Barış Manço, Erkin Koray ve Fikret Kızılok'la Anadolu rock müziğinin dört öncüsünden biri sayılan rock müziği sanatçısı, besteci ve oyuncu Cem Karaca vefatının 21. yılı.
Başlangıçta "rock'n roll" tarzı müzikler yorumlayan Karaca'nın Anadolu ozanlarını keşfederek "Anadolu Rock" efsanesini kurması ve nihayet kendi sesini bulduğu meşhur şarkılarıyla yıldızının parladığı 1970'lerde yıldızı parlamıştı.
O 70'ler ki 80'lere dek, Cem Karaca'nın Cem Karaca olduğu yıllar… İlk gençliğinde müzisyen olabilmek için ailesinin engellerine nasıl başkaldırdıysa, kariyerinde zirveye çıktığı bu yıllarda da toplumcu sanatını icra ederken karşısına çıkan engellere öyle başkaldırmıştı Karaca.
Kendini, iç sesini dinleyen Cem Karaca, kurucularından olduğu müzik gruplarının dağılması ve yalnız kalması pahasına başının dikine gitmemiş olsaydı, belki de bugün kült olmuş o efsane şarkıların hiçbiri çıkmayacaktı ortaya.
Lakin Cem Karaca'nın hayatında 12 Eylül (1980) askerî darbesi, büyük bir trajediye neden oldu. 1980-85 arasında yaşadıkları, o efsane şarkılarının halk tarafından sahiplenilmesi dolayısıyla emperyalistlerin taşeronu cuntacıların Karaca’yı vatandaşlıktan çıkarması hem Karaca'ya hem de "aydın-emekçi topluma" zulmü olarak geçti tarihe.
“Sınıfsal gerçekliği anlatmak istedim” diyerek yaptığı Tamirci Çırağı, Resimdeki Gözyaşı, Yoksulluk Kader Olamaz, Deniz Üstü Köpürür, Çok Yorgunum, Islak Islak, Ömrüm, Sevda Kuşun Kanadında, Bu Son Olsun gibi dünyamıza en güzel şarkıları armağan eden, 8 Şubat 2004'te aramızdan ayrılan Cem Karaca’nın yaşamından kesitleri Haber Ekspres okurları için paylaşıyoruz…
Cem Karaca: Bakırköy'de başlayan yaşam
Asıl adı Muhtar Cem Karaca olan sanatçı, Ermeni asıllı opera ve tiyatro sanatçısı Toto Karaca (Irma Felekyan) ile tiyatro sanatçısı Azeri Mehmet İbrahim Karaca'nın oğlu olarak 5 Nisan 1945'te İstanbul'da dünyaya geldi.
Kendisini "Anadolu rock ozanı" diye tanımlayan, Anadolu rock müziğinin kurucularından Karaca, yeteneğini fark eden annesi sayesinde 6 yaşındayken müzik eğitimine başladı.
İstanbul'daki Rum azınlıklara yönelik gerçekleştirilen 6-7 Eylül olayları, Toto-Mehmet Karaca'nın Bakırköy'deki evinde de hissedildi. Olaylar durulduktan sonra Cem Karaca, Robert Koleji'ne kaydoldu.
Sahne tozunu küçük yaşlarda yutmasına karşılık Karaca, doktor ya da mühendis olmayı istedi. "Suadiyeli Nesrin" olarak hatırladığı bir genç kızı etkilemek için sokak ortasında söylediği şarkı, müzik kariyerinin başlangıcını oluşturdu.
Beyoğlu Spor Kulübünün lokalinde arkadaşlarını kırmayıp sahneye çıkarak profesyonelliğe adım atan Karaca, daha sonra "Dinamitler" ve "Jaguarlar" adlı gruplarla "rock and roll" parçaları seslendirdi.
Babasından "Buraların müziğini yap" tavsiyesi
Hariciyeci olmasını istediği oğlunu şarkıcılıktan vazgeçirmek için her şeyi yapan Mehmet Karaca, sahnede Elvis Presley şarkıları seslendiren oğlundan, "Aman Adanalı" türküsünü istemesi için adam kiraladı, oğlunu yuhalattı.
Annesinin desteğini alan sanatçıyı bu sevdadan vazgeçiremeyen Mehmet Karaca, oğluna, "Buraların müziğini yap" tavsiyesinde bulundu.
Cem Karaca, liseden sonra eğitimine devam etmedi.
