Yerel seçimler sona erdi, önümüzdeki 5 yıl için tablo netleşti. İzmir’de 24 ilçeyi CHP’li, 4 ilçeyi AK Parti’li, 1 ilçeyi İYİ Parti’li, 1 ilçeyi de MHP’li belediye başkanları yönetecek. Tüm başkanlara kaptanlık edecek kişi ise Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer.

Seçim kampanyası dönemi süresince, ayrıştırıcı bir dil kullanmamaya, kalp kırmamaya özen gösteren Soyer, dilinden “terör, beka, zillet” gibi ifadeleri düşürmeyen karşı ittifaka karşı net bir zafer elde etti. İzmir’in ruhuna ve genlerine uymayan sert ve suçlayıcı söylemler, Millet İttifakı’na tartışmasız bir zafer, Cumhur İttifakı’na ise hüsran getirdi.

Seçim sonuçlarını analiz etmek, ilçelerdeki durumları değerlendirmek niyetinde değilim. Bunlar, İstanbul’daki oyların sayılamadığı süre içinde pek çok kez yapıldı. İzmir’de bundan sonra bir bütünlük sağlanabilecek mi, onu sorguluyorum.

Başkan Tunç Soyer’in, ona rekorla zaferi getiren sakin üslûbu ve bütünleştirici tavrı seçimden sonra da değişmedi. İzmir’in tamamına başkanlık edeceğini, “çok renk, çok ses, çok nefes” ile İzmir’in tamamının kucaklaşacağını ifade eden Soyer, tüm sonuçlar netleşince harekete geçip ilçe belediye başkanlarının tamamını ve eşlerini Tarihi Asansör’de yemeğe davet etti. Seçim sürecinde yaşanan ve akılda kalanların anlatıldığı, bol bol gülünen, İzmir’i yönetme yetkisi alan başkanların birbirini biraz daha tanımasını sağlayan yemek, katılanların ortak ifadeleriyle son derece verimli ve keyifli geçti.

Ancak; Bergama, Bayındır, Kınık, Kiraz ve Aliağa belediye başkanları yemekte yoktu. Davete icabet etmemelerinin nedenini “partilerinin başka bir organizasyonu olmasıyla” izah ettiler. Üstünde durulmadı…

Tunç Soyer, tüm başkanların mazbatalarını teslim almasının ardından yine İzmir’in tüm belediye başkanlarının davetli olduğu bir Ankara programı tertip etti. Amaç, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün manevi huzuruna çıkmaktı. AK Parti’li Bergama, Bayındır, Kınık ve Kiraz belediye başkanları ile MHP’li Aliağa Belediye Başkanı, bu programa da katılmadı. Üstelik aynı gün, ayrı bir program yaparak AK Parti’li milletvekilleriyle birlikte Anıtkabir’i ziyaret ettiler.

Elbette, rakiplerini teröristlerle iş birliği yapmakla suçlayan, “zillet” diye nitelendiren liderlere sahip bu başkanların, ağır ifadelere maruz kalmasına rağmen sağduyusundan ve nezaketinden bir şey kaybetmeyen liderlere sahip diğer başkanların karşısına şıp diye çıkması kolay değil. 

Eğer İzmir’in “Cumhur 5’lisi”, Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in davetlerine seçim öncesi edilen hakaretler ve yapılan temelsiz suçlamaların utancını duydukları için katılmıyorsa, “kızgın demir soğuyana kadar” beklemekte sakınca yok. Fakat, Cumhur İttifakı, seçim öncesi ortaya koyduğu ayıran, geren, kutuplaştıran iradeyi sürdürmeye kararlıysa o zaman bu şehrin bir an önce adını koyması gereken bir sorunu var demektir.

Hükûmet de dahil olmak üzere İzmir için her kesimden kişi ve kurumlarla “vizyon ortaklığı” kurmak istediğini söyleyen Tunç Soyer’in uzattığı elin her seferinde havada kalması Bergama, Bayındır, Kınık, Kiraz ve Aliağa’da hizmet alabilmek, huzur içinde yaşayabilmek, refaha kavuşabilmek için oy kullananlara ihanettir. 

Cumhur 5’lisi, iradelerini Ankara’ya teslim edebilir. Yalnız, arkalarına alacakları “yatırım” rüzgârıyla 5 yıl sonra Konak’a doğru uçmayı hedeflerken kendilerini İlçe Seçim Kurullarının önünde itiraz dilekçesi teslim sırasında bulabilirler. Somut örnek isterlerse, başlarını çevirip Torbalı, Menderes ve Kemalpaşa’ya bakmaları yeterli.