Sevgili okuyucularım, bu yazımın ilk satırları geçtiğimiz Cuma günü 10:55'te Trabzon uçağına binişimizle başladı. İstikamet doğu Karadeniz ve Batum idi. Özelliği de benim eşimle birlikte ilk turistik yurtdışı seyahatimiz olması. Fark ettik ki 40 yıldır uluslararası ve ulusal kongreler, konferanslar, bilimsel davetler olmuş bizim gezmelerimiz. Bu durumdan en kazançlı çıkan ben olmuşum. Eşim hep dört duvar arası, toplantı ve konferanslarda; gezip, gören, fotoğraf ve video çeken ben. Dönüşte benim çektiklerimden gittiğimiz yerleri seyretmiş. Bu nedenle Karabağlar Çalıkuşu Rotary'nin Vispo seyahat acentesi ile organize ettikleri Doğu Karadeniz ve Batum gezisi, bizim hep görmeyi arzu edip bir türlü fırsat bulamadığımız yerler olunca hiç düşünmeden katılmaya karar verdik.
***
Bir anda kendimizi Türkiye'nin bir diğer cennet köşesi Karadeniz'de bulduk. Gezimize Trabzon'dan başladık. Sevgili rehberimiz Emre Gezgin'den Türkiye'de üç Ayasofya olduğunu, bunlardan birinin Trabzon'da olduğunu öğrendik. Konumu ve tarihi nefesimizi kesti. 1461'de Fatih Sultan Mehmet'in Trabzon'u fethi ile 500 yıl cami olarak kullanılan Ayasofya kilisesi, 1964'te Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Edinburgh Üniversitelerinin işbirliği ile müze haline getirilmiş, ana salonu cami olarak hizmet vermeye devam ediyor. Yapı genç Bizans mimarisinin en güzel örneklerinden biri. Üzerindeki freskler ilk günkü kadar canlı duruyor. İkinci ziyaretimiz Trabzon'daki Atatürk Köşkü oldu. Onun varlığını teneffüs ettik, anıları ile dolu buradaki evinde.
***
Karadeniz kıyı şeridindeki yoldan seyahatimizi sürdürdük. Sürmene'de oranın meşhur bıçaklarından mutfak ve sofralarımız için edindik. Adı kara, kendisi masmavi deniz kenarında Of, Rize, Ardeşen, Hopa'dan geçerek Sarp sınır kapısına ulaştık. Burada gezi anılarımızda üzüntü ile hatırlayacağımız bir zaman geçirdik. Çok kötü şartlarda 1,5 saat bekletildik. Otobüsten bavullarla indirilerek, dapdaracık kapalı bir yerde, demir bariyerler arasında, biz topu topu 21 kişi, önümüzde de 15 Türk vatandaşı. Nedeni ise kendi vatandaşını potansiyel suçlu olarak gören devletimiz. Vatandaşlarının SGK sorgulamasından, GBT'sine her şeyin araştırılması. Yanımızdan akın akın geçen Gürcü vatandaşlarına imrendik. Üst üste yığılı vatandaşlarımız, sırasını kaybetmemek için tuvalete bile gidemiyor. Gidip gelenlerden öğrendiğimize göre 16 Nisan'dan beri böyle olmuş. Organizasyon ve şartlar, şimdiye kadar bir gümrük kapısında gördüğümüz en kötüsü idi. Gece geç saatte geçiş yaptık, Batum'a ulaştık. Rehberimizin gayretleri ile gece 23:00'te ancak yemek masasına oturabildik, daha sonra Batum'un en eski kilisesinin yıkılıp yerine Ruslar tarafında yapılan Intourist oteline gece yarısından sonra yerleşebildik.
***
Batum tarihte 300 yıl kadar Osmanlı egemenliğinde kalmış, ancak o dönemi hatırlatacak tarihi yapılar yok denecek kadar az. Zaten o tarihlerde az nüfuslu küçük bir kasabaymış. Bugünkü Batum sahilden 500 metre içeriye kadar Amerika gibi, Hilton, Sheraton, Radisson gibi görkemli büyük oteller, restoranlar. İç tarafı ile eski Rusya'yı anımsatıyor. Ancak kıyı kesimi parklar, bahçeler, tesisler, heykeller, modern binalar ve şimdi pek aktif olmayan limanı ile güzel bir şehir. Tüm lüks otellerin kumarhaneleri var. Teleferikle arkadaki bir dağa tırmanılan Sputnik otelin sahibi bir Türk. Cevahir grubunun yatırımları var. Ancak şimdilerde yabacıların mülk edinmesi yasaklanmış. Dünyanın 3. büyüğü dedikleri Botanik bahçeleri hakikaten muhteşem. Rusya çok etkili bir kültür mirası bırakmış. Fakir ama çok temiz, okumuş nüfus çok, tiyatro ve her türlü kültür olayı mevcut ama sanayi ve ticaret pek etkin değil şimdilik. Çaça Tower (içinde 4 konferans salonu var), Satranç evi vb. Batum'u turistik amaçlı gezmek için bir gün yetiyor.
***
Gezimizin devamında Sarp sınır kapısında yine bir buçuk saat beklemeden sonra gezdiğimiz Doğu Karadeniz Fırtına Vadisi, Çamlıhemşin, Ayder Yaylası, Uzungöl çarpık yapılaşmaya ve betonlaşmaya rağmen muhteşemdi. Keza Uzungöl'de Arapça levha ve yazılardan geçilmiyordu. Dönüş yolumuz üzerindeki şaibeli yangın yerini de gördük, ormanı tam yakamamışlar ama Katarlıların aldığı söylenen bu yerde hemen villa inşaatları başlayıvermiş. En son durağımız Karadeniz çay üreticilerinin kooperatif olarak kurduğu Öz Çay fabrikası idi. Burada toplanmasından üretimine, çayı tanıdık, öğrendik.
***
Bu gezinin en güzel tarafı bizi gezilerine dahil eden Karabağlar Çalıkuşu Rotary kulübü üyelerini tanımak oldu. 2010 yılında kurulmuş, dönem başkanı Meltem Altınışık. Toplum birliği projesinde 4 kardeş kulüple beraber oluşturmuşlar. Eğitim ve sağlık hizmetlerini Gültepe Rıdvan Nafiz Edgüer ortaokulunda velilerle el ele vererek kütüphane, müzik odası, aletleri, okul için küçük çapta inşaatlara destek vererek sürdürüyorlar. Devamlılık ve kitap okumayı ödüllendiriyorlar. Öncelikle dostlukla sağlam büyümeyi hedefliyorlar. Su projesi ve tiyatro kolunu geliştirmek hedefleri arasında IZOV'e destek veriyorlar.
Birbirinden değerli yeni dostlar ve gezimizin rehberi Rtn. Emre Gezgin'in, her anımızı tarihin katmanlarında yaşatan, dolaştıran anlatımlarıyla sımsıcak, bu kültür gezisi, köşeme sığdıramadığım bilgilerle, anılarla dopdolu oldu.