Bu yazımızla galiba üçüncüsünü tamamlamış olacağız. Biliyorsunuz, evvelki haftaki yazımızın konusu doğrudan 9 Eylül tarihli İzmir'imizin kurtuluş günü ile ilgiliydi. Taa 1953 yılında Demokrat İzmir Gazetesi'nde yer almış bir kurtuluş günü yazısını konu edinmiştik.

Yeter miydi? Ülkemizin yaşayan en eski partisi olan CHP de 9 Eylül 1923'de kurulmuştu. Cumhuriyetin bir ölçüde koruyucusu olma konumunda kurulan bu partiden söz etmesek ülkemizin siyasi tarihine haksızlık yapmaz olmaz mıydık? İkinci yazımızda elimizden geldiğince önce partinin geçmişinden sonra da günümüzdeki konumunu anlatır olmuştuk.
Değerli okurlar; bencillik değil ama bugün yazacaklarım ise bütünüyle kendimle ilgili olacak. İçtenlikle belirteyim, bütün bu yazacaklarım rastlantıdan başka bir anlam taşımıyor. Kısacası demem o ki; 9 Eylül'ler üst üste geldi, işte bu kadar.

Belki inanmayacaksınız ama 80 öncesi bir arkadaşımla tutuştuğum iddia üzerine üniversite giriş sınavlarına katılmıştım. Arkadaşım sınavı kazanamayacağımı ben ise istediğim puanı alarak üniversiteye gireceğimi söylüyordum. Sonuçta, sınavları kazanarak E.Ü. Hukuk Fakültesi'nde 4 numara ile kaydımı yaptırdım. Yaptırdım ama devir kötü devir, dedim ya 80 öncesi. Derslere ya da sınavlara girebilirsen gir. Sınıfın yaş grubunun çok üstünde bir yaştayım, öğrencilerden çoğu ters ters bakıyor, kimisi kapılardan geçişte beni omuzlarını vurarak karşılıyor. Hadi hadi devam edebilirsen et bakalım!
Üstelik; fakültemiz tam olarak bir düzene girememiş. Biz ise İstanbul Üniversitesi'nin ihtişamlı havasını solumuşuz. Sonuçta bir soğukluk geldi, devamsızlıktan kaydımız silindi. Bugünlere dek birkaç kez af yasaları çıktı ama iş güç ortamından mıdır nedir bir türlü hevesimiz gelip kaydımızı yenileyemedik.
Bu kere emekliliğimin yanına üniversite devamını getireyim dedim. Olur mu, yapabilir miyim derken başvurum kabul edildi. Eğitimimiz de 24 Eylül Pazartesi günü başladı. Böylece ben de ikinci üniversite eğitimi dönemini başlatmış oldum. Ancak, fakültemizin yönetimsel bağlantısı değişmiş yeni kurulan eğitimime Dokuz Eylül Üniversitesi'ne başlanmıştık. İşte size bir yeni '9 Eylül' daha, o halde üniversitemizle, fakültemizle nasıl gururlanmayayım ki?

Şu durumda benim bu yeni üniversitemden biraz olsun bahsetmeme ne dersiniz? Belki üniversitem hakkında bu benim yazdıklarımı sizler de bilebiliyor olabilirsiniz, belki bu bilgileri internetten ya da yazılı kaynaklardan da edinebilirsiniz ama olsun; siz, bu öyküleri bir de benden dinlemiş olun.
DEÜ; 1978 yılındaki kuruluşunda; Ege Üniversitesi'nden, Güzel Sanatlar Fakültesi, Hukuk Fakültesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Mühendislik-Mimarlık Fakültesi, Tıp Fakültesi, Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü, Adalet Yüksekokulunu bünyesine katarak yüksek öğrenim dünyamıza giriş yapmıştır. Bu kadarla da kalmamış Ege Bölgesi'nde kurulu olup çeşitli üniversitelere bağlı bazı yüksek okullar da bir süre 9 Eylül Üniversitesi'nin yönetim şemasında yerlerini almışlardır. Onun da ufak bir öyküsü olacak. Üniversiteleri ve bağlı kuruluşlarını yeniden düzenleyen 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 20 Temmuz 1982 tarihinde yürürlüğe girmesi ile Ege Üniversitesi ikiye bölünmüş ve Hukuk Fakültesi yeni kurulan Dokuz Eylül Üniversitesi'ne bağlanmıştır. Böylece Ege Üniversitesi yaklaşık yirmi yıllık bir uğraş sonunda sahip olduğu Hukuk Fakültesi'nden yoksun kalmıştır.  

Günümüze gelince Dokuz Eylül Üniversitesi, Buca Tınaztepe'deki yerleşkesinin ötesinde; Alsancak, Balçova, Konak, Karabağlar, Narlıdere, Hatay, Torbalı, İnciraltı, Urla, Seferihisar, Foça, Bergama, Selçuk olmak üzere İzmir'in 14 değişik yerleşim biriminde; 15 fakülte, 4 yüksekokul, 6 meslek yüksekokulu, 1 konservatuar, 10 enstitü ve 59 uygulama ve araştırma merkezi ile bilimsel araştırma ve yükseköğretim görevini, kaliteli toplumsal hizmet anlayışını sürdürmektedir.
Bana gelince; ben, ikinci üniversiteye başlamanın tadını çıkaracağım galiba.
Esenlikle kalınız...