Sevgili okuyucularım, canım torunum yaz tatili için geldi. Fanatik bir futbol hastası ve Beşiktaş taraftarı. Dokuz yaşında, şu an yaşadıkları ülkenin küçükler takımında top koşturuyor. Bu yıl, o ülkede junior ligi şampiyonu oldular. Hatır için çiğ tavuk yenir derler ya, bu nedenle çok ilgi duymadığım halde her gece Avrupa kupası maçlarını beraber izliyoruz. Her takımı, dünyaca ünlü futbolcuları tanıyor. Bende öğreniyorum. Bir numaralı takımım, milli takımımız. Dünyaca ünlü bir çok takımda da başarılı futbolcularımız olduğunu biliyorum. Milli takımımızda markamız, gönül isterdi ki onlar geçmişte olduğu gibi bayrağımızı, uluslararası maçlarda, sahalarda dalgalandırsınlar. Sıradan bir vatandaş olarak bile bugün gördüğüm tablo üzücü. Egoları tavan yapmış, sahalardan çok magazinde parlayan ve bu sektörde muazzam gelir elde eden bir kadro ve antrenörleri. Sanki Türkiye'de başka kimse yok, geçmişte başarılı olduğu günlerin gölgesini uzatmaya çalışan. Bana mı kaldı ahkam kesmek? Niye olmasın milli takımımla gururlanmak isteyemez miyim? Fikrimi söyleyemez miyim? Galiba artık Türkiye'de geldiğimiz noktada düşündüğümüzü söylemek hakkı vatandaşlara değil, yaşattığımız imparatorlara ait.

***

Yazdıklarım, yaşamımızda yer alan çok önemli bir kurum. Bu gün en az futbol kadar önemli, yozlaştırılan kurumlarımız. Söz hakkı olmayan ama bedel ödeyen halkımız. Sadece kaybeden milli takımımız mı? Milli onurumuz, milli değerlerimiz, egemenliğimiz, canlarımız. Bu hafta şeker bayramı. İki kutsal dini bayramımızdan biri. Futbol bahane, kaybediyoruz; 2004'de ilk bayram yazım "Felluce'de bayram" savaş ve ölüm konulu. 2016'da da konu yine ayni, savaş ve ölüm. İstanbul'da Ankara'da tüm şehirlerde. Konuşturulmayan, konuşmayan bireylerin tek söylemi "şiddetten nefret ve kinden uzak; barış, kardeşlik ve hukukun egemen olduğu bir ülke" hayali. Hayal kurdurulan bir ülkede, gerçek bayramlar zor.

***

Satırlarımı en büyük kayıplarımızdan biri "Dostluk"'u anlatan satırlarıyla bitiriyorum Nazım Hikmet'ten.
Dostluk
Biz haber etmeden haberimizi alırsın
Yedi yıllık yoldan kuş kanadıyla gelirsin
Gözümüzün dilinden anlar
Elimizin sırrını bilirsin
Namuslu bir kitap gibi güler
Alnımızın terini silersin
O gider, bu gider, şu gider
Dostluk sen yanı başımızda kalırsın
Varsa yanı başımızda mutlu bayramlar
Dostlarla...