İzmir Büyükşehir Belediyesi Eşrefpaşa Hastanesi'nde ilk günümün akşamıydı. Eve vardığımda aileme ilk günü anlatırken; 'Vay be, Hasan Elidemir de bizim hastanede çalışıyormuş' şeklinde şaşkınlığımla karışık gururlanışımı da paylaşmıştım. Hasan Elidemir yazılarını her hafta keyifle okuduğum bir spor yazarı olmasından öte, yıllar önce ilk defa ismini duyduğum futbol adamlarından biriydi.

Çocukluğumda yolum, babamın yanında çıraklık yaptığım için, çok defa Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi'ne düşmüştü. Bu fakültede o dönem yapılan futbol maçlarını büyük bir kalabalık takip ederdi. Babamla ben iş ziyareti için fakülteye gitsek de bu şölen havasındaki maçları da mutlaka izlerdik. Benim kahramanım 'Pembe Panter' lakaplı kaleciydi. İsminin cazibesi beni onu hayranlıkla izlemeye itiyordu. Babam ve tüm arkadaşları ise İzmirsporlu Hasan dedikleri birini konuşuyorlardı. İzmirsporlu Hasan, zamanında onu Galatasaray istediği halde çok büyük paralar verdiği için Antalyaspor'a gitmiş şimdi diş hekimliğinde öğrenci olan profesyonel bir futbolcuydu. Maçlardaki kalabalığın önemli kısmı onu izlemeye gelen kişilerdi. Hayatımda Hasan ağabey beni çeşitli zamanlarda ve farklı sebeplerle çokça üzmüş olsa da ilk üzüşünü pembe pantere attığı golle yaşatmıştı.

Futbolu çok seviyordum. Derslerim de çok iyiydi. Babam hep Hasan Elidemir'i örnek gösterirdi. O hem diş doktoru olmayı başarmış, hem de çok iyi bir futbolcuydu. Zaman aktı geçti. Ben hiçbir zaman yetenekli bir futbolcu olamadığım için, hayallerimde doktorluk ile birlikte spor dünyasının bir köşesinde olmak ve Altay'a hizmet etmek hedefim olmuştu. Hasan Elidemir, gazeteciliğin zirve olduğu yıllarda, Yeni Asır'ın Yeni Asır olduğu zamanlarda köşe yazarlığı yapıyor, spor programlarının değişmez yüzü oluyordu. Göztepe ve Altay'da sportif direktörlük görevlerini yaparak her zaman bende özel bir hayranlık uyandırıyordu.

Meslektaş olarak aynı hastanede olmak ayrıcalıktı. Her zaman kendinden emin ve havalı bir yanı vardı. Sohbetlerin odağı olmayı seviyordu ve odak olmayı kimseye kaptırmıyordu. Ama herkese karşı her zaman nezaketli bir tutumu vardı. Gücünü her zaman hissettirir ama kimseyi incitmemeye özen gösterirdi. Hayatı boyunca kendisinin de kabul ettiği çok hata yaptı ama kimseye zarar vermedi. Hasan ağabey, hep kendi hatalarının bedelini kendi ödedi, kimseye zarar vermeden hep kendine zarar verdi.

Haber Ekspres Gazetesi'nde köşe yazıları yazmaya, Altay Kulübü'nün çeşitli kademelerinde görev yapmaya başladığım zamanlarda Hasan ağabeyin sorunları kontrolden çıkmaya başlamıştı. Ona hiçbir zaman ben de senin gibi bir köşe yazarı oldum diyemedim. O her zaman, beni her gördüğü yerde Altay aşkımı överek, Altay'a yaptığım görevlerden duyduğu mutluluğu dile getirdi. Onun cenaze törenine kadar hiçbir törende yollarımız kesişmedi. Başta Osman Gençer olmak üzere tüm dostlarının çabası onun erken vedasını engelleyemedi.

Bir psikiyatri doktoru olarak senede yaklaşık onbin insanın hikayelerini dinliyorum. İçlerinde ancak romanlarda, dizilerde olur diyebileceğimiz çok hikaye de var. Ama Hasan Elidemir'in hikayesi tüm bu hikayeler içinde en dramatik, en üzüntü verici olanlardandı. Bu tespiti, bir dostunu yitirmiş yaslı birinin duyguları ile de söylemediğimi, bu tespitimi Hasan Ağabey hayattayken de birçok dostuma söylediğimi biliyorum.

Çok farklı bir insandı, çok farklı bir hikayesi vardı Hasan Elidemir'in. Mekanı cennet olsun.