Yazılarımı sürekli okuyanlar eminim farkındadırlar ki Batı toplumlarındaki gelişmeleri özellikle İngiltere ve ABD'ye odaklanarak yakından izliyorum. Bu çerçevede ABD'de başlayan ve diğer ülkelerde de filizlenmeye başlayan eğitim skandallarını spor olsun diye değil özellikle zaman içinde Türkiye'de de mutlaka benzerleri ortaya çıkacak diye izliyorum.
Türkiye'de hayretle görüyorum ki varlıklı aileler ABD'de bir yıl iyi bir üniversitedeki öğrenim bütçesi kadar bir ücreti ana okul- ilkokul seviyesinde özel okullara ödüyorlar.
'İyi' bir okula çocuklarını sokabilmek için nüfuz kullanılıyor, okul yöneticilerinin kolları bükülüyor, hatta belge sahtekârlıkları yapılıyor.
Bütün bunları çocuklarımız için yaparken çocuklara iyilik yapıp yapmadığımızı sorgulamak hiç aklımıza gelmiyor.
Yine bu köşede size aktardığım ABD eğitim skandalında ünlü ve zenginlerin, çocuklarını en iyi Amerikan üniversitelerine sokmak için neler yaptıklarını anlatmıştım. Şöyle demiştim:
Yakın süre içerisinde ABD'nin en saygın üniversitelerinde yeni sahtekârlıklar yaşandı. Orta zekâ yetenek ve eğitim seviyesindeki çocuklarını bu okullara sokmak için birçok ünlü ya da zengin önce bu konuda başarılı (!) eğitim danışmanlarına büyük paralar (Genellikle 25- 150 bin dolar. Çinli, zengin, saf bir aile ise 500 bin dolar ödemiş) veriyorlar. Danışman önce adaya bazı takviye dersleri verdiriyor, kurslara devam ettiriyor ki başı yasalarla derde girmesin ve aldığı parayı meşrulaştırabilsin.
Sonra okula kabul için oyun ve sahtekârlıklar başlıyor. Başarılı (!) danışman üniversitedeki suç ortağı kayıt kabul bölümü yöneticileri ve çeşitli spor-sanat bölümleri yöneticileri ile parayı paylaşıyor ve strateji tayin ediyor.  
Hayatında hiçbir müzik enstrümanını eline almamış öğrenci keman dehası, havuzda serinlemekten öteye yüzme deneyimi olmayan öğrenci olimpiyatlar seviyesinde yüzücü, annesinin tenis hocasıyla flört eden genç kız tenis şampiyonu diye istedikleri okullara özel yetenek kategorilerinden sokuluyor. Hatta bazen okulda olmayan bir spor branşı bile 'açılacak' mazereti ile kullanılıyor.
ABD'de bu davalar devam ediyor...

Ben bunları derken bu davalardan birisi son günlerde hemen sonuçlandı. Ünlü dizi 'Umutsuz Ev Kadınları'nda (Desperate Housewives) Lynette Scavo'yu oynayan ünlü oyuncu ve ünlü aktör William Macy'nin eşi Felicity Kendall Huffman suçlu bulundu ve kısa bir süre için de olsa hapse atıldı. Ayrıca 30 bin dolar ceza ödeyecek ve 250 saat toplum hizmeti yapacak. Ünlü aktrisin kızı Sophia'nın iyi bir üniversiteye girebilmesi için 2017 Aralık ayında üniversitelerarası SAT sınavının cevaplarını değiştirip iyileştiren bir görevliye 15 bin dolar rüşvet ödemişti.
Toplum bu cezaların 'zenginlere özel' ve çok hafif olduğunu ve bu cezalarla suçun önlenemeyeceğini düşünüyor. Ama biz en önemli noktamıza dönelim... Duruşma sonunda izleyiciler bölümünde oturan 19 yaşındaki kızı ayağa kalkıp annesine gözyaşları içinde bağırdı: Anne benim kendi başıma da başarılı olabileceğime hiç mi güvenin yoktu?

İşte burası önemli!