Tiyatro oyuncusu Semra Özgür ile 1965'te ilk evliliğini yapan sanatçı, evlendikten üç gün sonra askerlik görevi için Antakya'ya gitti. Askerlerin bağlama eşliğinde yorumladığı bir türkü, Karaca'yı etkileyerek müziğinde adeta dönüm noktası oldu.
Unutulmaz sanatçı, bir röportajında bu anısına değinerek, "Ben o güne kadar ne garip, ilkel bir müzik diye düşünürken bir de baktım ki benim o anda içinde bulunduğum hissiyatı, o müzik canlandırıyor, dile getiriyor, anlatıyor" ifadelerini kullanmıştı.
Batı enstrümanlarıyla Anadolu müziği yapma kararı alan Cem Karaca, vatani görevini bitirip İstanbul'a döndüğünde Mehmet Soyarslan'ın kurduğu "Apaşlar" grubuyla çalışmaya başladı.
Sıkı dost olduğu Aşık Mahsuni Şerif'in türkülerini seslendirdi
Cem Karaca, bir plak şirketinde tanışıp sıkı dost olduğu Aşık Mahsuni Şerif'in türkülerini de repertuvarına aldı.
Hürriyet gazetesinin 1967'de düzenlediği Altın Mikrofon yarışmasına sözleri Erzurumlu Emrah'a ait "Emrah" bestesiyle katılan sanatçı, birinciliği "Mavi Çocuklar"a kaptırarak ikinci oldu.
Cem Karaca ve Apaşlar'ın ilk plağı, Hürriyet gazetesi tarafından yayımlandı. Grup, aynı yıl "Hudey", "Vahşet" ve "Bang Bang-Bir Anadolu Hikayesi" eserlerinin olduğu bir 45'lik daha çıkardı.
Almanya'ya giden Karaca ve Apaşlar, Fredy Klein Orkestrası ile şarkılar kaydetti. Türkiye'deki en önemli popüler müzik eserlerinden birisi olarak nitelendirilen sözü ve müziği Mehmet Soyaslan'a ait "Resimdeki Gözyaşları" da bu kayıtlar arasındaydı. Şarkı ilk kez 1968'de "Resimdeki Gözyaşları/Emrah" adlı plakta yer aldı. Karaca, bir röportajında "Ağır Roman" filmiyle 1997'de müzikseverlerce yeniden keşfedilen şarkının, Mehmet Soyaslan'la gittikleri Moğollar konserinden sonra "Ne yaparız da onları sollarız" diye kara kara düşünürken ortaya çıktığını anlattı.
Daha önce tiyatro deneyimi olan Karaca 1970'te, başrolleri Murat Soydan ile paylaştığı, Yücel Uçanoğlu'nun yönettiği yerli kovboy filmi "Kralların Öfkesi"nde oynadı.
Cem Karaca ve Barış Manço
"Yoksulluk Kader Olamaz"
Usta sanatçı, 1971'de müzik çalışmaları için Kardaşlar grubuyla Almanya'ya gitti. Plak çalışmalarını tamamlamak üzereyken, "sosyal gelişmenin ekonomik gelişmeyi aştığı" gerekçesiyle NATO'cu generaller 12 Mart 1971 muhtırasını yayımladı ve darbeyle birlikte "cadı avı" başladı. "Oy Gülüm Oy" plağının toplatılması kararı alınınca Almanya'da bir süre daha kalan Cem Karaca ve grubu, daha sonra yurda döndü.
Müzik yolculuğuna Moğollarla devam eden Karaca, 1974'te "Namus Belası" ve "Gurbet" şarkılarının olduğu bir 45'lik çıkardı. "Namus Belası", ilk günden itibaren listelerin en üst sırasında yer aldı.
Daha sonra Moğollarla vedalaşan sanatçı, Kardaşlar grubundan ayrılan Ünol Büyükgönenç'i birlikte çalışmaya ikna ederek Dervişan'ı kurdu. Karaca ve Dervişan, müzikte progress ve rocka yaklaşırken "Tamirci Çırağı", "Kavga", "Parka", "İhtarname", "Yoksulluk Kader Olamaz", "İşçi Marşı", "Maden Ocağının Dibinde" şarkılarına imza attı.
Dervişan'dan ayrıldıktan sonra Barış Manço'nun kurduğu Kurtalan Ekspres'le de çalışan sanatçı, "Edirne'den Ardahan'a" söyleminden esinlenerek ismini verdiği "Edirdahan" grubunu kurdu. Karaca ve Edirdahan, 1978'de "rock opera" olarak nitelendirilen "Safinaz" albümünü çıkardı.
