Bana kalırsa ülkemizin geçirdiği şu son on beş yıl belki de aradan elli yıl bile geçse kolayca çözümlenemeyecek sorunlar yumağını kucağımıza yuvarladı.

Şimdi durduk yerde bunlar da nereden çıktı diye sormayın hemen. Elbette böyle düşünmemin kendime göre doğru bulduğum birçok yanı var. Yani demek istiyorum ki, karamsar düşüncemin belirli nedenleri olmalı.

Gazetelerimizde her gün beni bu karamsar düşüncelere yönelten dizi dizi haberleri okuyoruz. "Çocuklarınızı okula yollamayın broşürü" şeklindeki bir gazete haberini nasıl olur da olumlu yönde değerlendirebilirim? Gördüğümde gözlerim fal taşı gibi açıldı, haberin ayrıntılarını okuyunca dehşete düştüm. İç sayfalardakileri okumama gerek bile kalmadı. Zira haber başlığının hemen altında bir ön bilgi verilmekteydi. Alın, onları da yazayım belki o zaman korkularımın temel nedeni hakkında bilgilenirsiniz. Gaziantep'te "Demokrasi ve okullar bir kurttur" denilerek, çocuklarınızı zorunlu eğitimden koruyun ki cehennem ateşinde yanmayasınız" çağrısı yapılan broşür dağıtıldı.

Ey okurlar, işte böyle! Artık bu haberin iç sayfadaki ayrıntılarını okumaya gerek var mıdır size göre?
Hem bakınız bu üst bölümdeki haberi veren gazetenin gene birinci sayfasında bir başka haber daha dikkatimi çekti. Onu da biraz olsun yansıtayım sizlere. "Atatürk posteri astırmayan, o müdüre skandal destek: Bartın'da halkın protesto ettiği Milli Eğitim Müdürü Yaşar Demir'e, Memur-Sen, Hak-İş ve Ensar Vakfı sahip çıktı. Atatürk posteri astırmayan müdürün hikâyesinin ne olduğunu bildiğinizi sanıyorum, dolayısıyla fazla açıklama yapmama gerek yok.

Bu geçen haftanın çok ilginç olaylarını da yazmakta yarar vardır. Nedir onlar; AKP Genel Başkanı Sayın Cumhurbaşkanımız geçmişte Bir Milyon lira ile tuvalete gittiğimizi oysa kendilerinin iktidarları döneminde paradan ALTI sıfır atıldığı için şimdilerde tuvaletlere BİR lira ile gidebildiğini AKP Giresun İl Kongresi'nde açıkladı. Ve tahmin edip bildiğiniz üzere salon alkışlardan inledi.

Bu kadarı, elbette yetmeyecektir. AKP Genel Başkanı Sayın Cumhurbaşkanımız bu kere AKP Samsun İl Kongresi'nde partisinde bir metal yorgunluğunun yaşandığını fakat bu kere Afrin Harekâtıyla sorunun çözüldüğünü gayet güzel bir şekilde anlattı. Afrin'de savaşanların TSK'nin askerleri mi yoksa AKP militanları mı olduğu şüphesi bizlere anı olarak kalmış oldu.

Daha neler yazabiliriz? Çocukluğumuzda arkadaşlarımıza nispet yapmak için "Oh olsun" derdik. O halde İstanbul'daki AKM'nin yıkılmasının hikâyesinin toplumumuza nasıl yansıtıldığını lütfen anımsayınız.

Ülkemizin aydınlanma hareketleri büyük ölçüde Osmanlı İmparatorluğu'nun 19. yy başlarında Fransız İhtilali'nden etkilenmesiyle başlamıştır. Sultan II. Mahmut döneminde hatta III. Selim döneminde başlayan yenileştirme çalışmaları hızlanarak ta II. Sultan Abdülhamit'e kadar sürüp gelmiştir.

İnanın günümüzde yaşanan gerici kafanın uygulamaları Sultan II. Abdülhamit döneminde yaşanmış olsaydı şimdilerde yere göğe koyamadıkları o padişah Abdülhamit bunları ya sürgün gönderir ya da zindanlarda ölüme teslim ederdi. Biliniz ki; benim söylemek istediğim de bu düşüncemde saklı.

Başta Mutafa Kemal olmak üzere yeni devleti yani Cumhuriyeti kurarlarken ilerici düşüncelere sahip, içleri bu yönde heyecanla dolu bir alt yapıyla ortaklaşa çalışma şansına sahiptiler. Elbette Osmanlı İmparatorluğu'nun o günkü ahalisi fevkalade cahil ancak o ölçüde kendisini yönetenlere karşı itaatkâr bir yapıya sahipti. Dünya Savaşı'ndaki başarılar; bir Çanakkale, bir Kut'ülamare zaferleri, bir Kanal Seferi'nin etkinliği, Galiçya'lar ancak bu sayede gerçekleşebilmiştir.

Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet; bu inanca sahip olan insanlarla kurulabilmiştir. Mustafa Kemal Atatürk daha bu soyadını bile almadan Cumhuriyetin ilk yıllarında "Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır" diyerek yeni devletin felsefesini  açıklamıştır.

Ben kendi düşünceme göre Yüce Atatürk şimdi, günümüzde bu sözleri söylemiş olsa inanın kendisini recm ederlerdi.
Demem o ki muhalefet partileri seçimleri kazanmış bile olsalar işleri zor olacaktır. Ülkeyi düzeltmek için belki ELLİ sene bile yetmeyecektir. İyi düşünmek gerek. Allah onlara sabır ihsan etsin.  
Esenlikle kalınız...