Gül Tulunay, sanıyorum arşivinden çıkardığı bir fotoğrafı yayınlamış: Pazar yeri ya da bir etkinlikten çekilmiş fotoğrafta bir kadınımızın organik tezgahı görüntülenmiş.
Ve Gül Tulunay'ın yorumu şöyle: 'Uzun zamandır okuduğum, en değerli mesaj!'
Tabii ki, 'konuşan fotoğraf' diye adlandırdıklarımızdan biri değil. Sayısız görmüşüzdür benzer fotoğrafları. Ama tezgaha iliştirilmiş pankarttaki yazı önem kazandırıyor: 'Bir avuç tohum, bir ömür bağımsızlıktır.'
Sanıyorum: Bu görüntü Seferihisar'da alınmıştır. Orada yıllardır 'tohum takası' yapılıyor. Yine biliyorsunuz; hükümet yerli tohumu yasakladı. Bizim çiftçimiz de İsrail'e bağımlı kaldı, bu konuda da...

Yunan hayranları okusun!

Konu fotoğraftan açıldı ya devam edeyim: Adil Özyiğit'in paylaştığı tarihi fotoğrafta, Yunan subay ve askerler var. İzmir'i işgal ettikten sonra Ankara'ya doğru ilerlerken, bir köyde duruyorlar. Köy meydanında bir Türk kadını 'dansöz' gibi oynatılıyor. Yani Yunanlı askerleri keyiflendiriyor.
Bir yandan da 'Sizin her isteğinizi yerine getiririz!' ya da başka anlamlar çıkaran görüntü sergiliyor. Daha doğrusu sergiletiliyor. Çünkü; az önce arkadaşları süngülenmiş. Çocuğunu emzirenlerin memeleri kesilmiş. Bunları ele almayayım.
Sadece fotoğrafın altına işinsanımız Adil Özyiğit'in notlarını yazayım: 'İzmir'i ve çevre illerini işgal eden şerefsiz Yunanlar bir Türk kadınını dansöz gibi oynatarak eğleniyorlar. Hani şimdi belli başlı kılık kıyafetlere bürünüp, o imajının arkasından ATATÜRK'e laf etme cehaletini yapan bazı kadınlar var ya.
Bu fotoğraf da onlara gelsin. Yunan'ı yenen, işgalcileri vatanımızdan def eden ATATÜRK'ün kıymetini bilmeyen herkese gelsin.'

Nihayet!

İzmir – İstanbul yolunda genelde jandarma kontrolü var. Nazik bir şekilde, 'Asayiş' diyorlar ve kimlik istiyorlar. Tabii ki paralı yolda herhangi bir sıkıntı yok.
Ne olabilir? Radar denen ilkel alet. O da eski yani parasız yolda sıkça karşınıza çıkıyor. Hatta her köşe başında bir de 'caydırıcı' dedikleri, bana göre 'korkutucu' trafik araçlarının maketleri. Bazılarının tepe ışıkları bile yanıyor.
Şu anda bilgi yarışmasında olsaydım ve renkleri sorsalardı bilemeyecektim. Yeşil- kırmızı Karşıyaka'yı biliyorum ama kırmızı- maviyi bilmiyorum. Ama dört yaşındaki Poyraz Ata'ya sorun bilmediği yok.
Urla'da bütün gün arkadaşları ile 'trafikçilik' oynuyorlar.
Trafikçiler önceki gün önemli bir iş yaptılar. İzmir için 'yeni moda' olan, İstanbul'da ise adım başı karşılaştığınız 'çakarlı' adı verilen araçlar var. Bazıları, çoğu maganda ya da Vandallar lüks araçlarına 'çakarları' taktırıyorlar.
Önde bir zamanların ünlü dizisi 'Karaşimşek'te olduğu gibi, ya da 'gel gel' yapan gazino ya da bazı mekânlar gibi soldan sağa kayan ışıklı levha. Arada siren de çalıyorlar. Ona ne deniyor, bunu da bilmiyorum...
Aslında bu sahtekârları yakalamak çok kolay. Şimdi yetkililere işlerini anlatmayayım.
İlk kez, pardon ikinci kez iki önemli kişinin aracını yakaladılar. Biri önemli bir belediye başkanı, diğeri de bir fahri konsolos. Yetkisiz 'çakar kullanan' araçların tespiti için denetimi sırasında bu ortaya çıktı. Yarım saat ya da bir saatte bu kadar olur...
Anımsatayım: Bir yıl kadar önce AKP'li bir Milli Eğitim Müdürü de burayı kullanıyordu. Kahraman bir polis 'Senin buna hakkın yok!' diyerek, cezasını kesti. Sonuçta polis sürüldü. Ama olay sosyal medyaya düşünce, bazıları tükürdüklerini yalamak zorunda kaldı. Yani geri adım attı.
Keşke tüm memurlarımız böyle olsa...

DİP EKSPRES

Umarım ciddi uygulanır

İçişleri Bakanlığı, kamudan başlanarak özel araç sürücüleri dahil 'yetkisiz çakar' kullanımının 1 Kasım'dan itibaren yasaklanacağını, bu tarihten itibaren kamuda, mahalli idarelerde, diğer meslek kuruluşları ve üniversitelerde üst yönetici, genel müdür, daire başkanı veya başka unvanlar ile görev yapan kamu görevlilerinin kullanımındaki araçlarda 'çakar' olarak tabir edilen ışıklı uyarı işaretlerinin kullanımına izin verilmeyeceğini açıkladı.
Kolluk araçları dahil geçiş üstünlüğünden yararlanma sürekli bir hak değildir.