CHP Çevre Komisyonu Üyesi Murat Bakan, İzmir'de yaşanan orman yangınlarındaki eksiklere dikkat çekerek, 'Eğer siz büyük ülkeyseniz, Kanada'da ne varsa sizde de o olmak zorunda. Yangın söndürme uçağınız olacak, helikopteriniz olacak. Sen büyük uçakla, saray sahibi olmakla itibarlı olmazsın. Sen, ormanını, doğanı çevreni koruyabiliyorsan itibarlısın' dedi

Yangın haberini alır almaz Kaz Dağları'ndaki su ve vicdan nöbetini bırakıp yangın bölgesine ulaşan Bakan, 2 gün boyunca yangınla mücadelenin içinde oldu. Eksikleri dile getirirken klavye şövalyeliği yapmadıklarını, gördükleri yanlışları dile getirdiklerini belirten Bakan, 'Afet, tüm milletin bir araya geldiği, omuz omuza mücadele verdiği, birbirine sarıldığı bir gündür. Eksikler, hatalar o kadar üst üste geldi ki, bunlar telafi edilsin diye açıklamak zorunda kaldık. Bizle birlikte mücadele eden AK Partili milletvekili arkadaşlarımız da bunları gördü' diye konuştu

Yangın haberini duyunca ne yaptınız?

Kaz Dağları'ndaki su ve vicdan nöbetindeydik ve yangın haberini alıp İzmir'e döndük. Yangın bölgesindeki orman köyleri ve dağın eteğindeki köyler yangından çok etkilendi. Bölge milletvekili olduğumuz için o köylerin her birine onlarca kez gittim. Çevre Komisyonu Sözcüsü de olduğumu için ayrıca da bir hassasiyetim var. 3 günlük yangın sürecinde tüm bölgeyi gezerek geçirdim. Yangın Karabağlar'da başladı ve hep Karabağlar yangını diye kamuoyuna yansıdı ama Menderes bölgesini çok etkiledi. Efem Çukuru'na doğru indi yangın. O bölgede Çatalca, Yeniköy, Bahçecik Köyü var. Seferihisar tarafında eski Orhanlı ve Gödence'ye yayıldı. Kuyucak da olmak üzere çok büyük bir alanı etki altına aldı. Seferihisar, Menderes ve Karabağlar üçgeni İzmir'in akciğerleri diyebileceğimiz o bölge çam ormanlarıyla kaplıdır. O dağ köylerinde Türkiye'nin hiçbir yerinde yetişmeyen üzümler yetişir. Zeytinlikleri de vardır. Yangın bölgesine geldiğimizde sönmesi için ne katkıda bulunabiliriz diye düşündük. Ne kadar az alan yanarsa, ne kadar az canlı zarar görürse, ne kadar can kurtarabilirsek diye çalıştık. Tabi sahada olunca köy köy geziyorsunuz, yaşanan eksikleri de ister istemez görüyorsunuz. Biz bu eksikleri dile getirirken de derdimiz politika yapmak değil. Bir afetten politika olmaz. Afet, tüm milletin bir araya geldiği, omuz omuza mücadele verdiği, birbirine sarıldığı bir gündür. Eksikler, hatalar o kadar üst üste geldi ki, bunlar telafi edilsin diye açıklamak zorunda kaldık. Yapmayın bunları, bu organizasyon bozuk demek zorunda kaldık. İş büyüdü. Bizim söylediğimiz hiçbir şey iddia değil. Yaşayıp gördüklerimizi söyledik. AK Parti milletvekilleri Atilla Kaya ve Hamza Dağ da oradaydı. O arkadaşlarla ilgili hiçbir şey diyemem. Onlar da bölgede çalıştı. Yangın sönsün diye bizimle beraber çaba sarf ettiler.

Sıkıntı neredeydi?

Devletin, bakanlığın organizasyonundaki sıkıntılardı bizim eleştirdiğimiz. Bedri Serter ve Kamil Okyay Sındır da bölgedeydi. Şimdi siz bir organizasyon yapıyorsunuz, orman bölge müdürlükleriniz var. Orman sizin sorumluluğunuzda. Oradaki birinci mevzuunuz ormanı korumak. Yangın olduğunda da o yangını söndürmek. Eğer siz büyük ülkeyseniz, Kanada'da ne varsa sizde de o olmak zorunda. Yangın söndürme uçağınız olacak, helikopteriniz olacak. Farklı yerlerden temin edeceksiniz. Orda yangın cayır cayır yanarken yardım isteyebilirsiniz. Bir iş adamı arkadaş yardım istense 17 arazözle giderdim dedi. Orman bakanlığı böyle bir çağrı yapsa insanlar koşardı. Büyükşehir yetkili değil orda. Büyükşehir'in itfaiyesi ancak destek olarak gidiyor. İtfaiye ekibi kent içindeki yangıları söndürmekle görevli. Ama o arkadaşlar canla başla mücadele ettiler. İZSU tankerleri, belediyelerin tankerleri geldi.