Filistin davasına destek verdi
Karaca, Filistin sorununa da duyarsız kalmayarak, ünlü şarkıcıları ağırlayan İzmir Enternasyonal Fuarı'nda boş zamanlarında Filistin standına destek verdi.
"Bir gün mutlak döneceğiz yavrum/Gün ışırken yuvamıza seninle" sözleriyle başlayıp, "Özgürlük kanımız oldu şimdi yavrum/Zaptedilmez toprağıma girmeyle/Bir sabah gün ışırken ilk duyduğun yavrum/Zafer çığlıkları olacak ülkemizden" şeklinde sona eren "Mutlaka yavrum" şarkısının bu versiyonunu Filistin davası için yazdığı belirtilen Karaca, konserlerinde "Adiloş Bebe" şarkısını da Filistin'e ithaf ederek seslendirdi.
Türkiye'deki politik gerginliğin, karmaşanın ve kamplaşmanın en üst düzeye çıktığı 1979'da, "1 Mayıs Marşı" plağı nedeniyle yargılanan, konserleri olaylı biten usta sanatçı Almanya'ya gitti.
Karaca, hakkında açılan davadan ceza alacağına kesin gözüyle bakıldığından yurda dönmedi, 7 Nisan 1980'de kaybettiği babası Mehmet Karaca'nın cenazesine de katılamadı.
200 yılla yargılandı, 1983'te vatandaşlıktan çıkarıldı: Gurbetin acısı
Cem Karaca, Dervişan sonrası çoğu Kurtalan Ekspres'ten olmak üzere bir müzik grubu kurdu. Adını da Türkiye'nin iki ucu olan Edirne ve Ardahan'dan esinlenerek Edirdahan koydu. Ancak grup 20 gün sonra Kurtalan Ekspres elemanlarının eski gruplarına dönmesiyle eleman değişikliğine uğradı.
1979'da grubun dağılmasıyla Cem Karaca da uzun yıllar sonra ilk kez yanında bir grup olmadan solo olarak çalışmaya başladı. Karacak bu Bu dönemde Almanya'ya taşındı. Çoğu Nazım Hikmet şiirlerinin besteleri olan Hasret albümünü yayımladı. Karaca, Mart 1980'de Sıkıyönetim Mahkemesi'nde "1 Mayıs" plağından "komünizm propagandası" iddiasıyla yargılanmaya başladı
Selda Bağcan'la Münih'teki 1 Mayıs gösterisinde çekilen fotoğrafının bir magazin gazetesinde, "Cem Karaca gizli hesaplar peşinde" başlığıyla yayımlanması, Karaca'nın hayatında yeni bir dönüm noktası oldu.
Usta sanatçıya, "yurda dön" çağrısı yapıldı. Yurtdışı turnesindeyken Türkiye’de 200 yıl cezayla yargılandığını öğrenen ve avukatlarının "sakın gelme" uyarısını dikkate alan Karaca, 12 Eylül 1980 darbesinden sonra 6 Ocak 1983'te vatandaşlıktan çıkarıldı.
Başka bir ülkenin vatandaşlığına geçmeyi tercih etmeyen sanatçı, Birleşmiş Milletlerin vatansızlar için sağladığı pasaportla hayatını sürdürdü.
Usta müzisyen Almanya yılları için "Gurbetin acısını dindirecek bir merhem henüz keşfedilmedi. İnsan içinde yaşıyor onu. Kemiklerine kadar yaşıyor. Allah kimseye vermesin böyle bir sıkıntı" demişti.
Almanya'da birlikte tiyatro da yaptıkları annesi Toto Karaca'nın ziyaretleriyle teselli bulan Cem Karaca, müzikten kopmadı. Cem Karaca, Almanların çoğu kez Türkler için kullandığı, kavruk, esmer tenli insanlara yakıştırdığı kelime olan, hakaret de sayılabilen "Kanaken" ismini verdiği grubuyla, göçmen işçilerin yaşadığı sorunları anlatan rock şarkılara imza attı.
Şarkılarında "On beş yıldır gurbet elde mark ile ırgat/Alamanya yıllarımı bana geri ver", "Bizim elin boranına selamın söyle/Alamanya soğuğunda berbat haldayım", "Entegrasyon dedikleri/Beni benden almak ise/Beni benden almayın dost/Türk'ten Alman olamaz ki" diyen Cem Karaca, Almanca olarak da eserler seslendirdi.
