Ayrıca belirtmeme gerek yok biliyorsunuz 7 Haziran 2015 tarihinde genel seçimler yapılacak. Herkes gibi ben de seçim sonuçlarının nasıl ve ne şekilde değerlendirebileceğimizi merak ediyorum.
Yaşım gereği nice seçimler gördüm, neler yaşadım. Hiç birinde bu denli meraklandığımı bu denli heyecanlandığımı hatırlamıyorum.
Yapılmış her seçimde iktidar konumunda olan partilerin bu pozisyonlarından yararlanmış olduklarını aklımdan çıkaramıyorum. Ülkemizin siyasal geçmişini değerlendirecek olursak 1946 yılında yapılan genel seçimlerde o günlerdeki iktidar partisi CHP'nin kayırıldığını görebiliriz. Ama; belki bu kayırılmada CHP'nin üst kademelerinin doğrudan baskısı olmamıştır. Ancak yeterli bir demokrasi deneyimi olmayan merkez bürokrasisi kraldan fazla kralcı olma hevesiyle bazı girişimlerde bulunmuş olabilirler. Taraf tutmuş olmak için yazmıyorum, ben bunu o günlerin alışkanlıklarına bağlamayı daha doğru buluyorum.
Neden mi? 1950 yılında yapılan genel seçimlerde CHP gene iktidar partisi idi. Partinin yöneticileri  isteselerdi bazı uygulamalarla seçimleri yine CHP'ye kazandırabilirlerdi. Düşünün bir kez 65 yıl öncesinin ortamını gözünüzün önünde canlandırıp olabilecekleri kurgulayınız.

İsteselerdi diye bilerek yazdım. İşin gerçeği; Cumhurbaşkanı İsmet İnönü bu konuda kendisine yapılan önerileri elinin tersi ile itmiş seçimleri demokrasiye geçiş için geçerli bir araç saymıştır. Bunları ben söylemiyorum. Bütün siyasal tarihçiler böyle yazıyorlar, inanmayanlar ülkemizin yakın tarihini taraflı ya da tarafsız her kaynaktan öğrenebilirler.
Demokrasi deneyiminin henüz oluşmadığı bir toplumda İsmet İnönü için kendini feda edebilecek bir kadro her zaman vardı.
Yandaş ya da karşıt olmaya gerek yok 1950'lerin Demokrat Parti'sinin vaatleri ve programı başlı başına bir demokrasiye geçiş örneği olmalıydı. Heyhat; hele 1954 seçimleri kazanıldıktan sonra o güne kadarki ekonomik konjonktürün elverişliliği ve birikmiş kaynakların mirasyedi gibi kullanılmasının ötesinde karşılıksız dış yardımların da rahatlığına alışmış DP işler biraz ters gidince 1955 yılında iflas bayrağını çekmişti. Artık ondan sonrasını hiç sormayınız. "Sizler isterseniz hilafeti bile geri getirebilirsiniz", "Ülkeyi yedek subaylarla da idare ederim", "27 yıl ülkeye kan kusturdunuz" sözleri ve benzeri hezeyanlar 1955 yılından 1957 yılındaki seçimlere kadar DP iktidarının bir ölçüde siyasal sermayesi olmuştur.

1957 yılındaki seçimler; 1946 yılı seçimlerinden pek farklı olmamış. Ülkenin birçok yerinde seçim hilelerinin yapıldığı izlenmiştir. Hele Gaziantep'te yaşanan seçim rezaleti tarihe geçecek niteliktedir. Ne yaparsınız ki iktidarın kendini savunma şekli ilginçtir: Siz de geçmişte yapmıştınız (!)
Bu konularda yazılacak çok örnekler vardır. Ancak; o günlerin Türkiye'sinde bile olmayanlar günümüzde sıradanlaşmış bir durumda sürüp gidiyor. Yaşımı ve kişisel meraklarımı göz önüne alırsanız günümüzdeki çarpıklıklardan çok rahatsız olduğumu belirtmeliyim.

Başka bir konuda da çok rahatsız olduğumu yazmalıyım. Şimdi bir yeni moda var (!) Hani şu "Elimizdeki kasetleri bir çıkarırsak" ya da buna benzer sözler. Bunlar eskiden yoktu, iktidardan olsun muhalefetten olsun her şey açıkça ortaya konulur, anlatılırdı.
Yazdığımın en canlı örneğini Sn. Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent ARINÇ'ın açıklamalarında yaşamıştık. Ne demişti hatırlayınız. "GÖKÇEK'LE İLGİLİ KONUYU 8 HAZİRANDAN SONRA KONUŞACAĞIM".
İnanın; 8 Haziran'ı biraz da bunun için bekliyorum.
Esenlikle kalınız...