Yaşanan eksikliler nelerdi?

Kütahya'dan, Bursa'dan, Çanakkale'den gelen araçlar var. Çan'dan gelmiş mesela. Bu insanlar bölgeyi tanımıyorlar. Orman yangınında en önemli mevzu yangın mahalline girebilmektir. Var olan orman yollarını bilirsiniz, yol bulursunuz, tarla yollarını bilirsiniz, yangına su sıkarsınız. Kütahya'dan gelmiş ekip, yol bilmiyor iz bilmiyor. Park etmiş aracını, amirinden haber bekliyor. Tırazlı Köyü'nde bir kontrol komuta merkezi kurmuşlar, yüksek bir yer o anlamda doğru olabilir ama ordan bütün bölgeyi görmeniz mümkün değil. Biz ordayken eksikleri söyleyince helikopter sayısı arttırıldı. Gözümün önünde grayderi indirecekler TIR'dan, indirme indirme diyor amiri. Seferihisar'da oldu bu. Neden indirmiyorsun dedim, kablosu kopuk arızalı dediler. Neden getirdiniz bunu kardeşim? Susuyor. Başka bir kentten gelmiş ama çalışmıyor. Araçların mazotu bitmiş, mazot ikmali yapacak tanker getirmemişler. Amacımız bir metre az orman yansın diye çabalıyoruz. Ekipler, anlaşmamız Gaziemir Sarnıç'ta bir benzin istasyonuyla deyip yangını bırakarak mazot almaya gidiyorlar. Bunu toplam saate vurduğunuzda birçok aracın yangın mahallinden bu şekilde çıktığını görüyorsunuz. Bu, lojistik yönetimiyle ilgili bir sıkıntı. Biz bunu dile getirmeyeceğiz de ne yapacağız. Mecbur dile getireceğiz ki eksikler çözülsün. Bizim derdimiz siyaset yapmak değil, özellikle yangın konusunda. Mecliste bazı değişiklikleri ortak akılla çözüyoruz. Bakanın, bir takım eksiklerimiz var, en kısa zamanda gidereceğiz demesi lazım. Böyle öfkeli ve tepeden tavırla politikacılar konuşmasın, klavye şövalyeliği yapılmasın falan gibi tavırlar yakışıksız. Bunları doğru bulmuyoruz, siyasi eleştiriye açık olacak. Toplum yararına eleştiri yapıyoruz. Biz duyarlı olmayacağız da kim olacak. Biz bakan gibi tek kişinin atamasıyla göreve gelmedik. Çevre hassasiyetimiz böyle. Ağaç dikeceğiz ve yeniden orman yapacağız diyor. Oradaki 100 yıllık ağaç yanmış, 25 yıl sonra onu yerine getirebilir misiniz? Oradaki ekosistemin tam anlamıyla oluşması çok uzun zaman alıyor. O yüzden bu kadar hassas ve duyarlıyız. Hedefimiz, sürdürülebilir bir çevre.

En fazla polemik uçak üzerinden çıktı. Türkiye'de yangın uçağı yok mu şu an?

Bildiğim kadarıyla yangında kullanılan hiçbir uçak yok. Biz şimdi seyrediyoruz, araştırıyoruz. Dev yangın söndürme uçakları var. Dünya bunu kullanıyor. Belki de 50 helikopterin taşıdığı suyu taşıyor. Devlet olarak bunlara sahip olmanız, kullanıyor olmanız lazım. Bu, tasarruf yapılabilecek bir olay değil.  Hani, itibardan tasarruf edilmez diyorlar ya devletin itibarı ülkesindeki insanları, çevresiyle, doğasıyla mutlu şekilde yaşatmakla olur. Sen büyük uçakla, saray sahibi olmakla itibarlı olmazsın. Sen, ormanını, doğanı çevreni koruyabiliyorsan itibarlısın. Senin orman bakanlığı olarak elinde uçak yok, kiralama da yapmamışsın. Türk Hava Kurumu sekreterinin 1 ay önce yaptığı bir basın açıklaması var. Elimizde uçaklarımız faal şekilde hazır bekliyor. İhaleyi alamamışlar. Fiyat yüksek diye Orman Bakanlığı ihaleyi vermemiş herhalde onlara. Ya da oradan uçak kiralamamış. Her şekilde bunun hukuk içinde çözümü bulunurdu. Neticede bir afet durumu söz konusu. THK'dan birini aradım, ismini açıklamamı istemedi ama bizim uçaklarımız faal ve yangına müdahale edebilir durumda dedi. Bu uçaklar amfibik uçak. Denizden, gölden, göletten su alabilir. Görerek şartlarda uçabiliyor ama aydınlık zaman dilimi fazla. Yaz dönemindeyiz. Dünya bunu kullanıyor.

