HALİL ÖZCAN - Menemen Çevre ve Dayanışma Platformu'nun düzenlediği kooperatifçilik ve ekolojik tarım toplantısına çok sayıda çiftçi ve çevre gönüllüsü katıldı. Menemen Ticaret Odası Başkanı İzzet Süsoy'un da bulunduğu toplantıda çiftçinin sorunları, tüketicinin temiz gıdaya ulaşma zorluğu, tarımda kullanılan kimyasal ilaçların insan sağlığına zararları konuşuldu. Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi eski Bölüm Başkanı ve Tarım Ekonomisi Derneği Başkanı Prof. Dr. Tayfun Özkaya, tarım ilaçlarına, kimyasal gübre, mazot, yem, su, traktör gibi girdilere ödemelerin hızla artığını, üretilen ürünlerin ise fiyatının çok yavaş yükseldiğini ya da yerinde durduğuna dikkat çekti.

Çiftçinin gelir ve giderleri arasındaki farkın sürekli daraldığını ifade eden Özkaya, "Bütün dünyada çiftçiler ikili makas arasında eziliyor. Tarımı bu şekilde yapıp da içinden çıkabilen çiftçi yok. Örneğin, piliç üreticileri, süt fabrikaları üreticilerden ürün alıyor ama yemini benden alacaksın yoksa senden ürün almam diyor. Fiyatı da kendileri belirliyor. 2006'da çıkardıkları tohumculuk kanununa göre köylü fide satamaz. Bartın'da pazarda fide satan kişileri uyardılar ve yaparsanız 10 bin lira para cezası vereceğiz dediler. Fidesinden yemine herşey büyük şirketlerin elinde. İlacını verirler, yemini verirler üretirsin ama onların belirlediği fiyattan satarsın." diye konuştu.

Çiftçinin kazanması mümkün değil

Girdilere ödenen paranın azalması, üründen gelen paranın artmasıyla ancak çiftçinin kazanabileceğine dikkat çeken Özkaya, şöyle devam etti: "Endüstriyel tarım dediğimiz ilaca, gübreye ve yeme dayanan tarım, bütün dünyada çiftçileri çıkmaza sürüklüyor. Girdiler çok büyük şirketlerin elinde. Eskinden bunların bir kısmını devlet üstlenirdi. Yem sanayi vardı, Türkiye Zirai Donatım Kurumu vardı. Kısmen girdileri sübvanse ederdi ancak bunlar artık yok. Çiftçinin ürününü alan kamu kurumları ya küçültüldü ya da yok edildi. Tekel mesela Amerikan firmasının alinde. Endüstriyel sistemde çiftçinin kazanması mümkün değil. Kooperartifler yem ve gübre fabrikalarıyla anlaşabilir ancak bu da çözüm değil. Yüzde 2-3 fark eder. Buradaki tek çare kullanmaktan vazgeçmek. Tarımsal ekolojiyle tarım yapacağız. Bu, organik tarıma indirgenemez, onu da içine alan daha geniş bir tarımsal üretim faaliyeti. Bu mümkün. 50-60 yıl önce tarım bu şekildeydi. İlaçla verimi artırdılar ama artan maliyeti çıkardığınızda ele geçen para yine aynı."

Böcekleri öldürdük

Yeni bir tarımsal anlayışa ihtiyaç olduğunu kaydeden Özkaya, "Buna da ekolojik tarım deniyor. Yarın hemen buna geçemeyiz çünkü, tarım ilaçları kullana kullana böcek yiyen böcekleri öldürdük. Buna geçiş biraz sancılı, o kadar kolay olmaz. Bu uluslararası bir sorun. Danimarka, kooperatifçilik konusunda çok güçlü. Ona rağmen çiftçiler çok iyi durumda değil. Bir geçiş dönemi yaşanıyor. Tarım ilaçlarının yerine geçecek organik üretebileceğimiz ürünler var. Ağaçtan böcek ilacı üretilebiliyor. Organik tarım yapan çiftçilere satmak için ilaç üretmişler, çok da pahalı. Organik tarımı da ele geçirdiler. Kendimiz üreteceğimiz doğal ilaçlarla endüstriyel tarımı bitirebiliriz. Yoksa para kazanamayacaksınız. Kooperatifçilikle, üreticiyle tüketici direk buluşlarak üreten de tüketen de kazanabilir. Bugünkü tarımı yaparsak bunun sonu yok. Burdan çıkış yolu yok. Dünya bu anlamda krize gidiyor. Çocuklarımızın şehirdeki yaşamları çok daha kötü olacak. Burdan çıkışın tek bir yolu var,  endüstriyel tarımı terk etmek. Söylendiği kadar kolay değil ama diğeri çıkmaz yol. İnsanları zehirleyen enddüstiyel tarımda kurtuluş yok. İnsanları kanser ediyor." ifadelerini kullandı.

Ekolojik tarımla kimse aç kalmaz

'Ekolojik tarıma geçilirse dünya aç kalır' denildiğini belirten Özkaya, şöyle konuştu: "Ekolojiye dayalı tarımda makine kullanmayalım demiyoruz. Kimyasal gübreleri kullanmayabiliriz. Pamukta yoğun tarım ilacı kullanılır. Tarım ilacı kullanılmadan pamuk tarımı yapan çiftçilerimiz var. İzmir'de, Manisa'da olduğu gibi Amerika'da bunu yapanlar çok var. Endüstriyel tarımla üretilen ürünün besleyiciliği çok az. Ekolojik tarım ürünlerinin besin değerleri çok yüksek. Ekolojiye dayalı tarıma geçersek aç kalmayız. Açlığın sebebi yoksulluk. Toprağı olmayanlar aç kalır. Türkiye'de tamamen aç kalanların sayısı çok düşük. Yetersiz beslenme sayısı çok fazla. Domateste hibrit tohumla verimi çok yükselttiler ama besin değeri düştü ve kanser vakaları arttı."  

Kooperarife üye olmayan çiftçi akıl yoksunudur

Bademler Tarımsal Kalkınma Kooperarifi Başkanı Mehmet Sever de, kooperatifçilikle ilgili tecrübelerini paylaştı. Çiftçinin ve üretimin kooperatfifçilikle kurtarılabileceğini ifade eden Sever, "Kooperatfiçilik konusunda İzmir lokomotif görevi görüyor ama Anadoluda çok güzel örnekler var. İzmir'de kooperatiflere yerel yönetim desteği olması elimizi güçlendiriyor. Tarım üretimi var ama kooperatifçilik yaygın değil. Suç bizde. Üretimin planlanmasından, soframıza gelinceye kadar olan süreci takip etmek elimizdeyken bunu yapmıyoruz. Doğru yöntemlerle kooperatifleşmek kazandırır. Kooperatife üye olmayan çiftçi akıl yoksunudur. Profesyonel, kurumsal kooperatiflerle ilerlememiz gerekiyor. Bu güne kadar yapmamak eksiklik." diye konuştu.