Daha Gümüşhane'deki Dipsiz Göl'ün öyküsü bitmeden bir yenisi daha gündeme geldi. Gazetemizin pazartesi günkü sayısının 12. sayfasındaki başlık ilginçti. "Eğirdir Gölü böyle kurutuldu."  El hak, ne denilebilir ki! Sonuçta içimden "Biz bu işleri iyi biliyoruz" diye düşünmek geçti.
Bilenler bilir.  Eğirdir Gölü gibi dünya harikası bir güzelliğin içine etmenin başka yolları da var demek ki. Bundan epeyce zaman önce oraya ilk gittiğimde gölün balıklarından yemek gibi bir şansımız da olmuştu. Gittiğimiz restoranın duvarlarında iş yeri sahibinin balık avcılığının anılarını yansıtan büyük boylu renkli resimler dikkatimi çekmişti. O resimlerdeki balıklardan biri görünüm bakımından tezgahta satılan balıklar arasında görünmüyordu, yani yoktu. Nedenini sordum.

Göle dinamit atmak gibi

Balıkçımız bir ölçüde ahlanarak yanıtlamıştı sorumu. Meğer o balık türü yalnızca Eğirdir Gölü'nde yaşarmış ve son derece lezzetliymiş. Bir zamanlar, epeyce önceleri Tarım Bakanlığı yetkilileri gelmişler ve göle Alman levreği yavruları bırakmışlar. Ama bilenler bilir, levrek açık denizlerde bile saldırgan bir balıktır. Nitekim göle bırakılan levrekler büyüdükleri zaman gölde ne kadar endemik türde balık varsa tümünün yavrularını bitirmişler.
Meğer; bakınız başka sorunlar da pusuda bekliyormuş. Baksanız a gölün suları sulama amaçlı ama bilinçsiz olarak kullanılmaktaymış. Gölün seviyesi 2 metreye kadar düşmüş. Uzmanlar diyorlar ki: "Bu tempodaki kullanılmaya denizler bile dayanamaz."
 Durun,  durun daha bitmedi. Gölün sularını boşaltma (!) eylemi yeni projelerle sürdürülecekmiş. Siz inanın ya da inanmayın, ben gazetemizin yazdıklarını sizlere aktarmış olayım.
Peki, bu yöndeki, bu türdeki ihanet yalnızca Eğirdir Gölü'ne mi yapılmaktadır? Akşehir ve Eber gölleri için çalan tehlike çanlarını duymayanınız var mıdır! Bu göller yakında bataklık olarak tanımlanırlarsa şaşırmamak gerekecektir. Beyşehir Gölü de senelerce bilinçsiz bir şekilde ama üstelik hoyratça yıpratılmaktadır. Nasıl olsa Gölün bulunduğu yerin düzeyi Konya Ovası'ndan yüksektedir.  O halde biz de gölün sularını oraya boşaltabiliriz! Anlayış ve yaklaşım böyledir, böyle biline...
Nedense bilince ve bilime  bağlı olmayan uygulamaların esiri olarak hem doğaya ihanet ediyor hem de geleceğimizi karartıyoruz.

Güzelim göl gitti gider

Şimdi de birazıcık Gümüşhane'deki "DİPSİZ GÖL" rezaletinden söz edelim. Fatih Sözen ve Ahmet Canbakkal adlı kişiler "Gölün altında Roma İmparatorluğu'na bağlı 15 'nci Apollinaris (!) Lejyonunun hazinesini arayacağız" diye ilgili mercilere başvurmuşlar. Başvuru; Trabzon Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu ile Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü  tarafından olumlu (!) karşılanmış. Ardından Gümüşhane Valiliği'nden gerekli izinler alınmış. Önce, gölcüğün suyu boşaltılmış. Ardından, binlerce metreküp toprak alt üst edilmiş.
Kimse bu Apollinaris kimdir, bu hazineyi neden bu gölün altına saklamış olsun? Ta o günlerden bu yana neden kimse bunları akıl etmemiş de neden şimdi bu hızlı kalkınma eğilimindeki ülkemizde gündeme gelmiş bütün bu olanlar? Acaba bu bilinçsiz toplum ortamının oluşması mı beklenildi? Ne dersiniz?
Sonuç; define mi? Buldunuzsa beri gelin. Şimdi de bütün çabaların yönü acaba o gölcüğü yeniden oluşturabilir miyiz?
İş makineleri çalışıyor. Gölcüğün dibi su geçirmez bir katman oluşturularak geleceğe hazırlandı. Karlar eriyecek, sular akacak. Bekle ki; o göl yeniden ve aynı güzellikte oluşacak. "Ölme eşeğim ölme."
Esenlikle kalınız.