THK'ya karşı bir duruş mu var?

Türk Hava Kurumu, Atatürk'ün Milli Tayyare Cemiyeti olarak kurduğu bir kurum. THK, yıllarca bu ülkenin yangınlarına ateş kuşlarıyla müdahale etti. 36 bin saat uçabiliyorlar ve 1985 yılından beri aktif müdahale ediyor. THK giderek zayıflatıldı. Finans sıkıntıları içinde. Bunları biliyoruz, kendi uçuş pistlerini işletmekle zorlanıyorlar. Kurban derisine muhtaç etmek doğru değil. Atatürk'ün hatırası bir kurumdur. Sivil havacılığın gelişmesi gerekir. Orda da bir eksiklik var. Bakanlık olarak neden destek istemediniz? Uçuracak varsa gelsin uçursun demek doğru değil. Siz isteyin, sorumluluk THK'da kalsın. Resmi yazıyı yazarsınız istersiniz. Bana söylenen diye açıklama yapıyor, dedikoduyla mı iş yapıyoruz.

Yangın ihalesini gördünüz mü?

Baktım o ihaleye. İki şirketin iş ortaklığıyla alınmış. Biri Bordo Mimarlık diğeri de EAP Uluslararası Havacılık diye bir şirket. Uçuş saatini üzerinden vermişler. Belli bir uçus saatini garanti ediyorlar. O uçuş saatini uçsun uçmasın ödüyor. Böyle olunca insanın aklına şüphe geliyor. Bakanlık bu şirketin uçuş saatini artırmaya mı çalışıyor diye şüpheleniyoruz. Bunla ilgili Meclis Araştırması istedik. Milletvekili arkadaşlarımız imzaladı. İktidar da milletvekilleri de destek versin. Bakanlığın bir suçu var mı, yok mu ortaya çıksın. Meclis Araştırma Komisyonundaki milletvekilleri köylüleri dinleyecek, uzmanlar dinlenecek ve bir karar verilecek. THK'nın Genel Müdürü Bertan Nogaylaroğlu'na sorulacak. Neden böyle oldu denecek. Neyin en olduğu ortaya çıkacak. Uçaklar faal miydi değil miydi? İzmir yangınına neden gelmediniz diye sorulacak.

Çevre Komisyonu sözcüsü olarak daha önce bu eksikleri dile getirdiniz mi?

Dile getirdik, önergemiz bile var. Bize gelen her sorunu meclise taşıyoruz. Asıl sorulması gereken soru şu, dile getiriyoruz ama kaçına cevap alıyoruz. Bu işin asıl sorumlusu biz değiliz. İşin başındaki o, biz sorgulamamızı yapıyoruz. Canımız yanmadan da yanarken de, testi kırılmadan da bağırıyoruz.

Yanan bölgede altın madeni aramayla ilgili söylentileri nasıl değerlendiriyorsunuz?

TÜPRAK'la ilgili de soru önergesi verdik. Öyle bir ihtimal varsa da araştırılması lazım. Çevre hepimizin ortak sorunu. Öyle bir ihtimalde varsa bu saatten sonra başarısız olur. Çok güçlü bir kamuoyu oluştu. Yanan alanların bir metresini bile imara ya da madene açılamaz. Ege Bölgesi ve özellikle İzmir halkı bu konuda çok duyarlı. Büyükşehir başta olmak üzere diğer belediyeler ve sivil toplum kuruluşları ayakta. Yanan alan yeniden ağaçlandırılacak. 1 milyon ağaç kısa sürede toplanır. Ege Orman Vakfı bu konuda başarılı. 1 fidan 10 TL diye kampanya başlattılar. 10 milyon TL bir haftada toplanır. Ne kadar zamanda ağaçlandırılır onu uzmanları bilir. Yerel yönetimler teknik imkanlarını seferber ederler. Bilimsel kriterlerle ilerlemek lazım. Nereye hangi ağaç dikileceğini uzmanlar bilir artık.

Yanan alan 500 hektar mı?

Bakanlığın açıkladığı 500 hektar ama benim alanda gözlemlediğim kadarıyla yaklaşık 1000 hektarlık alan kül oldu. Neye göre hesapladılar bilemiyorum. Ölçüm yapıldığında gerçek rakamlar ortaya çıkacaktır. 500 hektar deyip kapattılar konuyu.