Geçtiğimiz günlerde milyonlarca öğrenci ve yakınının heyecanla beklediği üniversite giriş sınavı sonuçları açıklandı. Bir kısmı hedefledikleri üniversite ve bölümü kazanarak mutlu, bir kısmı ise hayalkırıklığı yaşadı. Umarım bu sınav sonucunda fakültelere yerleşen öğrenciler, aldıkları eğitime paralel işlerde görev alır ve ülkemize katkıda bulunurlar. Fakat, üzülerek ifade etmek gerekirse normalde söylemeye bile gerek olmayan bu temenni, ülkemiz için sadece bir hayal.
Son dönemlerde hastanelerde işe elverişlidir raporu almak için başvuranların büyük bir çoğunluğu silahlı özel güvenlik sertifikası almak ya da bu alanda çalışmak isteyen gençler. Bir çoğuna eğitimlerini sorduğumda çeşitli üniversiteler ve fakülteleri söylüyorlar. Kimyager adayları, öğretmen adayları, iktisat okuyanların, hepsi iş sahibi olabilmenin yolu olarak güvenlik elemanı olmayı görüyorlar. Kimi diyor ki 'başvurduğum hiçbir işe olumlu yanıt gelmedi. Son bir ümit belki bu alanda evime ekmek götürebilirim', kimi diyor ki 'fabrikada tüm gün çalışıp, yorulacağıma fabrika kapısı önünde tüm dikilir yine aynı ücreti alırım. Aynı parayı alacaksam enayi miyim, yorucu bir işte çalışayım'. Aslında iki yaklaşım da ülkemizin sosyoekonomik ve kültürel olarak ne kadar kan kaybı yaşadığını gösteriyor. Öğretmen olma hayaliyle fakülte okuyan genç, sosyoekonomik çöküntü içindeki ülkede çözümü kendi eğitimiyle hiç bir ilgisi olmayan alanda arıyor. Tüm gün çalışıp aynı parayı alacaksa hiçbir şey yapmadan kapı önünde durmayı tercih eden genç de kültürel olarak çöküşümüzün adeta sembolü. Üretmek istemeyen, ter dökmeden ekmek kazanmak isteyenler bu yeni nesil kültürün ürünü maalesef. Tabi bir de iş fırsatlarını elinin tersiyle itenler var. 'O paraya çalışacağıma evde otururum daha iyi' ya da 'çalışırsam, babam verdiği harçlığı keser. Aynı kapıya çıkar' yaklaşımı ile tembelliği tercih eden ve bir anlamda hiçbir zaman teklif alamayacağı işleri bekleyenler de bu kültürel çöküşün ürünü bence.
Herkes üniversite okuyacak, her şehirde üniversite olacak sloganı ile başlayan eğitim harekatı maalesef gelinen noktada çökmüştür. Artık herkes üniversite görünümlü lise mezunudur ülkemizde. Her şehirde açılan üniversiteler, kaliteli lise ayarında dahi öğrenci yetiştirememektedir. Eğitim, öğretim sistemi sorgulamayan, hedef koyamayan, üretemeyen bireyler yetiştirmektedir. Televole kültürü ile başlayan sosyal çöküş mafya içerikli dizilerle zirve yapmıştır. Gençler, üretmeden köşe dönme hayalleri ile yaşamakta ve eğitim artık hedef olmaktan çıkmaya başlamıştır.
Yurdumun her köşesinde giderek artan sayıda İmam Hatip Liseleri açılıyor. Çağın mesleği de silahlı özel güvenlik. Bu ikisini birleştirdiğimde kapı önlerinde dua ederek güvenlik sağlayan gençler gözümün önüne geliyor. Ne dersiniz? Silahlı güvenlikten çok daha tercih edilebilir olabilir mi?