Özal’ın isteğini reddetti: Ben sol çizgide bir şarkıcıyım
Cem Karaca, Mehmet Barı ve Mesut Yılmaz'ın aracılığıyla Hannover Fuarı nedeniyle Almanya'da bulunan dönemin Başbakanı Turgut Özal ile görüştü.
Münih'teki bir otelde gerçekleşen bu görüşme, "Cem Karaca, Özal'ın elini öptü, af diledi" şeklinde yansıdı. Görüşmeden yaklaşık iki yıl sonra sanatçı, 27 Haziran 1987'de yurda döndü.
Tedirgin şekilde ülkeye döndüğünde bir polis tarafından "Yurdunuza hoş geldiniz" şeklinde karşılanan Cem Karaca, ertesi gün duruşmaya çıkmak için yargılandığı Fethiye'ye gitti. Duruşmada aklandı ve verdiği ilk konseri Başbakan Turgut Özal da izledi.
En az gurbet kadar ağır gelen "döneklik" suçlamalarına sanatçı, "Yarım Porsiyon Aydınlık", "Ben döneksem döndüm diye memleketime/Döndüm ulan döndüm işte oh be" sözlerini içeren "Oh Be", "68'linin türküsü", "Sen Seni Bil" şarkılarıyla ve röportajlarla karşılık verdi.
Bir röportajında soru üzerine Özal'ın çok sevdiği, "Arım Balım Peteğim" şarkısını "Alaturka söyleyemem" diyerek seslendirmeyeceğini belirten Karaca, "Ben sol çizgili bir şarkıcıyım. Vatan haini denilerek vatandaşlıktan atılmış bir şarkıcı ülkesine dönüyor. Burada 'Nereden sevdim o zalim kadını' demiyorum. Pırıl pırıl bir Türkiye özlemimi anlatan şarkılar söylüyorum. Benden yumruklarımı sıkıp sahnede 'Bağımsız Türkiye, yıkacağız, keseceğiz, biçeceğiz' bekliyorlarsa yok arkadaş" ifadelerini kullanmıştı.
Sanatçı, Türkiye'ye döndükten sonra maddi sıkıntılar yaşadı. Cahit Berkay'ın ikna çabaları sonunda 1990'da Kuşadası Altın Güvercin Müzik Yarışması'na giren Karaca, "Kâhya Yahya" şarkısıyla birinci oldu.
Cahit Berkay ve Uğur Dikmen ile müzik yolculuğunu sürdüren sanatçı, "Rap Diye Rap Rap", "Islak Islak", "Kerkük Zindanı", "Bindik bir Alamete" şarkılarıyla ününü katladı.
Cem Karaca, yıllarca yasaklı olduğu TRT'de 1994'te "Raptiye" isimli program yaptı ve Flash TV'de de "Efendime Söyleyeyim" isimli programa imza attı.
Annesi Toto Karaca'dan dolayı Ermeni müziğiyle de ilgilenen sanatçı, son dönemi sayılan yıllarda "Töre", "Sevda Kuşun Kanadında", "Dur be Yeter" şarkılarını Türkçe sözlerle seslendirdi.
Usta sanatçı, küçük rol üstlendiği, Gani Müjde'nin "Kahpe Bizans" filminde üç şarkı yorumladı.
Vefatı
Cem karaca, ikinci evliliğini tiyatrocu Meriç Başaran ile üçüncü evliliğini Emrah Karaca'nın annesi Feride Balkan ile yaptı. Balkan'dan ayrıldıktan sonra ilk eşi Semra Özgür ile yeniden evlenen sanatçı, beşinci evliliğini ise İlkim Karaca ile yaptı.
Mahsun Kırmızıgül ile "Hayat Ne Garip", Mehmet Eryılmaz ile "Hayvan Terli" ve Yeni Türkü için "Göç Yolları" şarkısını seslendiren Karaca, son büyük konserini 17 Ocak 2004'te Ankara Saklıkent'te verdi.
Son günlerinde "Yol Arkadaşları" grubuyla İstanbul'da sahne alan usta sanatçı, 8 Şubat 2004'te 59 yaşındayken solunum yetmezliğine bağlı kalp krizi geçirdi. Kaldırıldığı hastanede hayatını kaybeden sanatçı vasiyeti gereği Karacaahmet Mezarlığı'nda toprağa verildi.