Geçen haftaki yazımda, Ege Zeytin ve Zeytinyağı ihracatçıları Birliğinin 24 Ekim 2024 tarihinde birlik binasında gerçekleştirdiği basın toplantısına katıldığımızı anlatarak, Türkiye’de 41 ilde 500 bin zeytin üreticisini ilgilendiren, hasat döneminin değerlendirildiği toplantı sürecinde iç ve dış pazarlardaki zorluklara ve beklentilere dikkat çekmiştim.

Toplantıda, 2023/24 ihracat sezonunun sonuna geldiğimiz bu dönemde, tüm illerde yeni rekolte çalışmalarının tamamlandığını öğrendik. UZZK verilerine göre ülkemizde 200 milyonun üzerinde zeytin ağacından bu yıl elde edilecek toplam zeytin rekoltesinin 3 milyon 600 ton, sofralık zeytin rekoltesinin 750 bin ton, zeytinyağı rekoltesinin ise 475 bin ton olması bekleniyor.

İşte, tam bu noktada iki konu ön plana çıkıyor.

2024-25 sezonunda ihracatımız ve iç piyasanın durumu.

Bilindiği üzere, dünya zeytinyağı üretiminin yaklaşık yarısını karşılayan İspanya’da son yıllardaki kuraklık ile olumsuz hava koşullarının ardından, 2024/25 sezonunda üretimde artış bekleniyor. Benzer durum Yunanistan açısından da geçerli. Yani, 2024/25 sezonunda dünya genelinde zeytinyağı üretiminde artışlar bekleniyor.

Sonuç olarak, bu sezon ürünün bol olması nedeniyle ihracatta zorlanabiliriz.

Bir tarafta bu zorluğa bağlı olarak iç piyasada meydana gelebilecek ürün artışı diğer tarafta da rekor seviyede gerçekleşmesi mümkün dahili üretimimiz.

Bu tablo karşısında da tüketiciler önümüzdeki süreçte, umutla zeytinyağı fiyatlarının düşeceğinin beklentisi içindeler.  

Geçen yıl bazı firma ve markalarda zeytinyağı etiketleri 400 TL/kg kadar yükselmişti.

Yıllardır, yazılı ve görsel basında zeytinyağının faydaları anlatılmış, tüketiciler katı yağdan uzaklaşarak ‘Altın Sıvı’ya yönelmişti. Sağlıklı yaşam için zeytinyağı vazgeçilemez konuma gelince bu ilginç durum (fiyat ve alışkanlık) bazı uyanıklar tarafından fırsata çevrilerek tağşiş ve taklit döneminin başlamasına neden olmuştu.

Özellikle bazı küçük firmaların önderlik ettiği yeni bir sektör ortaya çıkmıştı. Buna daha sonra pazarlama alanı olarak pazar yerlerini kullanan uyanıklar da eklenince tağşiş ve taklit üretimi büyük oranlara ulaşmıştı.

Buradaki en büyük tehlike, sağlık sorunlarıydı. Sağlıksız ürünlerin tüketilmesi gündeme gelmişti.  

Yüksek fiyatlarla baş edemeyen tüketiciler daha ucuza alabildiği karışık, sahte (tağşiş) ürünlere yöneliyordu.

Sonunda bu düşündürücü ve tehlikeli gidişatı değiştirmek için Tarım ve Orman Bakanlığı devreye girdi ve yapılan baskınlarla (tağşiş ve taklit) zeytinyağı ürünlerini piyasaya süren üretici işletmelerin isimleri açıklanmaya başladı.

Ancak, son derece değerli bu denetimlerin beklenen olumlu sonuçları verebilmesi için; kontroller aralıksız devam etmeli, taklit ve tağşiş yapan firmalara verilen cezalar caydırıcı olmalı, gerekirse işletmeler kapatılmalı ve bu işletme sahiplerinin farklı isim ve unvanlar altında (oldukça yaygın) üretim yapmaları engellenmelidir.

Temennimiz odur ki; 2024/25 sezonunda iç piyasada oluşacak zeytinyağı fiyatları hem üreticimizi hem de tüketicilerimizi memnun etsin.

Oluşacak böyle bir Pazar nedeniyle, tüketicilerin de ‘daha ucuz’ diyerek sağlıksız ürünlere yönelmeyeceğini tahmin ediyorum….