Geçen haftaki "Turkey" başlıklı yazımızda marka olarak seçilen bu ismin İngilizce konuşulan ülkelerde aşağılayıcı anlamlar taşıdığını söz konusu etmiştik.
Bu yazımızdan sonra gerek okurlarımızdan gerekse dostlarımdan olumlu eleştiriler aldım. "Türkiye İhracatçılar Meclisi" gibi bir ölçüde yarı resmi sayılan kurum tarafından ülkemizin markası olarak seçilen "Turkey" sanırım artık vazgeçilmez konuma dönüşmüş oluyor.

Yazdığım üzere; bir çok dostum sözlü olarak yazımdaki düşüncelerimi onaylamakla beraber önemli başka noktalara da değindiler. Neydi onlar? İster misiniz, onları da şöyle bir değerlendirelim mi?
Biz; 80 milyon nüfuslu ve Türkçe Dil Öbeği'nin en büyük temsilcisi olan bir ülkeyiz. Türkçe; yalnızca bizim ülkemizde değil, değişik lehçelerle Balkanlardan Orta Asya içlerine kadar bir çok ülkede kullanılmaktadır. Bazı incelemelere göre dilimiz dünya dilleri arasında konuşulanlar sıralamasında 5'inci sıradadır.

Durum böyle olmakla birlikte dilimizin bizlere verdiği yararlılıkları kullanabiliyor muyuz? Üzülerek belirtmeliyim ki bu soruya olumlu yanıt verebilmemiz olası görünmüyor.
Öncelikle bilgisayar ve internet ortamında bile kendimizi tam olarak kabul ettirebilmiş değiliz. Abecemize uygun harfleri kullanabilmemizi bir kenara bırakın, bazen de komik durumlara bile düşebilmekteyiz. Kişisel olarak karşılaştığım bir sıkıntıyı dile getireyim. En yakın dostlarımdan birinin ismi "İlgin", torunumun ismi ise "Ilgın"dır. Bu iki ismi zorlukla yan yana getirebiliyorum. Bazı dostlarım kendi öz markalarını bile bilgisayarların elektronik posta adreslerine tam olarak yazamadıklarını yana yakıla anlatmaktadırlar. Nasıl yazsınlar ki? Ortaya resmen pornografik bazı oluşumlar çıkmakta imiş. Deneyin bakalım: ne (ı), ne (ş)  ne de (ğ) ve benzerlerini yazabilirsiniz. Buna karşın 10 milyon nüfuslu Yunanistan'ın grek harfleri eksiksiz, gene 10 milyon nüfuslu Çek Cumhuriyeti'nin kendine özgü latin harfleri ülkelerinde kullanılabildikleri gibi internet ortamında da yerini alabilmektedir. Nerede onların 10'ar milyon nüfusları nerede bizim 80 milyon nüfusumuz?
Dışarıdan alınan malların kullanma talimatlarına ya da uyarı bölümlerine dikkat ediniz. Uluslararası diller olan İngilizce'yi, Fransızca'yı ya da benzerlerini geçtim onların içlerinde Litvanyaca (ülke nüfusu 3 milyon), Fince (ülke nüfusu 5,5 milyon)  vardır da ne acıdır Türkçe yoktur. Ve bu mallar ülkemizde satılabilmektedir. Neler mi vardır bu satılanlar arasında? Çocuk oyuncakları, diş macunları, piller, elektronik aletler, çikolatalar, şekerler ve daha niceleri.

Demem o ki; devletimiz Etiyopya'nın kısa sürede gerçekleştirdiği değişim fırtınasını yapmaktan aciz midir? Bilgisayarların dışalım yoluyla oluk oluk aktığı günlerde (F) klavye (Q) klavye çatışmasını hatırlayınız. Türkçe kullanımına uygun (F) klavye yeterli devlet desteğini görmemiş olmasından ötürü yalnızlığa itilmiş ve sonuçta ülkemiz birbirleri ile çatışan ortama sürüklenmiştir.
Devlet birimleri neler mi yapabilirler? Yazımın önceki bölümlerinde Yunanistan ve benzeri ülkelerden örnekler vermiştim. O ülkelerin dışarıdan 10 yılda aldıkları ürünleri miktar olarak ülkemiz insanları belki de 1 ayda alabilmektedirler. Onlar, bu alanlardaki yaptırım güçlerini kullanabiliyorlarsa biz neden direnip de bazı yanlışları düzeltemiyoruz? Biz bu kadar sıradan bir ülke miyiz?
Geçen yazımda belirttiğim üzere ülkemizin yöneticileri; "TURKEY" markasını bize uygun bulup onaylıyorlarsa elbette diyeceğimiz kalmaz. Ne internet ortamının düzeltilmesini isteriz ne de dışalım mallarındaki tanıtım ve uyarı yazılarının düzeltilmesini.
Esenlikle kalınız.

TÜRKÇE İÇİN EK:
ORJİNAL değil ORİJİNAL (TDK Türkçe Sözlük Sh.1811) Şimdi; bakınız. Nerelerden nerelere gideceğiz. "Orjinal" kelimesindeki "ORJİ"  bizim sözlüklerde yok ama batı dillerinde toplu seks alemlerine verilen addır. İsterseniz kullanın(!) Bana kalsa ben hiç de öyle "Orijnal"e özenmem, yerine "ÖZGÜN" kelimesini kullanırım.