Covid-19 ülkemizde ve hatta şehrimizde tekrar tırmanışa geçti. Sayıların azalması ile kapatılan korona servisleri tekrar açılmaya başladı. Tüm uyarılara rağmen toplumun duyarsız bir kesimi bu sorunu yok sayarak, uyarıları kaale almayarak, hatta meydan okuyarak herkesin sağlığını da tehlikeye atıyor. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemiz de bu sorunla uzun süre mücadele etmek zorunda kalacak. Covid-19 geçirenlerde bağışıklığın ancak üç ay devam ettiği gösterildi. Bu durumda tekrar tekrar yakalanma olasılığı var, aşının etkili olup olmayacağı da hala tartışmalı bir konu. Maske – Sosyal mesafe – Hijyen kuralları dışında şu anda başka korunma yöntemi yok. 

Bu dönemde tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de ön saflarda mücadele eden sağlık çalışanları büyük risk ve sıkıntılar yaşıyorlar. Pandeminin başından beri içinde profesörlerin de olduğu birçok sağlık çalışanı bu hastalık nedeniyle zarar gördü. TTB verilerine göre 27 si hekim 53 sağlık çalışanı ilk beş aylık dönemde koronadan dolayı hayatını kaybetmiş. Gazete köşelerinde haberleri çıkıyor olmasına rağmen tam sağlıklı bir sayıya ulaşmak mümkün değil. Zira bunların bir kısmı test yapıl(a)madığı için koronadan ölmüş sayılmıyor. Meslek hastalığı nedeniyle öldükleri sayılmayınca tazminat ve diğer yasal haklarını da alamıyor aileleri… 

Daha geçen gün twitterda bir aile hekimi yazmış. Hastalardan korona bulaşmış, 14 gün karantina, üstüne bir hafta zorunlu izin kullandırılmış, ay sonunda sadece 9 günlük maaş yatmış. Sanki keyfi olarak 3 hafta çalış(a)mamış. Sizin 1-2 saat takmaktan sıkıldığınız maskeyi gün boyu takmak zorunda kalan, koruyucu ekipmanlar içinde ter döken, biz uyurken nöbetlerde uykusuz günler geçiren, ailelerine bulaşmasın diye aylardır, eşini çocuklarını göremeyen, polikliniklerde sıraya uymayanlarca tehdit gören, darp edilen hatta öldürülen insanlar bunlar. Elbette her mesleğin onuru var, hâkime kaşını kaldırdı diye azar yiyip, hakaret edilirse tutuklanırken, adli tatil gibi bir dinlenme süreleri yokken, sağlık çalışanlarına biçilen değer bu. Koronanın ilk dönemlerinde rapor, izin hatta istifaları yasaklanan sağlık çalışanları ve hekimlerden, yasak kalkınca basında istifa haberleri görülmeğe başlandı. Hâkime verilen değer hekime de verilmelidir. Diyanette kadro fazlası, sağlıkta 150 bin hekim açığı var. Her ile bir tıp fakültesi açıp, eğitim kalitesi de düşerken bu açık kapanmıyor. Uzun ve zorlu bir tahsil, hayat boyu eğitim ve risk içeren bir meslek. Artık üniversite sınavlarında tercihte ilk sıralarda da değil. Böyle giderse kaliteyi bırakın, yakında doktor bulmakta zorlanacağız. Balkonlara çıkıp alkışlamakla, sağlık çalışanlarının sorunları düzelmiyor. 

Tüm bunlar olurken, üstelik mesleği halk sağlığı olan doktor bir MHP milletvekili Sefer Aycan, TBMM ye, sağlık çalışanlarına yönelik ağır hapis cezaları da içeren “sağlıkta hatalı uygulamalar” ile ilgili bir yasa teklifi getirdi. Meslektaşlarının ciddi sorunlarına çözüm getireceği yerde, ceza verme yasa tasarısı. Sadece hekimlerde değil, toplumda da infial yaratan bu yasa tasarısı “yanlış anlaşıldım”(!) diyerek geri çekildi. Bu meslek grubu değersizleştirildikçe, toplum değer kaybediyor bunun farkında bile değiller. 

Oğlum İngiltere’de çalışıyor. Gelinim ilk çocuğunu, doğuma kadar bir doktor göremeden dünyaya getirdi. Geçtiğimiz hafta ailece ciddi bir trafik kazası geçirdiler. Kaldırıldıkları hastanede acil serviste bir doktor ve 100 hasta vardı. Yine bir doktor tarafından görülmeden, bir tetkik yapılamadan taburcu edildiler. Kimse doktor yok diye hakaret etmiyor, doktora saldırmayı düşünmüyor, çünkü ciddi yaptırımlar var oralarda… Burada, ülkemizde, doktora kolay ulaşmanın bedelini, yine doktorlar ödüyor. Tabip odaları sağlık çalışanlarının sorunlarını, pandemi dönemindeki ağırlaşan sıkıntılarını dile getiriyor ama medyaya bile yansımıyor. Doktorların ve sağlık çalışanlarının sorunlarına çözümler getirilmediği takdirde bunun bedelini toplum olarak hep birlikte biz ödeyeceğiz. Bilmem farkında mısınız?