Gün geçmiyor ki haberlerde garipseyeceğimiz bir haber olmasın. Hafta içerisinde sağlık personeline, bu sefer de bir hastanın canını kurtarmaya gayret ettikleri için hasta yakınları tarafından saldırı gerçekleşti. Hastaya müdahale eden sağlıkçılarının başlarının açık olması sebebiyle tepki gösteren hasta yakınları, bu kişiler yüzünden meleklerin hastalarının yanından kaçacağını savundular. Olayda gariplik sadece bu tepkiyle de sınırlı kalmadı. Hastalarına zemzem suyu içirmek isteyen hasta yakınları arbede içinde entübe hastayı (boğazına solunumu yetersiz olduğu için tüp takılı) zorladıklarında, hasta aspire ederek (yutma refleksi olmadığı için suyu akciğerine kaçırarak) durumu çok daha sıkıntılı hale geldi. Durumu giderek kötüleşen hastaya yaşam desteği vermeye gayret eden sağlık personellerine saldırıyı ancak hastane polisi önleyebilmiş. Hasta yakınlarının talebi, hastaya yaşam desteği vermek yerine ölüme terk ederek, başında dua etme istekleriymiş.

Bu hikâyelerin her gün artarak karşımıza çıkacağından şüpheniz olmasın. Ülkenin bir yarısı Atatürk'ün gösterdiği hedefte çağdaş yaşamı ve hayat anlayışını öne çıkartırken, bir diğer kısmı Ortaçağ'da yaşanılan hayata özlemle, o günün koşullarında yaşarcasına hayatlarına devam etmek istiyorlar. Tabi bunda birçok alanda tutarsızlıklarını da görebiliyoruz. Basında her gün bu çelişkilerle ayyuka çıkan iç yaralayıcı haberleri, şaşkınlıkla takip ettiğimiz altı kaval üstü şeşhane karakterleri görebiliyoruz. Bunlar giderek artarak metroda, bakkalda, statta, hastanede ve elbette medyada kısacası tüm yaşam alanlarımızda karşımıza çıkıyor.

Bir sağlıkçı olarak şu gözlemim giderek yaygınlaşarak artıyor. Birçok doktor ve sağlık çalışanı mesleklerinden memnuniyetsiz ve mutsuz. Geçmişte ülkenin en başarılı ve potansiyelli öğrencileri öncelikle tıp fakültelerini tercih ederken, ülkenin bu değişen koşullarında artık yeni nesil potansiyelli öğrenciler hekimliği değil, farklı alanlardaki fakülteleri tercih edecekler. Bu neyi mi değiştirir? Bilgisayar, yazılım mühendisi gibi geleceği parlak alanları tercih edecek bu gençler, global şirketlerde kendilerine sunulan fırsatlardan yararlanarak beyin göçünü hızlandırırlar. Sağlık çalışanlarına saldıran çapsız kitlenin potansiyeli sınırlı çocukları tıp fakülteleri ve sağlık bilimlerini doldurur. Sonuçta saldırı kültürünün uzun vade mağdurları, bu saldırıları meşrulaştıran zihniyetin çocukları olur. Çok mu hayalci oldu?