Hissedip, hissetmediğinizi bilemiyorum ama sadece siyasal anlamda değil ekonomik alanda da ciddi bir sarsıntı yaşıyoruz. Ekonomi bıçak sırtında gidiyor, her an yarılabilir. Ekonomimizi çok iyi analiz edebilen bir dostumdan edindiğim bilgileri sizlerle paylaşıyorum. Ocak 2015'in başından itibaren TL'nin dolar karşısında dalgalandığını ve değer kaybettiğini bu değer kaybının %23'lere ulaştığını görüyoruz. Bu beklenen bir gelişmeydi. 2003'lerden bu yana TL, dünya piyasalarında oldukça bol olan dolar karşısında değerli seyretmiş, 2008 krizinden sonrada ABD Merkez Bankası FED'in genişlemeci para politikası izlemesi nedeni bu değerli seyir 2014'lerin başına kadar da devam etmiştir. Son ekonomik gelişmelere baktığımız zaman bu gelişmelerden en fazla etkilenen ülkelerin başında Türkiye gelmektedir.

***

Bu olumsuzluğu açıklamak o kadar da zor değil. TCMB, Hazine Müsteşarlığı ve Türkiye İstatistik Kurumu'nun yayınladığı veri ve raporlara baktığınız zaman çokta uzman olmaya gerek duymadan nedenleri görebilirsiniz. TCMB'nin yayınladığı Ödemeler Tablosu ve Dış Ticaret Dengesini açıklayan tablolara baktığınız zaman son 10 yılda dış ticaret dengesinin sürekli aleyhimize işlediğini son on yılın hiçbir ayında ihracat rakamlarının ithalatın %68'den fazlasını karşılamadığını göreceksiniz.1993 yılında Türk ekonomisi 6.4 Milyar $ cari açık vermiş ve hatırlanacağı gibi 1994 ekonomik krizi yaşanmış ve yine Türk ekonomisi 2000 yılında 9,9 Milyar TL açık vermiş ve akabinde 2001 krizini yaşamıştır.

***

Yabancıların bizim ülkedeki varlıklarının sürekli arttığını, her gün biraz daha ülkemiz içindeki varlıklarını çoğaltarak biz borçlu duruma soktukları ve ülke ekonomisini ele geçirdiklerini çok rahat görebiliriz. 2002 yılının sonunda Uluslar arası Net Yatırım Pozisyonu yabancıların lehine, bizim aleyhimize 88.5 Milyar $ iken, bu rakam 2014 yılının sonunda 431.2 Milyar $'a ulaşmıştır. Yani yabancılar bizdeki malvarlıklarını ve alacaklarını aleyhimize 343 Milyar $ artırmışlardır. Sadece devlet tahvili ve hazine bonosu ile hisse senedi piyasasından alacakları ve acilen nakde dönüştürüp yurt dışına çıkaracaklar sıcak para diye tanımladığımız paranın miktarı 192 Milyar $ dır.
Türk ekonomisinin 2002 yılındaki toplam borç stoğunun 129 Milyar $ olduğu ve bu rakamın 2014 yılı itibariyle 402,4 Milyar $'a ulaştığını söz konusu TCMB verileri ayan beyan göstermektedir. Bankacılık sektörü hariç borç stoku 227.2 Milyar $, Bankacılık kesiminin borç stoku ise 172,6 Milyar $'dır. 402 Milyar $'lık borcun 117 Milyar $'lık kısmı da kamu borcudur. Son onüç veya son on iki yılda dış borç net 273 Milyar $ artarken; yabancıların ülkemizden alacaklarının bir diğer gerçek ifadesi olan Uluslar arası Net Yatırım Pozisyonu açığı da 343 Milyar $ aleyhimize artmıştır.

***

Peki 2015 yılında cari açık ne kadar olacağı tahmin edilmektedir. Yanıt 30 ile 36 Milyar dolar arası. Peki Hazine Müsteşarlığı raporlarındaki 2015 yılı vadesi gelen ve ödenmesi gereken borç miktarı ne kadar gösterilmektedir. Yanıt 90 Milyar dolar. Yani Türk ekonomisi 2015 yılında 120 Milyar dolar ek paraya ihtiyaç duyacaktır. Hadi diyelim 90 Milyar doların 80 Milyar dolarını yeniden borçlandın. Geri kalan 40 Milyar dolar ne olacak, nereden bulunacak? Şunu diyebiliriz geçmiş 12 yılda nereden bulduksa oradan. İşte bu o kadar kolay değil.
Dış ticaretin ve cari işlemlerin dengede gerçekleşebilmesi için kullanılan enstrümanlardan biri döviz kurlarıdır. Ancak kurlar mutlak belirleyici değildir ve ülke fertlerinin geliri ve milli gelir üzerinde olumsuz etkileri oldukça fazladır. Denge kurun 2015 yılı için kapalı kapılar ardında 2.75 TL/$ olarak öngörülmüştü ki, bu öngörü herhalde hiç tutmayacak ve sonuçları olumsuz olacak gibi. Ülkemiz ekonomisinden çıkmak isteyecek yabancı bir yatırım kuruluşu veya uluslararası bir piyasa oyuncusunun ne tür felaketlere yol açabileceğini de böylece öngörebiliriz. 2001 krizinin nelere kadir olduğu hafızalarımızda henüz tazedir. 20 Milyar dolarlık bir paranın Türk ekonomisinden çıkması siyasal, sosyal ve ekonomik olarak her şeyi belirleyebileceği gibi bırakın siyasal iktidarı tayin etmeyi; TC siyasal sistemini ve istikbalini belirler. Yani artık kapitülasyonlar geri dönmüş ve özenilen Osmanlının "son günleri gibi" kendi kaderimizi tayin etme hakkımız ortadan kaldırılmıştır.