Hafta sonu yurt çapında çıkan orman yangınları özellikle Ege bölgesi ve İzmir çevresinde yoğunlaştı. Ülkenin üçüncü büyük kentinde ancak üç günde kontrol altına alınabilen yangında yüzlerce hektar kül olurken, içlerinde bizlerin yüreklerinin de olduğu gibi, çok sayıda canlı yandı, zarar gördü.

Yaz aylarında hava sıcaklıklarının artmasıyla orman yangınları dünyada sıkça karşımıza çıkmaktadır. Ama aynı günde aynı saatlerde farklı bölgelerde başlayan yangınların, art niyetle ve belli amaçlarla çıkarıldığı açıktır. Bu katliama sebep olanlardan devlet ve kamuoyu mutlaka hesap sormalıdır ve rant uğruna bu gözü dönmüşlükleri yapanların ve sonuçlarından avanta sağlayacakların çanlarına ot tıkanmalıdır. Yangını çıkartanlara karşı alınan tedbirlerin eksikliği, yangını söndürmedeki yetersizliklerle birleşince ortaya büyük bir çaresizlik çıktı. Üç gün boyunca yangına uçakla müdahale edilememesi kamuoyunda bolca tartışıldı. 2010lu yılların başından beridir, kendi milli uçağını uçaracağını iddia eden bir ülkede, yangında uçakların motor arızası ve diğer sebeplerle havalanamaması tam bir çelişkiydi. Oysa Türkiye'de 35 yıldır yangın söndürme faaliyetlerini Türk Hava Kurumu gerçekleştiriyordu. Kurum, Avrupa'nın en büyük uçak yangın hava söndürme filosuna sahip. Fakat bu yıl yapılan ihaleyi kazanan özel helikopter şirketinin elinde hiç yangın söndürme uçağı bulunmuyordu. Bu sebeple yangınlara sadece helikopter ile müdahale edilebildi. Bu işin uzmanı değiliz ama devletin yangın söndürme gibi hayati bir konuyu ihale ile birilerine vermesi sizlere de garip gelmiyor mu?

THK'nın eski başkanı Erdoğan Karakuş, uçakların yangın bölgesine helikopterlerden üç kat daha hızlı ulaşabileceğini ve daha yüksek su boşaltma kapasiteleriyle söndürme işleminde çok daha etkili olabileceğini vurguladı.
Karakuş, 2002'de Marmaris'te yaşanan yangına dair bir örnek vererek söndürme işleminde uçakların önemini şöyle açıkladı: "2002'de Marmaris'teki bir orman yangınında Bakanlık sadece helikopterleri denemek istedi. Beni arayıp 'THK uçakları bu yangına karışmasın' dediler. Marmaris tam üç gün yandı ve alevler kontrol edilemeyince bizi yeniden göreve çağırdılar. Biz müdahale edince söndürdük. Tam 165 yangına uçaklarımızla müdahale ettik ve tamamını kısa sürede söndürdük." Siz dostlarıma sormak istiyorum, bir yangına müdahaleyi, başka bir yöntemi denemek için engellemeyi aklınız alıyor mu?

Şimdi yaraları sarma ve bu talana karşı uyanık olup, dirençli olma zamanı. Yangında orman vasfını yitirmiş arazilerin akıbeti, bu katliam gibi yangınlarda can vermiş canlıların namusu adına bize yüklenmeli. Hepimiz, aylar, yıllar geçse de, bu arazilerin namus bekçileri olmalıyız. Bu alanların yeniden yeşillendirilmesi, hepimizin tabiat anaya ve vicdanlarımıza karşı bir borcu olmalıdır.