Değerli okuyucular; bu haftadan itibaren haftalık olarak,  hukuki haklarınız ve hukuki sorunlarınız için yol gösterici nitelikte olacak yazılarımızla sizlerle buluşacağız. Merak ettiğiniz ve bilgi sahibi olmak istediğiniz hukuki konular için bize yukarıda bulunan iletişim adreslerimizden ulaşabilirsiniz. ''Haklarınız'' kategorisi ile başlayan bu köşe yazısı serüvenimizde bu hafta, boşanma davalarında haklarınızın neler olduğuna değineceğiz.

Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, Türkiye'de  evlenen çiftlerin sayısı 2019 yılında 542 bin 314 iken; 2020 yılında %10,1 azalarak 487 bin 270 olmuş. Boşanan çiftlerin sayısı 2019 yılında 156 bin 587 iken 2020 yılında %13,8 azalarak 135 bin 22 olmuş. Bu istatistikler bize evlenme hızına bakıldığında bu hızın düşüş gösterdiğini fakat boşanmaların grafik şekilleri üzerinde aynı doğrultuda devam ettiği gerçeğini gözler önüne seriyor.

Boşanmaların ötesinde evli kalanların istatistiği çıkarılsa durumun ne kadar vahim olduğu da gözlemlenebilir. Bir başka anlatımla; boşanma süreçleri kolay olsa ve sorunsuz hemen boşanılabilse, boşanan sayısı evlenen sayısını geçer. Hatta “Evliliğinizde mutlu musunuz?” gibi bir soruyu çiftlere sorsalar, evlilik müessesini bile tartışmaya başlarız.

Evliliğe ''başarı'' olarak bakan bir toplum olduğumuz düşünüldüğünde esasında bu tablo bizi yanıltmıyor. Fakat mutsuz, sorunlu bir evliliğin devamını başarı olarak görmek işten bile değil.  Zira ''başarı'' hayatta her şey değildir. Bertrand Russell'ın kulağıma küpe bir sözü vardır. Aşağı yukarı şöyle der; "Başarı, hayatı güzel kılmak için gerekli ögelerden biridir ancak diğer tüm ögelerin feda edilmesi pahasına elde edilmişse; çok pahalıya mal olmuş demektir."

Bir müvekkilim anlatıyor:  Genç yaşta evlenmiş, evliliğin başarı olarak görüldüğü bir ailede... ''  O zamanlar çok mutluydum evlenmiştim ya; eşe, dosta karşı her şeyi başarmış hissediyordum. Yıllar geçti; sevgi parçası bile kalmadı içimde. Eşim evine bakıyor, çocuklarını seviyor fakat bizim hiçbir noktamız kalmadı. Oturup iki laf edemiyoruz. Ben bu evlilikle sessiz ölüm istemiyorum... ''  Bu ''sessiz ölüm'' çok dokunmuştu içime.
Tüm bu gerçekleri kavradıktan sonra bugün, boşanma davası açmak isteyen/ açan kişilerin boşanma davasındaki haklarına birlikte değineceğiz.
Boşanma davasında genel anlamda haklarımızı sayacak olursak: ayrı yaşama hakkı,  aile konutu şerhi konulmasını isteme hakkı, 6284 sayılı yasadan kaynaklanan koruyucu tedbirlerin uygulanmasını talep etme hakkı, iştirak nafakası hakkı, yoksulluk nafakası hakkı, velayet hakkı,  maddi tazminat hakkı, ortak konutun özgülenmesini talep etme hakkı, çocuk ile kişisel ilişki kurma hakkı,  tedbir nafakası hakkı, çocuk için tedbir nafakası hakkı, manevi tazminat hakkı,  ziynet eşyası alacağı hakkı, mal rejiminden kaynaklı alacak ve haklar, çocuğun teslim edilmesini talep etme hakkı, çocuğun tedbiren velayetini talep etme hakkı, kişinin kendi eşyalarını talep etme hakkı şeklinde sayabiliriz.
Bu talepler, boşanma davasındaki kusur oranına göre değişkenlik gösterir. Örneğin, eşine boşanma davası açan bir kadın, eşinin onu aldattığını iddia ediyor ve manevi tazminat talebinde bulunuyorsa bu iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. Kadın eşin bu konuda bir delili olmadığını , davayı ispat edemediğini ; erkek eşin de kadın eş tarafından mesaj yolu ile ağır hakarete maruz kaldığını düşünelim. Bu örnekte erkek eş, karşı dava açmak yolu ile hakarete ilişkin mesajları mahkemeye sunarak iddiasını ispat ederse kadın eşin davası ve tüm talepleri ''kusurlu olduğu için''  reddedilir. Karşı davasını ispat eden erkek eş davasında ''kusursuz taraf'' olması sebebi ile açmış olduğu davasını kazanır.  Bu sebeple boşanma davalarında kusurun tespiti, gerekli delillerin toplanması için bir avukattan hukuki destek almak elzemdir.
Boşanma davası açacak olacak kişilerin aklındaki bir başka soru ise, davayı açan kişinin kadın /erkek olmasının davaya etkisinin olup olmadığı sorusudur. Bu noktada davayı açan kişinin kadın veya erkek olması fark etmeksizin, dava süreçleri aynı şekilde ilerleme gösterir. Kanunlarımıza göre davadaki işlemler cinsiyete göre değil; davanın şekline göre ayrımlara uğrar.  Son söz, en kötü karar kararsızlıktan iyidir. Bir başka yazımızda görüşmek üzere.