Sabah uyandınız, kahvenizi alıp maillerinizi kontrol ediyorsunuz. Bankalardan ve alışveriş sitelerinden gelen e-postaların arasında şöyle bir mesajla karşılaşmak istemez miydiniz: 'Günaydın sevgili okur...'

2015 yılında birkaç güzel insanın düşünerek hayata geçirdiği uygulama ile bu mümkün. Tek yapmanız gereken şey Biryudumkitap.com adlı siteye girip üye olmak. Site e-posta edresinize her sabah 5 dakikada okuyabileceğiniz, en iyi hikâye ve roman pasajlarını gönderiyor. Bir sabah, Sicilya Adası'nda geçen bir sohbetin içinde buluyorsunuz kendinizi, başka bir sabah Birhan Keskin'in begonvil kokulu şiiriyle uyanıyorsunuz...

"Merhaba!' diye başlıyor mesajlar... 'Aramıza katıldığınız için var olun sevgili okur. Hoş geldiniz, sefa geldiniz. İyi ki varsınız...' diyor.
Beni Sicilya Adası'na alıp götüren 'Elio Vittorini'nin Sicilya Konuşmaları'ndan (s. 29) alınan ilk paşaj şöyle başlıyordu: "Aslında kendime karşı utanç duymamı gerektiren belli bir şey de yok," dedi. "Hiçbir şey. İçimi dökmek için konuştuğumu da sanmayın. Ama insanlığı düşününce rahatım kaçıyor."
Taptaze bir vicdanı olmasını istiyordu -kendisi böyle diyordu: Taptaze, öyle bir vicdan ki her zaman yerine getirmekte olduğu görevlerinin dışında başka sorumluluklar, insanlara karşı yeni, daha yüce ödevler yüklensin. Çünkü her zaman yerine getirilen ödevler insanın içini rahatlatmaz olmuştu. İnsan hiçbir şey başaramamış gibi oluyordu bu durumlarda. Kişi kendi kendisini hoşnutsuzluk ve hayal kırıklığı içinde bırakıyordu.
"Ben, insanlığın yeni bir şeye hazır olduğuna inanıyorum," dedi. "Yalnız hırsızlık etmemeye, adam öldürmemeye, iyi bir vatandaş olmaya değil... Bunun ötesinde başka bir şeye. Yeni ve başka ödevleri yüklenmeye hazır olduğuna inanıyorum insanlığın. Bizim içimizde duyduğumuz da bu, sanıyorum, başka ödevler yüklenme isteği, yeni işler başarma isteği. Yeni bir duyarlıkla vicdanımızın bize gösterdiği yeni işler başarma isteği..."

İkinci gün 'Günaydın sevgili okur' diye başlayan e- postayı aradı yine gözlerim...
'Günaydın' mesajının yakasına Necati Tosuner'in Bir Tutkunun Dile Getirilme Biçimi adlı eserinden (s. 23-25) bir pasaj takıp şu giriş cümlesiyle sunmuşlardı... 'Günaydın. Her şey değişiyor ve biz, bunu eski filmlerden öğreniyoruz. Modası geçmiş şarkılardan, ihtiyar sohbetlerinden... Ne gökyüzü aynı kalmış meğer ne çağlayan ırmaklar. Bugünün hakikati hidroelektrikler ve gri dumanlar. Necati Tosuner, "Deniz başka şimdi. Güneş gidiyor. Ve ben çok şeyler bekliyorum yarından." der. Yarınlara inanıyoruz sevgili okur. Serin bir akşamda şaire uyup yarına birazcık umut saklıyoruz. Var olun...'
Sizler de var olun dedim içimden var olun...

'Bugün günlerden ne?/Cumartesi/Seni sevdiğim için, Cumartesi elbet' diyor ya Metin Eloğlu... Cumartesi gününe Birhan Keskin'in 'Eski Avluda' şiiri ile başlamamı sağladılar...
 
"Bir çiçek açtığında
Bir eski avluda
Diyor ki;
Çalıda sarı bir çiğdemim ben
Ve senin çok eski cümlen.

Sen otursan, gitmemiş ki! olsan
Ben sana bir eski Endülüs avlusu
İstersen serin bir Portofino getirsem
Ya da Yedigöllerin yedisini birden.

Bir çiçek açtığında
Bir eski avluda
Diyor ki;

Her şey çok eksik ve neredeyse yok gibiyken
Buldum buluşturdum kendime geldim
Tek eksik sensin! İncecik, çilli bir dille
sen de gelsen.

Ben sana kırmızı kiremitli bir çatı
Begonviller ve bir mavi kapı
Ve illa amansız bir avlu getirsem.

Dünya soğur, akşam serinlerken,
Benim sensiz sevinecek bir şeyim yok.
Kılı kırk yardım, altını üstüne getirdim,
Ve işte en gümüş cümlem:

İçimi açtım sana.
İçini açmak için."

Günaydın sevgili okur...