarmış görünüyor. Gerçek yüzlerinin artık iyiden iyiye gün yüzüne çıkacağından korkmaktalar. Sizi zaten bilen biliyor da bilmeyenlerin de artık bahaneleri kalmayacak noktaya gelmiştir.

Anlamak zor değil

Sayın Cumhurbaşkanımızın yapmış olduğu açıklamalarda, harekât kararlılığımızı dosta düşmana duyurmaktadır. Resul Ayn ve Tel Abyad gibi merkezlerin kontrolünü kısa bir sürede ele geçirmemiz, çıkan sesler konusunda bize bir mesaj vermektedir. Kadim Türk tarihi dünyaya getirdiğimiz adalet ve barış örnekleriyle doludur. Teröristlerin tarafında durup "İnsanı Yaşat" anlayışından neden çekindiklerini anlamak zor değildir. Arap Birliği adı altında toplanıp, harekâtı durdurmamız yönünde yapmış oldukları açıklamaları yapanları da ayrı bir platformda değerlendirmek gerekir.
Trump'ın twitleri konusunda eminim ki hepimiz aynı noktadayız. Twitleri takip etmeye devam edeceğiz gibi görünmektedir.
Rusya ile olan gelişmelerde, Hafız Esad döneminden başlayarak yapacağımız okumalarımız bizi belki bir sonuca götürebilecektir.
Geldiğimiz noktada bir yerde sadece Allah rızası için mücadele edenlerle, bir yanda insanın ürettiği kâğıt parçası için mücadele edenleri görmekteyiz.
"Bizim uğrumuzda çabayı sarf edenlere gelince, onları bize ulaşan yollara mutlaka yöneltiriz. Kuşkusuz Allah iyilik yapanların yanındadır."
Biz ülke olarak bir ve beraber olup doğru bildiğimiz yoldan şaşmadan yolumuza devam ettikçe emperyalizm dün olduğu gibi bugünde diz çökmeye mahkûmdur.