Sevgili okuyucularım, 15 gün önce öğleden sonra yurtdışındaki kızımla görüntülü görüşme yaparken, karşılıklı panik yaratan naklen deprem yayını da yapmış oldum. Bir ay kadar önce olan Manisa depreminden sonra daha şiddetli ve uzun süren deprem ilk önce gazetelerde; geldi, geliyor, yaklaştı denilen büyük İstanbul depremini hatırlatıp "eyvah!" dedirtti. Ancak sosyal medya çok hızlı haber veriyor, kısa sürede depremin Midilli'de 6,3 büyüklüğünde olduğunu öğrendik.

***
Büyük deprem deyince yaşlılar çok büyük yıkım yapan ve ölümlere sebep olan 1939 Erzincan depremini, genç olanlarımız 1999 Gölcük depremini hatırlıyor. Deprem olmasın istiyoruz da, olmaması mümkün değil. Her gün dünyanın değişik yerlerinde 5-6 defa 7 büyüklüğüne yakın depremler oluyor. Bu dünyamızın canlı olması ile ilgili. Merkezinde güneş kadar sıcak, kaynayan magma olmasa biz de Mars gibi koruyucu manyetik kalkanımızı kaybedip, hayatın sona erdiği bir gezegene döneriz. O zaman, önlemlerimizi alarak depremle yaşamaya alışacağız.

***
Herkes büyük depremin İstanbul civarında olacağını bekliyor, ancak yaşadığımız şehir İzmir'in şiddetli bir depremle karşılaşma riski hiç de az değil. Türkiye'nin birinci derece deprem riski olan bir bölgesinde yaşıyoruz. Bu bölgede 6'dan daha büyük deprem pek beklemezken tarihe baktığımızda bunun hiç de böyle olmadığını, MS.17'de Efes'te büyük yıkım yapan 7 büyüklüğünde, 178'de İzmir'de büyük yıkım yapan ve Roma İmparatoru Marcus Aurelius'un yardım gönderdiği deprem, 1039 da çok insanın öldüğü 6,7 ve 1688 yılında İzmir'in sahil kesimindeki bütün evlerin yıkıldığı, tsunami de yaratan 6,8 büyüklüğünde, yine ayni şiddette ağır hasar yapan 1739 depremleri. Yakınımızdaki Sakız Adası'nda 1881'de meydene gelen 7,7 şiddetindeki deprem...

***
İzmir bir Birleşmiş Milletler projesi olan RADİUS deprem planına dünyada katılan 8 şehirden biri. Senaryolar üzerinden, olabilecek şiddetli bir depremin şehirde neler yapacağı, nasıl yardım geleceği ve ne önlemler alınacağı üzerine kurulu. Maalesef şehrimizdeki binaların yarıdan fazlasının öngörülen depreme dayanıklı olmadığı ortaya çıkmış. Deprem öldürmez, bina öldürür deyişini unutmamak lazım. Bir gazete haberine göre İstanbul'daki deprem sonrası toplanma alanları maalesef ranta kurban gitmiş, İzmir'de de gitmek üzere görünüyor. Zaten vatandaşın böylesine bir depremde ne yapacağına dair bir bilgisi de yok.

***
Ülkenin en riskli deprem bölgesinde yaşadığımıza göre, zaman zaman yerel yönetimlerin bu konuda bilgilendirmeler yapması, okullarda Japonya örneğinde olduğu gibi deprem tatbikatları yaptırılması, deprem esnasında korunma ve hayatta kalma yöntemlerinin halka öğretilmesi şart. Bizler de bireysel olarak bu konularda bilgilenmeli, hatta evlerimizde temel ihtiyaçları karşılayacak bir deprem çantası hazırlamalıyız. Deprem olacağını biliyoruz, ne zaman olacağını bilmiyoruz. Her zaman hazırlıklı olmakta fayda var. Ya siz, hazır mısınız?