Ülkemizde ve dünyada oluşan gündemler o kadar paralel ki, domino taşı etkisi gibi biri birini etkiliyor. Kendi sorunlarımızla uğraşırken aslında domino taşlarından birisi olduğumuzu unutuyoruz. Nasıldır bilirsiniz, merkezkaç kuvveti ile biri birine dayanan taşlar, en baştaki taşa dokunduğunuz anda takır takır en sondaki taş devrilinceye kadar gider. Diyeceğim o ki, bir bütünü tarumar etmek, öndekine basit bir ivme vermekle başlar.  Bugün sözünü edeceğim konu "İklim". Dünyanın bir bütün olduğunu düşünürsek, bir zamanlar konum itibariyle en şanslı ülkelerde biriydik, dört mevsimi de dolu dolu yaşayan.  Sadece haberlerde film gibi izlerdik, kasırga, hortum, sel baskını gibi afetleri. Uzun yıllar bunlardan uzak mutlu mesut yaşadık.  Güzellikleri içinde olanlar, içinde olduklarının farkında olmuyor, kıymetini bilmiyor, ta ki kaybedene kadar.

***

Bugün boğuştuğumuz aklımıza gelmeyen sorunlara "iklim değişikliği" diyorlar ve bizi de vuruyor. En başta kendi ülkemizde ve başka yerlerde yapılan doğa katliamlarının sonucu. Bizim çok da farkında olmadığımız hatta pek de umursamadığımız iklim değişikliği ve küresel ısınmanın getirdiği tehlikelere dikkat çekmek için geçtiğimiz Mart ayında öğrenciler İngiltere başta olmak üzere dünya genelinde geniş çaplı gösteriler düzenlediler. Londra'da "yok oluş isyanı" eylemcileri ana yolları ve sokakları kapatıp, meydanlara taşıdılar. BBC News, Facebook'un chatbot uygulamasıyla iklim değişikliği ile ilgili okurların sorularını topladı. Okurların yönelttiği soruları BBC'nin iklim ve bilim ekipleri yanıtladı.  Bazı ülkeler iklim değişikliğine uyum sağlamak için şimdiden adımlar atmaya başladı. Güney Kore'nin Jeju adasında (2010 yılında gitmiştim) çiftçiler artan hava sıcaklıklarıyla birlikte daha önce bölgede yetişmeyen kahve çekirdeği, papaya, Hindistan cevizi, şeker kamışı, avokado gibi mahsuller ekmeye başladılar. Londra'da Times nehrinin taşma ihtimaline karşı bariyerler yükseltildi.  

***

Birleşmiş Milletlerde küresel sıcaklık artışının önünü kesmek, önlemler almak üzere "İklim değişikliği stratejisini" ortaya koyuyor.  Paris iklim değişikliği anlaşması uyarınca zengin ülkeler küresel sıcaklık artışının önünü kesmek, önlemler almak için yoksul ülkelere "iklim finansmanı" sağlamayı kabul etti. Küresel ısı artımında etkisi olan CO2 olarak ölçülen, üretilen sera gazlarının miktarı açısından insan faaliyetlerinin çevreye verdiği ölçüyü baz alarak dana, kuzu gibi et ürünleri için beslenen hayvanların sindirim sistemlerinde üretilen güçlü bir sera gazı olup çevreye en çok zarar veren metan gazı azaltılması için azaltılması gerektiğini, yerli üretim gıdaları tüketmemiz gerektiğini söylüyor ve tavsiyelerde bulunuyor. a) Daha az kırmızı et, süt, peynir ve tereyağı satın alıp yerli üretim gıdalar alın, gıda atıklarını azaltın b) seyahat yöntemleriniz değiştirin, elektrikle çalışan otomobiller kullanın ama kısa mesafeler için yürüyün, bisiklet kullanın c) İş için seyahat etmek yerine video konferans kullanın d) Yıkanan çamaşırları kurutma makinasında değil, ipe asarak kurutun e) Evlerinize yalıtım sistemi kurun f) Her tüketim ürününde düşük karbon talebinde bulunun.

***

Yoksa giderek erimesi artan buzulların su seviyelerini tahmin edilenin ötesinde yükseltmesi,  yüz milyonlarca insanı yerinden edebilir, zorunlu göçler, yeni mülteci dalgaları ve onlarla, yüzlerle sorunla yüzleşebiliriz.  Neticede ülkemizde hunharca tahrip edilen doğa, yerin üstü ve altı, bu sorunlarla bizim de karşı karşıya gelmemize yol açıyor. Ülkemizde son zamanlarda oluşan hortum, sel baskını gibi olayları yüce bir gücün takdiri olarak algılayan, şu son 6-7 aylık korona salgını döneminde, önemini anlatıp maske taktıramadığımız insanlarımızın "Allah korusun, saklasın" cevabı da cevap değil... Allah'a inancımız tam da, onun insanlara bahşettiği en önemli şey akıldır.