Aileler çocuklarının yaşamda tek başına yol almalarına izin vermek istemiyor.
Sisteme güvenmemeleri doğal ama çocuklarına güvenmemeleri sorunlu...
Çocuğunuza güvenemiyorsanız yüzde doksan dokuz olasılıkla siz onu güvenilecek bir kişi olarak yetiştirmeyi başaramamışsınız. Kalan yüzde bir ise psikologların psikiyatristlerin alanı.
Çocuğunun eğitimi sırasındaki adımlarında her şeyine müdahale eden, bunu gerekirse nüfuz, gerekirse para hatta sahtekârlık ile yapan ve ona hiçbir sorumluluk vermeyen aile çocuğuna aşağıdaki mesajları verir:
1. Sen hiçbir şeyi ben (biz) olamadan yapamazsın.
2. İyi bir okula giremezsen hayatta başarılı olma şansın sıfıra iner, hayatın mahvolur.
3. Hangi okulda okuduğun dürüstlük, saygınlık ve öz saygıdan çok daha önemlidir.
4. Eğer yaşamda çaba göstermene rağmen bazı hedeflerine ulaşamıyorsan, sen zaten zorluklarla baş edebilecek bir kişi değilsin. Reddedildiğinde başka seçenekleri arayıp bulamazsın.
'Ben/biz olmasak sen yaşamda baştan yeniksin' tavrı zaten yenilgiye açık hale getirecektir onu.
Oysa başarı genellikle fırsatları değerlendirmek ile ilgilidir ve fırsatlar çok özel durumlar dışında kısıtlı değildir. Aramak gerekir.
Yukarıdaki mesajları alan bir evlat neden çaba göstersin? Neden dersten, yardımcı kurstan, özel dersten, bir şeyler öğrenmeye çalışsın, testte başarılı olmaya çalışsın. O sadece anne-babasının isteklerine uymaya çalışmaktadır, yaşamda yolunda yürümeye değil...


Buradan bir önemli maddeye daha geçelim. Hatta bunu çocuklarının tepesinde helikopter gibi dolaşan anne babalara 'müjde' ya da 'uyarıcı gerçek' başlığıyla verelim:
Bugünkü şekliyle üniversite eğitimi gerekli olmaktan artık hızla çıkıyor. Çünkü hayata hatta mesleklere bile doğru dürüst hazırlayamıyorlar.
Üniversitelerin temel amacı, gençlere düşünmeyi ve tahlil etmeyi öğretmek, bilgi vermek ve ileride gerekli olacak bilgiyi nerede ve nasıl bulacağının yollarını göstermek.
Bilginin sadece üniversitelerde yoğunlaştığı çağlar için bu geçerli olabilir. Oysa artık bilgi her yerde ve herkese açık!
Her konunun eğitimin doğrudan alabilirsiniz. Üniversiteler, sadece yüksek lisans ve ötesi seviyelerde, bilginin araştırmaya dönüşeceği ortamlar haline yoğunlaşacak.
Batı kurumları üniversitenin sadece ilk basamaklarını (lise ve lisans) bitirmiş öğrencileri yeterli bulmadıkları için diplomaya değil onların gerekli olan bilgi ve yeteneğe sahip olup olmadığına bakıyor artık...
Bundan sonra önemli olan yetenek alanlarını doğru tespit/tahlil etmek ve o alanda yoğun eğitim almaktır.
Türkiye'de birkaç yüz kurum dışında lise diploması zaten uzun süredir büyük değer taşımıyor.
Bir avuç kurum dışında, eğitimin bugünkü haliyle, üniversite diplomasının değeri nedir? Özel okullardan büyük paralar karşılığı alınan birer 'devam belgesi' değil mi?
Hangi kurum sadece bu kâğıtlara güvenerek işe alır? (Sadece kamu kurumlarına alınanların bu kâğıt parçalarına ihtiyacı var ama biliyorsunuz ki onlar da yeterli değil. Oradaki yozlaşma tamamen ayrı bir konu.)

'Çocuğuma her şeyimi veririm' diyen ana babalar, çocuğun istediğini sadece hak ediyorsa verseler çok daha verimli ve uyumlu ilişkiler ve yaşam yolculukları oluşur.
Belki de çocuğunuza arada bir omuz vermek, yüreklendirmek, yolunu kendi bulmasına yardımcı olmasına yetebilir.
'Her şeyimi senin için feda ettim!', 'Senin için saçımı süpürge ettim!' sözleri, önünü görememiş, yolunu bulamamış, ayaklarının üzerinde duramamış bir gence çok mu yararlı? Bir gün 'Yapmasaydınız/ Etmeseydiniz' diyebilir.

Yaslanacak omuz, dinleyecek kulak, aklına ayna, düşüncesine saygı, sorgulayarak tahlil... Bunlar yolu aydınlatmak için daha yararlı olmaz mı?..
Yine de siz bilirsiniz.