Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Deniz Hancı aramadan, kendisine mesaj çektim:

'Hâlâ ne yazacağımı düşünüyorum!'
Genelde hiç siyasete girmedim ama CHP'nin cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce İzmir'in misafiri... Büyük olasılıkla cumhurbaşkanı olmasına bir adımlık mesafe kaldı, acaba bundan mı söz etsem?'
Ama bunu diğer yazarlarımıza bıraktım ve formatı bozmamaya karara verdim.
Beni bu sıkıntıdan Çamlıca Basım Yayın'dan Hüseyin Güney kurtardı.
Sayesinde, 'Padişahlar nasıl fotoğraf çektirirdi?' bu sorunun yanıtını öğrenmiş olduk...
Zaten bazıları padişahların gölgesinden bile yarar sağlamaya çalışırken, bu fotoğraf işi geç bile kaldı!
Hem de konu bir bilirkişiden ya da uzmanından ele alınmış:
Osmanlı Devleti'nde sarayın 23 yıl fotoğrafçılığını yapmış olan Febus Efendi'nin röportajını gün yüzüne çıkartan Ümit Yüksel isimli bir araştırmacı yazar olmuş...
Bu efendi; son dönem padişahlarının fotoğraf çektirirken tertip, düzen, ciddiyet ve hassasiyete oldukça özen gösterdiklerini dile getirmiş...

Türk fotoğrafçı yoktu

Araştırmacı Yazar Ümit Yüksel, Osmanlı devletinin son padişahları olan Sultan İkinci Abdülhamit Han, Sultan Mehmet Reşat ve Sultan Vahdettin Han'ın fotoğraf çektirirken gösterdikleri hassasiyetin detaylarını anlatmış...
Tabii ki belirli okuyucusu olan bir dergiye...
Belirli dediğim ve düşündüğüm ise hani saplantıları olanlar var ya, inanılmazın ötesinde de kavramı olanlar için...
Bunlar zaten gelecek değil, geçmişten medet umanlara sesleniyor...
Ama asıl önemli nokta şu:
Fotoğraf Osmanlı mülküne ilk defa 1842 yılında gelmiş!
1855 yılında Kırım Savaşı'nda çekilen fotoğrafla tanışmışız.
Meşrutiyetten önce İstanbul'da 5 fotoğrafçı varken bu sayı Osmanlı'nın sonlarına doğru 80'e çıkmış...
İlavesi:
Padişahlar ise fotoğraf çektirirken tertip, düzen, ciddiyet ve hassasiyete oldukça özen gösterirlermiş...
Acaba insanımız, bugün fotoğrafçıya giderken bu özeni gösteriyor mu?
Bunu da en iyi bilenlerden biri İzmir Fotoğrafçılar Esnaf ve Sanatkârlar Odası Başkanı Murat Yavuz...
Öyle ki Türkiye çapında şehit, dul ve yetimlerimiz için 'ücretsiz çekimi' de başlatan önemli bir isim...
Tabii ki kendisine en büyük katkıyı İzmir halkı ile Zekeriya Mutlu ve Mehmet Ali Susam veriyor..
Hepsi ama hepsi bizim gibi Atatürkçülükleriyle övünüyorlar...
Şimdi devam edelim:

O korku kaldı mı?

Sultan Abdülhamit'in özel fotoğrafçılığını yapmış olan Febus Efendi 1936 yılında yayınlanan bir röportajda padişahın ilk fotoğrafını nasıl çektiğini şöyle anlatıyor:
'23 senede ancak bir defa onun fotoğrafını çekmek için davet edildim. Oda bir mecburiyet tahtında oldu.
Kendi resmiyle süslü bir nişan hediye etmesi lazım geliyordu.
İşte bu nişana konmak üzere bir resim çektik.
O gün Yıldız Sarayı'na gittim.
Kütüphanesinin yanındaki büyük salonda makinemi kurdum.
Biraz sonra Hünkâr içeri girdi.
Şöyle bir etrafına bakındı sonra bana hitap etti: 'Febus Efendi, nasıl münasip görüyorsanız öylece hazırlanın, ben şimdi geliyorum.'
Çıktı, beş dakika sonra tekrar geldi.
Hazırladığım koltuğa oturdu, 'Çekerken haber veriniz' dedi.'
İçinizden 'Vay be!' diyenleriniz olmuştur...
Hep 'Kesin kelleyi!' diye ferman buyurduklarını biliyoruz padişahların...
Bu öyle değilmiş...
Febus Efendi fotoğrafı çekerken padişaha korka korka 'Efendimiz bir parça tebessüm buyursalar' ricasını ilettiğini, padişahın ise 'Hayır... Çok ciddi olması gerektir.' cevabını verdiğini de aktarmış...
Burada 'korka korka!' tespitine dikkat çekmek istiyorum...
Şimdi korkmuyor muyuz, kendini padişah sananlardan...
Ya da özentisi olanlardan?
Ama boşuna bir çaba!
Artık geriye dönüş yok...
Herkes fotoğrafçı oldu...
Ama şunu da unutmamak lazım...
Tilkinin dönüp dolaşıp geldiği yer kürkçü dükkanıymış..,
Bazıları da dolanıp dolaşıyor ve sonunda Mustafa Kemal'in kurduğu ve ebediyen yaşayacak, yaşatacak olduğumuz Türkiye Cumhuriyetine geliyor...
Yine unutmamak gerekir; eskiye rağbet olsa bitpazarına nur yağardı...
Geçti bunların pazarı da...

GÜNÜN HABERİ

Saray kadınlarına bir bakış

Osmanlı devletinde padişahların mahremiyete çok önem gösterdiklerini belirten Ümit Yüksel, saray fotoğrafçısı Febus Efendi'nin saray kadınlarına yönelik fotoğraf açıklamasında kullandığı cümleleri şu şekilde aktardı:
'Ne meşrutiyetten evvel, ne de sonra saraya mensup hiçbir kadının fotoğrafını çektirmediler. Sadece Enver Paşa evlendiği gün beni çağırtmıştı. Nişantaşı'ndaki konağında paşanın sultanla birlikte resimlerini aldım.'
İşte hayran olduğumuz, tarihin tozlu raflarında kalanlardan akla gelen...
Kadınlarımıza ve gençlerimiz bunu da öğrensinler...