Geçmişi tarih öncesi çağlara dayanan, deniz, rüzgâr, dalga, hayvan seslerinin taklitleriyle başlayan ve bunu yapabilmek için boş bir kütük ve deriden yararlanılan müzik; hikayenin lirik ve işitsel ifadesidir.

Gelinen son noktada, teknolojinin de gelişimiyle birlikte insanlığı dijital adı verilen yeni bir sürece götürmüştür.

Yeni bir iletişim ve medya alanı olan internetin hayatlarımıza girmesiyle dijital dünya müzik anlamında da yeni bir pazar ve tüketim aracı haline gelmiştir. Müziğin, bize ulaşan ilk hallerinden bir endüstriye dönüşümünün yolculuğuna çıkıyoruz.

***

GRAMOFON: Gramofonun temeli Thomas Edison'un "phonograph (ses kaydedici)" adını verdiği 1877 yılındaki icadına dayanıyor aslında.

Hem ses kaydı yapabilen hem de kayıtları çalabilen ilk müzik aleti olan Fonograf; sesi kaydedebilen ve kaydettiğini okuyabilen ilk makine olarak büyük sansasyon yarattı ve Edison'a uluslararası bir ün kazandırdı.

1888 yılına gelindiğinde ise Emile Berliner, fonografın çalışma sisteminden esinlenerek, gramofon adını verdiği aygıtı icat etti. Gramofonda müzik dinlemek için taş plaklar kullanılıyor ve sadece bir şarkı kaydedilebiliyordu.

Türkiye'de ilk plak kaydı 1905 senesinde İstanbul'da yapıldı.

***

PİKAP / LONG PLAY: 1960'lı yıllarda "long play" adı verilen 33 devirli plastik plakların çıkması, taş plakların üretiminin yavaş yavaş sona ermeye başlamasına sebep oldu.

Zamanla gramofonlara farklı özelliklerin eklenmesiyle ortaya çıkan pikaplar; plakların eskisine göre çok daha dayanıklı malzemeden yapılmasıyla ortaya çıkıyor.

Elektrikle ya da pille çalışan bu müzik dinleme aygıtlarında, ilk plakların iğneleri daha iyi olsa da belli bir zaman sonra aşınmalar sebebiyle değiştirilmesi gerekiyordu.

"Elmas Uç" lu iğnelerin plaklara eklenmesi için birkaç sene daha geçmesi gerekti. Elmas Uç denilen iğneler aşınmıyordu ve değiştirmek gerektirmiyordu.

Ayrıca pikap bir ses kaydının en net halini dinleyebileceğiniz müzik aleti olmuştur. Halen eski plakları dinlerken o netliği ve doğallığı deneyimleyebilirsiniz

***-

MANYETİK BANTLI TEYP – KASETLER & WALKMANLER:  Zamanla pikaplardan sonra teypler girdi hayatımıza. Plakların tahtını sallanmaya başlayan ve 1963 yılında Lou Ottens'in icadı olan "kaset" teknolojisi müzik piyasasına girerek yeni gözde oldu.

Küçük ve kolay taşınır olması, kaydın kolay okunması ve üzerine tekrar kayıt yapılabilmesi, o dönemin dinleyicilerini en fazla cezbeden özellik oldu.

1979 senesinde ABD'den Japonya'ya giderken opera dinlemek isteyen Akito Morito tarafından icat edilen "walkman" lerle müzik dinleme serüveni yepyeni bir çağa girdi. İnsanların istedikleri müziği istedikleri yerde dinleyebilmesine imkan veren "mobil müzik" tanımı doğdu. Hepimizin evinde olan kasetçalar radyo-teypler, Walkman'le beraber cebimize kadar girdi. Hatta bir dönemin fenomeni olan Walkmanler, cool ve marjinal görünmenin en dikkat çekici yolu olmuştu.

1982 yılına gelindiğinde, kasetler zamanla yerini Norio Ogha'nın icadı CD teknolojisi, müziğe yeni bir yön verdi. Walkman'in yerini discman, kasetin yerini ise cd aldı.

Teypler zamanla yerini cd çalarlara bıraktı.

1990'lı yıllarda CD'lerin zamanı başladı. CD çalar makinelerle birlikte oynatılan ve daha sonra otomobillere kadar yerleşen CD'ler bir dönemin kültürü olarak arabaların süsü olarak ön camlara bile asıldı.

***-

MÜZİKTE DİJİTALE İLK ADIM:  CD de yine müzik ekonomisine yeni bir ivme kazandırdı, konser ekonomisine büyük katkı sağladı.

Dijitalleşmenin ilk adımını atan CD, internetle beraber devrinin sonuna geldi.

1990'lı yılların sonunda, dijital sıkıştırılmış mp3 formatını çalabilen "mp3 çalar"lar, kaset ya da cd gibi bir aracı olmadan müzik dinlenebilen cihazlar olarak hayatımıza girdi ve böylece müzikte dijital çağa adım atılmış oldu.

Fiziksel müzik enstrümanlarının sonunu getiren dijital tabanlı ilk müzik dinleme aleti olan mp3'ler için yaşanan en önemli değişiklik diyebiliriz. Mp3'lerle beraber müziğin kolay transfer edilmesi ve kopyalanması; buna bağlı olarak fiziksel albüm yani bayilerden kaset ve cd satışlarının çok aza inmesi bambaşka bir sektör ve endüstrisi oluşturdu.

Bilgisayar ve dijital medya oynatıcılar üzerinden dinlenen mp3 müziklerle beraber, megabayt, gigabayt, mp3 çalar ve medya oynatıcı gibi kelimeler günlük konuşmalarımızın bir parçası oldu.

Müzik şirketleri, radyolar, televizyonlar arasında oluşan ekonomi de giderek internette faaliyet gösteren platformlara dönüşmeye başladı.

Ve hayatlarımıza akıllı telefonlar girdi.

Akıllı telefonların internet üzerinden müziğe daha da hızlı ulaşması ile artık telefonlar üzerinden müzik dinleyen ve müzik indiren tüketici çağa ayak uydurmuş ve durmak istemiyordu.

2000'li yıllarda sosyal medyanın da gündeme oturmasıyla birlikte artık müzik dinleyici kulaktan kulağa yayılan bir haberleşme sistemiyle müziğe ulaşmaya başladı.