Gündelik yaşamımızda nice eylemlerimiz ve düşüncelerimiz vardır da doğruluğuna inandığımızdan olmalı işler bittiğinde olanların bazen bizim zararımıza sonuçlanabileceğini de biliriz ama gene de onları yapmaktan kendimizi alıkoyamayız. Ya olursa ümidiyle yapmaktan vazgeçemeyiz(!)
Sözü nereye getireceğim?
Murphy Yasaları diye bilinen bir toplum mottosu vardır, duymuş ya da bilmiş olmalısınız. Açıp, bakıp incelediğinizde; Murphy Yasaları, doğruları ne güzel belirlemiş dersiniz. Deriz demesine de iş uygulamaya gelince duygularımızın esiri olur, sonuçta olumsuzluklardan nasıl kurtulacağız diye düşünür dururuz.
"Bir şeyin ters gitme olasılığı varsa ters gidecektir". Bu sözde elbette bir şans faktörü vardır, var olmasına vardır ama hangimiz doğru sandığı yoldan vazgeçecektir? Hemen ardından bir yeni maddesi geliyor bu Murphy Kanunlarının. "Bir şeyin olma olasılığı istenme olasılığı ile ters orantılıdır". Murphy yasalarına göre; sonuçta bu son satır da bir kanun maddesi  olunca insanoğlunun isteklerinin mantığının önüne geçebilmesinin bir ölçüde doğal karşılanması gerekmiyor mu?

***

Durduk yerde bu Murphy Kanunlarından söz edip kafanızı şişirecek değilim. Ama; neylersiniz ki yakın bir dostumun işyerinde görüp incelemeye değer gördüğüm bir diğer slogan dizisi; bazı gerçeklerin, kısacası doğru bildiğimiz doğruların(!) hangi ölçüde farkında olduğumuz konusunda beni ikircikli düşünmeye yöneltti.
Öyle ya; bizler ülke insanları, cumhuriyet vatandaşları gerçeklerin, olup bitenlerin ne kadar farkındayız? Her şeyler olup bittikten sonra kişisel konumumuz ne olacaktır? Geçmişte, Hitler Almanya'sında Papaz Niemöller'in söylediklerini kaç kişimiz biliyor ya da bilenlerimizden kaçı hatırlayabiliyor? Papaz Niemöller'in söylediklerinin günümüz Türkiye'sinde önemi var mıdır? Dolayısıyla, günümüzün siyasal gelişmeleri bize ne gibi sürprizler hazırlamaktadır? Düşüneniz var mı?
Evet; galiba bir dostumun işyerinde gördüğüm slogan dizisinden söz etmiştim. Aslında o slogan dizisi de Murphy Kanunları gibi bildiğimiz ancak yeterince değerlendiremediklerimizden biri olmalı: "Çiçero Teorisi" (La Theorié de Cicéron). Bu arada; Çiçeron'un (Marcus Tillius) dilimizde geveze anlamına gelen çaçaron kelimesinin kökeni olduğunu da unutmaksızın Milattan Önce'nin son yıllarında Roma'da yaşamış bir hatip ve filozof olduğunu hatırlatarak bu "Çiçero Teorisi"nin ayrıntılarına geçelim isterseniz. Bakalım hazret neler söylemiş?
1-Fakir çalışır,
2- Zengin, fakiri sömürür,
3-Asker; her ikisini de korur,
4- Mükellef üçü için vergisini öder,
5- Serseri; dördü adına istirahat eder,
6- Ayyaş; beşi için içer,
7- Bankacı; ilk altıyı dolandırır,
8- Avukat; ilk yediyi aldatır,
9- Hekim; sekizini de öldürür,
10- Mezarcı; dokuzunu da gömer,
11- Politikacı; onların sayesinde yaşar.
Haydi; var mı benim bu Çiçeron'dan aktardıklarıma itirazı olan? Var mı bu yazılanların doğru olmadığını savunan?

***

Geçen haftadaki gazetelerimizden aktarabildiğim bir haberi yazayım sizlere. Aslında haber karşılaştırmalı bir haberdi. Ben; yalnızca bizim ülkemizle ilgili bölümünü aktarayım. Ama bu konuda birinci olduğumuzu eklemeliyim.
Ülkemizdeki milletvekili (Politikacı) maaşları; asgari ücretin tam 17 misli fazlası imiş. Diğer ülkelerinkini sıralamama gerek var mı? Arnavutluk ve Ukrayna  bile bizden çok aşağılarda.
Başka bir şeyler yazmama gerek var mı?
Esenlikle kalınız...
TÜRKÇE İÇİN NOT
Aşarı değil AŞAĞI;
Aşarıya değil AŞAĞIYA